Tabip odaları hekimlerden sadece aidat almak için mi var?


  • Hekim Sözü Nisan-Haziran 2024
  • 1609

Kuşaklar değişse de, hekim sayısı artsa da ülkede iktidarda kimin olduğundan bağımsız, sağlık sistemi ve hekimlerin konumundan azade, hava ister yağmurlu isterse güneşli olsun değişmeyen soruların başında gelir, “Tabip odaları hekimlerden sadece aidat almak için mi var?” sorusu.

Ali Çerkezoğlu, Dr., Hekim Sözü Yayın Kurulu Üyesi

Tabii ki sonrasında “Tabip odası neden siyasetle ilgileniyor? gelir ki, klasiklerdendir. Tabip odası işçiler için, yoksullar için, halk için uğraşacağına “sadece hekimlerin hakları ve talepleri için neden uğraşmaz?” sorusunun taşıdığı ikilemin hayatta karşılığı olmadığını ve bu yaklaşımın hiç kamuoyu desteği alamayacağını anlatmak gerçekten zor. “Tabip odası benim için ne yaptı?” sorusu ise iyimser bir yaklaşımla anlaşılır olan, ciddiye alınması ve yanıtlanması gereken sorulardandır. Ve baştan söylenmesi gereken gerçek, tabip odasının haksızlığa uğrayan hiçbir hekimi bugüne kadar yalnız bırakmamış olduğudur. Mağdur edilen ve odaya başvuran her hekim bu tutumun doğal şahididir.

TTB ve tabip odalarının hekimler için anlamı nedir? Nasıl görülür? Nasıl değerlendirilir? Daha da önemlisi hekimlerin tabip odalarına dair görüşleri neden genellikle negatiftir? Ya da en azından böyle bir algı neden yaygındır? Kuşkusuz bunlara kestirmeden ve herkesi tatmin edebilecek yanıtlar verebilmek mümkün değil.

Hekimlerin monolitik ve tek bakışa sahip bir topluluk olmadığını hepimiz biliyoruz. Hatta farklı tarihsel dönemleri, kuşakları dikkate aldığımızda anlamlı bir hekim kitlesinin doğrudan ya da zımnen TTB ve tabip odalarının mevcut tutumlarını ve çizgisini desteklediği gerçeği seçim sonuçlarından gözlenebilir. Bu hekim grubu gerek hekimlerin haklarının korunması ve geliştirilmesi gerekse de ülkede sağlık sisteminin daha toplumcu, ülke yönetiminin daha demokratik olması için uğraşısını olumlu görmekte ve aktif ya da pasif desteğini vermektedir.

Demokratik muhalefet kurumlarının sesini kısmak için özel çaba gösteren ve oda seçimlerinde liste çıkararak tabip odalarını Sağlık Bakanlığının birer bürosu haline getirmek dışında hiçbir fikri ve niyeti olmayan bir kısım hekimi bir yana bırakarak devam edersek; geriye bu konularda kafası karışık, demokratik mücadele geleneği düşük, toplumsal sorumluluk taşımaktan çekinen, bireysel çıkarların kutsandığı ve rekabetçi bir sağlık piyasasında gelirini arttırma dışında bir hedef koyamayan, ama aynı zamanda gelecek kaygısı çok yüksek olduğu için bir dayanak, bir güç arayışı içinde olan geniş bir genç hekim kitlesi ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçek.

İşte yazının asıl muhatapları da bu gruba giren hekimler. Kuşkusuz üstteki diğer iki grup, yani mücadele geleneği taşıyanlar için bildikleri konuların tekrarı ile motivasyona, odayı ele geçirme odaklı olan grup için de belki bazı soru işaretleri ile bir “aydınlanmaya” kanal açar diye umut etmek istiyorum bu yazıyı.

Meslektaşlarımıza, genç ya da yaşlı hekimlere buradan akıl verecek, en doğruyu gösterecek kişi ben değilim. Herkes kendi aklı, birikimi, öğrendikleri ve reddettikleri ile bir dünya görüşüne sahip oluyor. Bu görüş doğrultusunda dünyayı, ülkeyi, sağlık ortamını yorumluyor ve bunların içinde tabip odalarına dair de bir fikri oluşuyor.

Bu fikirlerle polemik yapmaya gerek yok. Hepsine de saygılı olmak durumundayım. Basitçe bazı ön yargıları, karalamaları, gerçek dışı suçlamaları ortadan kaldırmak ve sadece aidat alan bir tabip odasının uzay boşluğunda ve kainatta yer almadığına dair gerçekleri sunmakla kendini sınırlayan bir yazı bu.

Bu yazı ile yani bir yazı ile 60 yılı aşkın TTB ve İstanbul Tabip Odası mücadele tarihini aktarmak mümkün değil. Benim de bunca yıllık emeği, özveriyi, fedakarlığı, birikimi, toplantıları, sempozyumları, konferansları, çalıştayları, görüşmeleri, temasları, toplanan dilekçeleri, kurulan masaları, basın açıklamalarını, eylemleri, yürüyüşleri, mitingleri, iş bırakmaları G(ö)REVLERİ, 14 Mart etkinliklerini, şenlikleri, piknikleri, gezileri, sesli ve sessiz yürüyüşleri, TV canlı yayınlarını,  şiddete uğrayan her hekimin yanı başında durulmasını, bu konuda yasa çıkarılmasının sağlanmasını, hukuksal çabaları,  kazanılan ve kaybedilen davaları, Hipokrat yemini ve  “önce zarar verme” ilkesinden güç alarak her türlü haksızlık ve hukuksuzluk karşısında dik durulmasını, yargılanmalarda sözünün esirgenmemesini,  utanmak bir yana tarihsel olarak gurur duyulacak bir meslek örgütü olma çabasını ve Dünya Tabipler Birliği’nde özel bir yere sahip olmanın ayrıcalığını anlatmam ve bir yazıya sığdırmam hiç mümkün değil.

Ben en iyisi sadece başlıkları hatırlatarak ve bu başlıklarda İstanbul Tabip Odası’nın neler yapmış olduğunun, olabileceğinin hayal edilmesini bekleyerek devam edeyim. Ve İstanbul Tabip Odası’nın aşağıya aldığım başlıklar üzerinden yürüttüğü çabaların hekimler başta olmak üzere toplumun ve ülkemizin yararına olduğuna ya da olabileceğine dair bazı algıların oluşabileceğine ve bazı ön yargıların kırılacağına dair umudumu sürdürerek ön yazıyı bitireyim

İstanbul Tabip Odası yönetimi,  seçimlerde sözünü verdiği aşağıdaki başlıklarda  yıllarca mücadele etmiş ve etmeye devam etmektedir. Alt alta sıralayacağım bu başlıkların kendilerine dair maddi hiçbir beklenti içinde olmayan tabip odası yöneticilerinin, temsilcilerinin ve gönüllü aktivist hekimlerin emeği ve sizlerin aidatlarının verdiği güçle gerçekleştiğini bilmenizi isterim.

Bütün meslektaşlarımızı da eleştirmekten vazgeçmeden, sözünü ve sorusunu esirgemeden ama haklı bulduğunda da omuz vermekten çekinmeden tabip odasını izlemeye, bu naif çabalara destek olmaya, en azından empati kurup anlayış göstermeye davet ediyorum.

İstanbul Tabip Odası özetle;

Hastayı müşteri, sağlık hizmetini ticari meta olarak gören, “tüketim ve harcama çılgınlığı” karşısında; sağlığın esasının “kamusal bir hizmet olduğu” gerçeğini unutturmadan kamu kaynaklarının talan edilmesine karşı çıkmaktadır.

“Kamusal sağlık ve koruyucu hekimlik” anlayışını, “kamuda performanstan, özel sektörde ciro baskısından azade temel geçinilebilir ücret” talebini  öne çıkarmakta, “sağlıkta şiddete” sıfır tolerans göstermekte, “akademik yükselmede liyakatsizliğe” ve “idareci - yönetici mobbingine” itiraz etmektedir.

“Özel sektörde tekelleşme ve hastane zincirlerinin baskısını” ve “muayenehanelere engel çıkarılmasını” reddetmekte, “şehir hastaneleri” adı altında kurulan “şirket hastanelerinin” ranta dayalı olduğunu dillendirmektedir.

“Savaşların bir halk sağlığı sorunu” olduğu gerçeğini, “biber gazı öldürür” uyarısını, “doğanın talanına, kent rantına, HES’lere, küresel ısınmaya” karşı çıkılması gerektiğini tavizsiz savunmaktadır.

“Akılcı ilaç kullanımını” teşvik etmekte, hacamatı kutsamaktan “cin çıkarmaya” varan tıbbın şarlatanlarına karşı kararlı ve tavizsiz yaklaşmaktadır.

Bilimsel tıbbın, iyi hekimliğin olmazsa olmazı kabul edilen “laiklik ve düşünce özgürlüğünün” savunulmasında net duruş sergilemektedir. 

Hekimliğin verdiği yetki ve sorumluluğu deontolojik değerler ışığında kullanmak, gözaltında kelepçeli muayeneyi reddederek “İstanbul Protokolü” ilkeleri çerçevesinde muayeneyi benimsemekte, kadın cinayetlerinin bu yaygınlık ortamında “İstanbul Sözleşmesi’ne” ısrarla sahip çıkmaktadır.

Varlık sebebi insanı yaşatmak ve sağlığını koruyup geliştirmek olan hekimliğin temel ilkeleri arasında; “kimyasal silahlara, nükleer silahlara, mayınlara” karşı çıkmak, bireysel silahlanmayı engellemeye çalışmak ve sonuçta savaş karşıtı, yani “yurtta sulh cihanda sulh” söyleminin samimi taşıyıcısı olmak gibi bir misyonu taşımaktadır.

Bütün canlıların olduğu gibi can dostlarımız hayvanların yaşam hakkını tavizsiz savunmakta, halkın sağlık hakkını savunurken hekimlerin özlük ve maddi haklarının geliştirilmesinin sözcüsü olmakta ve “herkese sağlık güvenli gelecek” için mücadele etmektedir…

24 saat ve kesintisiz sunulan sağlık hizmeti gibi İstanbul Tabip Odası da sorunu bitmeyen bir ülkede her gün ve her saat programını oluşturan bu ilkeler ışığında mücadelesini kesintisiz sürdürmektedir.

Öyleyse, baştaki soruya dönerek yazıyı bitirelim; sahi Tabip Odaları sadece hekimlerden aidat almak için mi var?


Bu İÇERİĞİ Paylaş!