Yerel yönetimlerin gıda güvencesi ile ilgili yaptığı çalışmalar üzerine bir tartışma


  • Hekim Sözü Nisan-Haziran 2024
  • 72

Daha bütünlüklü, kapsayıcı ve eşitliği değil adaleti önceleyen gıda politikalarına acil ihtiyaç duyulmaktadır. Unutulmamalıdır ki gıda hakkı hepimiz içindir ve en temel hakkımızdır.

Dicle Dilan Salman, Uzman Diyetisyen

Sağlıklı insan, sadece hastalığa ve sakatlığa sahip olmaması üzerinden değil; fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden de iyilik haline sahip olan insan olarak tanımlanmaktadır. (1) Fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik haline ulaşmanın temellerinden biri sağlıklı beslenmedir. Sağlıklı beslenme en kaba tabiriyle proteinlerden vitaminlere kadar makro ve mikro besin öğelerinin insanın ihtiyaç duyduğu kadarıyla sürdürülebilir bir şekilde karşılayabilmesidir. Yeterli gıdaya ulaşamayan ve beslenemeyen insanların tam bir iyilik haline erişebilmesi olanaksızdır. Bu olanağı yaratan insanın gıda güvencesidir. Gıda güvencesi, toplumsal olarak aktif ve sağlıklı bir yaşam için gerekli olan beslenme ihtiyaçlarını karşılayan; yeterli, güvenli, besleyici olan gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak sürdürülebilir şekilde ulaşabilmeleri şeklinde tanımlanmaktadır. (2) Gıda güvencesi kavramı salt olarak gıdaya erişimin dışında mevcudiyet, kullanım gibi daha geniş bir perspektifi ifade etmektedir.

Gıda güvencesizliği, küresel bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. (3) Günümüz koşullarında gıda krizinin artması, yoksulluğun derinleşmesi ile birlikte toplumun büyük bir kesimi için sağlıklı beslenme mümkün değildir. Gıda güvencesizliği yaşayan toplumlar; kronik hastalıkların artışı, beslenme yetersizliği gibi toplum sağlığını tehdit eden birçok sorun ile karşı karşıyadır. Gıda güvencesinin sağlanması bireysel bir sorumluluktan öte kamunun sorumluluğundadır. 1948 yılında yayınlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden Türkiye Cumhuriyeti anayasasına kadar tabii olunan sözleşmeler ve ilgili mevzuatlarda da beslenme hakkı tanımlanmakta ve kamunun da sorumlulukları vurgulanmaktadır. İktidarın beslenme ile ilgili sorunları görmezden gelmesi, beslenme krizinin tüm sorumluluğunu halkın omuzlarına yüklemiş olması krizi büyütmeye devam etmektedir. Oluşan enkaz ile mücadelede yerel yönetimlerin geliştirdiği politikalar önemli bir yer tutmaktadır. Orman yangınları, hava sıcaklıklarının artışı, hayvanların yaşam alanlarının gasp edilmesi, çiftçilerin ekonomik kriz ve iklim krizi sebebiyle yaşadığı üretim zorlukları, yurttaşların gıda hakkına erişimlerinin her geçen gün zorlaşması gibi iktidarın çözüm getirmediği birçok konuda özellikle muhalefetin elinde bulundurduğu yerel yönetimler çözüm üretmeye çalışmaktadır.

Günümüzde yerel yönetimler tarafından en çok çözüm üretilmeye çalışılan alanlardan biri toplumun gıda güvencesizliğidir. Gıda güvencesizliği ile mücadele etmek için yapılan uygulamalara örnek olarak beslenme kartı, gıda kutusu desteği, çorba dağıtımları, gebe kadınlar için beslenme destekleri, bir-iki yaş aralığındaki çocuklara düzenli süt destekleri, aşevlerinde yemek dağıtımları, üniversite öğrencilerine ücretsiz akşam yemeği verilmesi, kent lokantaları, halk marketler, ramazan paketleri, çorba dağıtım noktaları, aşevleri; çiftçilere mazot, damla sulama, gübre, tohum destekleri; halk ekmek, diyetisyen desteği, yerel üretici pazarları, belediye arazilerinin tarımsal üretime açılması gibi birçok uygulama hayata geçirilmiştir. (4, 5, 6, 7, 8) İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı İstanbul Gıda Stratejisi Belgesi(9) yerelin durumunu ve ihtiyaçlarını görmek açısından önemli bir çalışmadır. Ancak tartışılması gereken en önemli nokta bu uygulamaların yapılış tarzı, çalışmaların devam edip etmediği ve ulaştığı insan sayısının kısıtlılığıdır. Örneğin yemek dağıtımları yoksul mahalleleri öncelemekte midir? Halk bakkal, yerel üretici pazarları gibi pazarlardan toplumun tüm kesimleri alışveriş yapabilmekte midir? Gıda destekleri tüm mahallelere ulaşabilmiş midir? Gebe desteğinden kaç kadın yararlanmaktadır? Sosyo-ekonomik durumu düşük olan mahalle okullarının kaçında beslenme çantası dağıtılmaktadır? Üniversite öğrencilerinin kaçına ücretsiz yemek verilmektedir? gibi arttırabilecek birçok soruya net bir cevap bulunmamaktadır. Kamuoyuna bu konular hakkında şeffaf bir bilgi paylaşımı yapılmamaktadır. Uygulamaların kimlere, nasıl yapıldığının, dağıtım aşamasında nasıl bir dil kullanıldığının, içeriklerinin nasıl oluştuğunun da sorgulanması gerekmektedir. Kamusal bir hizmet olarak yapılması gerekenlerin yardım kültürü adı altında sadece alan-veren ilişkisine indirgenmesi yaşadığımız toplumun normali olmamalıdır. Yardım kültüründen çıkarak daha bütünlüklü bir politikaya ihtiyaç bulunmaktadır. Yerele uygun, toplumun alışkanlıklara uygun şekilde politika belirleyerek çalışma yapmaya ihtiyaç vardır. Öğrencilerin yoğun yaşadığı bir yerde öğrencilere yönelik çalışmaları arttırmak, yoksul mahallelerde uygun fiyatta, temiz ve sağlıklı gıdaların satılacağı marketler açmak, kolektif mutfaklar kurmak gibi ihtiyaçlara yönelik bölgesel bazlı çalışmalar tasarlamak daha anlamlı ve işlevsel olabilir. Uzun vadede yerellerin kendini idame ettirecek bir gıda sistemini yaratmak amaç olmalıdır. COVID-19 salgını süresince yaşanan lojistikteki sıkıntılar acilen yerellere dair bir çalışma yapılması gerektiğini bize göstermektedir. İklim krizinin derinleşmesi ile birlikte bu sıkıntıların artacağı ön görülürken buna dair bir çözümün parçası olmak kıymetli olacaktır. Üretenlerin işçileştirilmeden desteklenmesi, atıl durumda olan kamusal alanların satışı yerine ekolojik üretime açılması, mahalle bazlı yoksulluk çalışmaları yapılarak beslenme yetersizliği yaşayan çocukların belirlenmesi, mahallede yaşayan insanların acil ihtiyaçlarının ortaya çıkarılması, çocukların gelişimi için çok önemli olan doğumlarından itibaren ilk 1000 günlük dönemi sağlıklı geçirmelerini sağlayacak gıda desteklerinin hazırlanması, herkese aynı gıdaların dağıtımı yerine ihtiyaca yönelik kutuların hazırlanması, pazar alanlarında atık yönetiminin sağlanması, gıdaların tarladan pazara ulaşma süre zarfındaki depolama sorunlarına çözüm üretilmesi gibi adımlar atılarak sürece başlanabilir.

Yapılanlar oldukça değerlidir ancak yeterli değildir. Daha bütünlüklü, kapsayıcı ve eşitliği değil adaleti önceleyen gıda politikalarına acil ihtiyaç duyulmaktadır. Unutulmamalıdır ki gıda hakkı hepimiz içindir ve en temel hakkımızdır.

Dipnotlar

  1. https://openknowledge.fao.org/server/api/core/bitstreams/de808614-5ebb-4577-af68-7e2bbcd2c7f3/content 
  2. https://www.fao.org/fileadmin/templates/faoitaly/documents/pdf/pdf_Food_Security_Cocept_Note.pdf 

https://www.google.com/url?client=internal-element-cse&cx=018170620143701104933:qq82jsfba7w&q=https://www.fao.org/fileadmin/templates/faoitaly/documents/pdf/pdf_Food_Security_Cocept_Note.pdf&sa=U&ved=2ahUKEwjno-mk5q71AhWG_7sIHVMZAkEQFnoECAMQAQ&usg=AOvVaw3QgcHtoeQTDVAx0YO8xHSu 

  1. Wood, J., Booth, A., Margerison, C., & Worsley, A. (2021). What factors are associated with food security among recently arrived refugees resettling in high-income countries? A scoping review. Public Health Nutrition, 24(13), 4313-4327. doi:10.1017/S1368980021002925
  2. https://www.ekremimamoglu.com/gundem/gezici-asevleri-hizmette/ 
  3. https://tarim.ibb.istanbul/tarim-ve-su-urunleri-mudurlugu/desteklerimiz.html 
  4. https://www.mersin.bel.tr/projeler 
  5. https://www.izmir.bel.tr/tr/Projeler/4 
  6. https://www.adana.bel.tr/tr/projelerimiz 
  7. https://ipa.istanbul/wp-content/uploads/2021/10/Istanbul-Gida-Strateji-Belgesi.pdf 

Bu İÇERİĞİ Paylaş!