Vegan ve ve hayvansal beslenme


  • Hekim Sözü Nisan-Haziran 2024
  • 181

Kozmetik, tekstil ve eğlence gibi birçok farklı sektörde de hayvanlar yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Veganlık, bu alanlardaki hayvan kullanımına da karşı bir duruştur ve sadece bir beslenme şekli değildir.

Suat Erus, Doç. Dr., Göğüs Cerrahisi Uzmanı

Veganlık, esas olarak hayvanların herhangi bir şekilde kullanılmasını reddetme anlayışıdır, mümkün olduğunca ve uygulanabilir olduğu ölçüde. Dünyada hayvanların en yaygın olarak kullanıldığı alan gıda sektörüdür, bu yüzden insanlar günümüzde veganlığın hayvansal ürünler içermeyen bir beslenme şeklinden ibaret olduğunu düşünüyor. Ancak kozmetik, tekstil ve eğlence gibi birçok farklı sektörde de hayvanlar yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Veganlık, bu alanlardaki hayvan kullanımına da karşı bir duruştur ve sadece bir beslenme şekli değildir. Ama ben bu yazıda veganlığın beslenme ve sağlık ile ilişkisi üzerinde duracağım.

Veganlık, öncelikle ne yememeniz gerektiğini belirler; ne yiyeceğinize ise siz karar verirsiniz. Bu nedenle her veganın sağlıklı beslendiğini söylemek doğru olmaz. Ancak, veganların hayvansal gıdaların uzun vadeli risklerinden kaçındıkları ve genellikle bilinçli beslendikleri için ortalamada daha sağlıklı oldukları bilinmektedir. Bilimsel çalışmalar da bu durumu doğrulamaktadır.

Çocukluğumuzdan beri “et-süt-yumurta” temel besin öğeleri olarak öğretildi ve en kaliteli besinlerin bunlar olduğuna inandık. Örneğin, kalsiyum için süt, omega-3 için balık ve demir için kırmızı et tüketildi. Ancak, faydalı bir molekül içerdiği için bir ürünün sağlıklı kabul edilmesi günümüz bilimsel metodolojisiyle pek mümkün değil. Besinlerin bir paket olduğunu ve bu paketin içindeki diğer bileşenlerin vücudumuzda kısa ve uzun vadede yarattığı etkinin daha önemli olduğunu unutmamalıyız. Nasıl ki su almak için %95’i su olan gazlı ve şekerli içecekleri önermiyorsak, uzun vadede vücudumuza zarar verecek besinlerden de uzak durmalıyız.

Örneğin kırmızı et, iyi bir protein ve demir kaynağı olarak bilinir. Ancak trans yağ içerir ve trans yağların inflamasyonu artırarak damar sertliği, kalp krizi ve diyabet riskini artırdığı kanıtlanmıştır. Fakat çoğu kişi hayvansal gıdaların doğal olarak trans yağ içerdiğini bilmez, sadece abur cuburlarda olduğunu sanırız. Demir ise bir mineraldir ve kaynağı topraktır. Bitkiler kökleriyle demiri emer ve yapraklarına aktarır, bu yaprakları yiyen canlılar veya onları yiyen diğer canlılar demiri alabilir. Bu nedenle demir almanın en kolay yolu kırmızı et gibi gözükse de en sağlıklı yolu değildir. Ayrıca hayvanlardan alınan demir, vücutta oksidasyonu artırarak yaşlanmayı ve hücre ölümünü hızlandırır.

Tavuk ve balık her ne kadar beyaz et olarak adlandırılsa da bilimsel olarak kolesterolü yükseltme konusunda kırmızı etten geri kalmadıkları gösterilmiştir. Omega-3 dünyada sadece denizlerdeki algler tarafından sentezlenir. Balıklar bu yosunları yiyerek omega-3 alır, biz de balıkları yiyerek. Ancak denizler artık toksin yuvası haline geldiği için deniz ürünleri tüketmek sağlık açısından risklidir. Düzenli deniz ürünü tüketen toplumlarda artan kanser vakaları tesadüf değildir. Deniz ürünleriyle alınan plastik miktarı da artmış durumda. Çukurova Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, tüm deniz tuzlarında plastik olduğu gösterilmiştir. Bu nedenlerle artık balık tüketilmemesi gerektiğini söyleyebiliriz.

Süt ve süt ürünleri iyi bir protein ve kalsiyum kaynağı olarak bilinir ancak sütün doğadaki asıl amacı unutulmuştur. Süt, bir memelinin yavrusunu hızlıca büyütmek için salgıladığı bir sıvıdır. Bir ineğin sütü, buzağının kilosunu 6 ayda 10 katına çıkaracak kadar büyüme hormonu içerir. İnsanlarda ise bu süreç 10 yılda gerçekleşir. Bu nedenle, kalsiyum ve protein alırken aslında gereksiz büyüme hormonları da alınmış olur. Tereyağ, peynir, yoğurt gibi ürünler de bu hormonları içerir, vücudumuzda aktif olarak bulundukları gösterilmiştir ve sonuç olarak sağlığımıza zarar verebilir.

Sonuç olarak; omega-3 almanın en kötü yolu balık, kalsiyum almanın en kötü yolu süt, demir almanın en kötü yolu kırmızı et ve probiyotik almanın en kötü yolu yoğurttur. Doğada yaşayan hiçbir hayvan, insanlar kadar kalp ve damar hastalıklarından muzdarip değildir. Az yağlı vegan beslenmeyle tıkalı kalp damarlarının açıldığını ve kanser riskinin düştüğünü gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur. Dünyada en uzun yaşayan toplulukların beslenme alışkanlıklarına bakıldığında, hepsinin bitkisel ağırlıklı beslendiği görülür. Kendiniz ve gezegenimiz için iyi bir şey yapmak isterseniz; değişime tabağınızdan başlayabilirsiniz.


Bu İÇERİĞİ Paylaş!