Gıda neden pahalı ve sağlıksız?


  • Hekim Sözü Nisan-Haziran 2024
  • 39

Bir tarafta milyonlarca aç, diğer yandan milyarlarca obez var. Her yıl açlıktan 36 milyon, çok yemenin getirdiği hastalıklardan 29 milyon kişi ölmektedir.  Diğer yandan dünyada üretilen gıda miktarı yüzde110 olmasına rağmen, 1 milyar civarında insan aç, 1,3 milyar insan gizli açlık çekmekte, 1,5 milyar insan ise obez.

Abdullah Aysu, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Genel Başkanı, Tarım yazarı

Dünya genelinde üretilen tahılların üçte biri hayvan yemi ve biyoyakıt olarak kullanılıyor. Dünyada 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor, çöp oluyor. İsraf edilen gıda miktarı açlık çeken insanların ihtiyacının yaklaşık dört katı. Gıdada adaleti sağlamak için şuurumuzu tetikleme görevi görsün diye önce bu korkunç verileri aktardım. Verilerden de anlaşılacağı üzere gıdada adalet sağlanamadığı gibi, her geçen gün paylaşım daha da bozulmaktadır. 

Neden?

Tarım, gıda, ecza/kimya şirketleri istiyor diye, kamu üretimi geliştirme ve desteklemekten çekildi. Gıdanın ticareti ile üretim ve tüketim piyasasını düzenleme işini devlet tamamen bıraktı. Bu konuda meydanı şirketlere bıraktı!

Şirketler bu kadar belirleyici mi?

Evet. Bakın dünya tahıl ticaretinin yüzde 75’ini 5, dünya tohum pazarının yüzde 50’den fazlasını 3, hayvancılık sektörünün %99’nu 4, kimyevi gübre pazarının yüzde 55’ini 10, endüstriyel gıda sektörünün yüzde 55’ini 11şirket kontrol etmektedir.    

Böyle işleyen/işletilen bu gıda sisteminde şirketlerin kârlılık seviyesini artırarak sürdürülebilmesi ve sistemlerinin bekası için gereken siyasi istikrarın sağlanabilmesi ancak gıdayı kontrol etmeleriyle mümkün. Bu nedenle gıda ve tarım şirketleri ile hükümetler için önemli olan sağlıklı gıda üretimi ve tüketiminden çok, gıdanın ucuz olmasıdır. Ucuz gıda, çalışanların ücret artışları konusundaki baskıyı da azalttığından mevcut sistemin sürebilmesinde kilit bir rol oynamaktadır. Bir yandan sektörün kârlılığının arttırılması diğer yandan sistemin sağlıklı gıdadan çok, ucuz gıdaya öncelik vermesi hükümetlerce bu yüzden desteklenmektedir. Devleti yönetenler tarafından sektördeki şirket kârlılığı, “gelişmemiz-kalkınmamız için gereklidir” diyerek politik arenada pazarlanmaktadır.

Ancak bu politikalar neticesinde:

- Boşalan köyler, üretemeyen çiftçiler, şehirlere zorunlu göçler, “yeşil devrim” safsatasıyla vasfı kaybolmuş topraklar, kirletilerek kullanılamaz hale sokulmuş yeraltı ve yer üstü sular, sağlık için her gün biraz daha risk oluşturan ürünler-gıdalar,

- Daha fazla ürün, zenginlik yerine daha fazla yoksulluk, toprak tükendikçe sadece ekonomik olarak değil, sosyal olarak da tükenen, toprağa yabancılaştıkça mesleğine de kendine de yabancılaşan çiftçiler,

- Açlıkla mücadele yolu diye sunulan/ uygulanan bu gelişme ve kalkınma yöntemleriyle azalmayan açlık, gıdada artan sağlıksızlık, büyüyen kıtlık ve çaresizlik, yemeği-gıdayı hiçbir zaman olmadığı kadar politikleştirmektedir.

 

YEMEK POLİTİK TERCİHTİR

Yemek politik bir tercihtir. Bu tercihi kültürümüzün, metabolizmamızın ve ekolojinin gereğine göre değil şirketlerin (tüccarlar-sanayicilerin) lehine değiş(tiril)eli çok oldu.

Yemek kültürümüz değiştirilmeden önce her sebze ve meyve, mevsiminde üretilir ve tüketilirdi. Ürünler genel olarak yerelde üretilir ve yerelde tüketilirdi. Dolayısıyla üretici ile tüketici arasındaki mesafe kısaydı. Şimdi olduğu gibi uzak ve çok uğraklı değildi. O zamanlar da meyve sebze fiyatlarının yükseldiği olurdu. Ancak iklimin neden olduğu tahribat, ürünün erken ve geç turfanda olma özelliğinden dolayı artardı fiyatlar. Yani arz talep meselesi. Fakat bu mesele, tamamen doğanın belirleyiciliğindeydi. Doğanın o türe sunduğu olanak nedeniyle fiyat bir miktar artardı.

Ayrıca erken ve geç turfanda çeşitler, insan metabolizmasını bir sonraki mevsime hazırladığı (uyarladığı) için faydalı ve gerekliydi. Tabii ki o dönemlerde üretim tarzı değişikliğe uğramamıştı; yoğun enerji ve kimyasala dayalı değildi. O nedenle sebze ve meyveler, besin değeri bakımından daha zengindi. Bu sayede ürünlerle-gıdayla ilgili sağlık sorunu pek yaşanmazdı. Tarım doğa için kirletici bir unsur değildi daha.

Bugün her türlü meyve ve sebzeyi bulmak mümkün. Her mevsim bulunan ve tüketilen bu sebze ve meyvelerin besin değeri az. Mevsim dışı tüketilen sebze ve meyvelere insan metabolizması ihtiyaç duymadığı, sağlığımıza bir yararı olmadığı gibi, üretim tarzı nedeniyle doğayı tahrip edici, ekolojik dengeyi bozucu bir işlev görmektedir. Ve tabi ki ürün fiyatları tüketenler için el yakıcı, tüccar için cüzdan, şirketler için kasa şişirici oluyor!

Evet, Türkiye’de sebze meyve fiyatları yüksektir, bundan hep şikâyet de edilir. Bu doğrudur da! Elbette bunun pek çok nedeni var. Meyve sebzeyi mevsiminde tüketme kültürümüzün değişmesinden- değiştirmemizden başka iki temel nedenden bahsedilebilir. Bunlardan birincisi, birim alanda verimliliği artırma çalışmalarının yetersizliği, diğeri tedarik süreçlerinde çok durak-uğrak olması. Başka bir deyişle aracıların fazlalığı tedarik zinciri halkalarını artırmakta, bu da sebze meyve fiyatlarının yükselmesine neden olmaktadır. Sizlere tedarik zincirini aktarmaya çalışayım.

Yaş sebze meyve üretiminde zincirin son alıcısı tüketiciye gelene kadar birçok halka var. Bunlar; üretici>hal dışı tüccarlar>toptancı halinde faaliyet gösteren komisyoncu tüccarlar> sevkiyatçılar ve perakendecilerdir. Son halkada tüketici yer almaktadır.

Bu durum sakıncalı mı?

Evet. Peki neden?

Yaş meyve-sebze temini, taşınması, muhafaza edilmesi, ambalajlanması ve tasniflenmesi gibi işlerin çoğunluğunu aracılar yerine getirmektedir.

Peki bunun sakıncası nedir?

- İlk evvela bu sitem üreticiyi aracıya bağımlı kılmaktadır.

- Pazarlama kanallarının yani zincirin uzamasına neden olmaktadır.

- Zincirin her halkasında eklenen aracı kârı maliyeti arttırmaktadır.

- Hallerde alınan rüsumlar ve her halkada devletin aldığı vergilerle birlikte fiyat yüksel(til)mektedir

 

ÇÖZÜM

Her türlü aracıyı aradan çıkaran, üretici ile tüketiciyi örgütleri (kooperatifleri) aracılığıyla doğrudan buluşturan sistem, bu aracılı sisteme alternatiftir. Bu sisteme temaslı sistem de denmektedir. Çünkü tüketiciler tercihleriyle ve bilgi paylaşımıyla üreticiyi yönlendirmekte, sağlıklı ürün için tüketici üretici ile sürekli temas halindedir. Bu yüzden tüketici, tüketici konumundan çıkıp yarı üretici konuma yükselir. Ne yediğini, kimin, nerede ne koşulda ve tarzda ürettiğini bildiği bir gıdayla beslenir.

Üretici ve tüketici örgütleri (kooperatifleri) temaslı sistemi uygulaması; örgütlü toplumun inşasına, Gıda Egemenliği’nin  üretici ve tüketici tarafından yeniden ele geçirilmesine/tesis edilmesine katkı koyacaktır.

Üretici kooperatiflerinin kurulmasıyla üretici, ürettiğinin bugün olduğu gibi 3. veya 4.cü aracıdan sonra tüketicisi durumuna düşmeyecektir. 

Üretici ve tüketici kooperatiflerinin kurulmasıyla;

- Ürettiği ürününü ilk halinde elinden çıkarmayacak, işleyecek, işlediği ürününü paketleyecek, son halka olan tüketiciye ulaştıracak, katma değere de sahip olacak.

- Bu süreçte oluşan katma değerin yanı sıra aynı zamanda kendi ürettiğinin tüketeni  olabilecek. SÖMÜRÜLMEYECEK!

- Ürün işleme aşamasının yaratacağı istihdamla iş olanağı sağlamış olunacak. Kente akın büyük ölçüde yavaşlayacak.

- Aracısız sistemle üretim ve tüketim mesafesi kısalacak, küresel iklim değişikliğine katkı konulmamış olunacak.  Üretici ile tüketici arasında aracılar kaldırıldığı zaman, zaman kaybı azalacağından ürün kaybı düşecek. Ürün daha sağlıklı ve taze olacak.

- Kırsalda yaşayanların refah ve sosyal seviyesi yükselecek.

- Doğa tahrip olmayacak.

-Kentte yaşayanlar sağlıklı ürünle buluşacak, ucuz ürün tüketebilecek. SÖMÜRÜLMEYECEK! 

Evet. Yemek Politik Bir Tercihtir!


Bu İÇERİĞİ Paylaş!