Felakete dönüşen doğal afet - Elif Turan*
- Hekim Sözü Ocak-Haziran 2023
- 220
Pandemi döneminde, daha önceki felaketlerde sık duyuyorduk; “İyi ki TTB var” diye… Bu depremde de şunu çok iyi gördük ki bu söz boşuna söylenmiş bir söz değil ama Diyarbakır için diyebilirim ki; “İyi ki bu kentin demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, sendikaları var.”
6 Şubat’taki felaket ile belki de ömrümüzün en uzun iki dakikasını yaşadık. Gece uyumadan önce sonraki günler/haftalar için, Şubat ayı için çok daha farklı planlar yaparken bizler için zamanın durduğu 04.17’den sonra hayat bizi bambaşka bir yere sürükledi. Bir doğa olayının alınamayan önlemler nedeniyle nasıl bir felakete dönüşebildiğini hep beraber yaşadık. Bir kez daha hazırlıksız olmanın acı sonuçları ile karşı karşıya kalarak ağır bir bedel ödedik.
Hekimlik refleksi ile olsa gerek sarsıntı geçtikten ve aile bireylerinin, komşuların, aktivist meslektaşlarımızın iyi olduklarını öğrendikten hemen sonra il sağlık müdürlüğü, 112 acil merkezi ile iletişime geçip oluşturulacak kriz masasına dahil olmak isteğimizi ilettik fakat her zaman karşılaştığımız devlet refleksinin verdiği “Gereğini yapıyoruz, her şey kontrol altında, size ihtiyaç olursa iletişime geçeriz” cevabını alarak kriz masasına kabul edilmedik. Pandemi döneminde, daha önceki felaketlerde sık duyuyorduk; “İyi ki TTB var” diye… Bu depremde de şunu çok iyi gördük ki bu söz boşuna söylenmiş bir söz değil ama Diyarbakır için diyebilirim ki; “İyi ki bu kentin demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, sendikaları var.” Diyarbakır’da örgütlü ve hızlı refleks veren bir sivil toplum geleneği olduğundan hemen organize olabildik ve depremden yarım saat sonra bir araya gelip sivil toplum örgütleri olarak kriz merkezimizi oluşturduk. Tıpkı pandemide oluşturduğumuz Sivil Toplum Pandemi Koordinasyonu gibi. ilimizdeki enkaz yerlerine AFAD’dan önce içerisinde kriz merkezimizden kişilerin de olduğu ekipler yetişti. Ne acıdır ki deprem, sel, yangın gibi afetlerin sık yaşandığı bir ülkede olmamıza rağmen kamu kurumlarının bir kez daha hazırlıksız olduğunu gördük. Bu tür felaketlerde yaşanan en önemli sorunun koordinasyonsuzluk olduğunu gören bir yerden ilimiz Kent Koruma ve Dayanışma Platformu olarak oluşturduğumuz Deprem Kriz Merkezi’miz kamu kurumlarının oluşturduğu resmî kriz birimleri içinde yer alamasa da sivil-resmî koordinasyonlar arasında bir köprü görevi gördü ve bu sürecin daha iyi yönetilmesini sağladı.
Ne yazık ki ilimizde belirlenmiş deprem toplanma alanları olmadığı için kriz merkezi olarak merkezi parkları toplanma alanları olarak belirledik ve yurttaşların bu alanlarda toplanmaları için platformun sosyal medya hesaplarından çağrıda bulunduk. Basın yayın ve sosyal medya yoluyla teyit edilmiş bilgileri paylaşarak kamuoyu doğru bilgilendirilmeye çalışıldı.
Gün ağarmaya başladıkça kentimizin durumu da netleşmeye başlamıştı. Kentte altı enkazımız vardı ama ne yazık ki enkaz kaldırma çalışmaları on iki gün sürdü. Altıncı gün enkaz altından bir yurttaş sağ kurtarılınca daha hızlı ve organize bir müdahalede kurtarılabilecek canları düşününce hala yüreğimiz sıkışıyor. İlk depremin ardından sekiz saat sonra ikinci bir deprem olunca haliyle tedirginlik daha da arttı ve yurttaşlar evlerine girmeye korktular. Kent Koruma ve Dayanışma Platformu Deprem Kriz Merkezi ve kentin diğer bileşenleri ile ortaklaşılarak aralarında Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi fabrikaları, depolar, Tekstil Organize Sanayi Bölgesi (Tekstil Kent) fabrikaları, spor salonları, düğün salonları, camiler, AFAD çadırları, özel okullar ve devlet okulları, özel rehabilitasyon merkezleri, az katlı özel işletmeler (cafe, restoran vb. işletmeler), tren vagonlarının yer aldığı ve platformun tüm bileşenlerinin oluşturduğu 400’e yakın toplanma ve geçici konaklama merkezi oluşturularak bu konaklama yerlerinde ihtiyaçlar tespit edilip Deprem Kriz Merkezi’miz tarafından temin edildi.
Kriz merkezimizin bileşenleri olan sağlık emek meslek örgütlerinden oluşan Amed Sağlık Platformu olarak depremin ilk dakikalarından itibaren sağlık çalışmalarımızı da ayrıca yürütmeye devam ettik. Hemen hastaneleri dolaşıp hizmet sunumu yapılan sağlık birimlerinin hasar durumunu, sağlık hizmet sunumunun nasıl sağlandığını öğrenmeye çalıştık. Kentimizdeki hastanelerin zarar görmediğini ve diğer illerden hasta kabul edecek durumda olduğunu görmek bir nebze de olsa sevindirdi. Amed Sağlık Platformu olarak akut dönemde depremden etkilenen yurttaşların tedavilerine ilişkin çalışmalar yürütüldü, ayrıca salgın hastalıklara karşı önlem ve hazırlık çalışmalarına devam edilmekte. Daha sonra oluşturulan çadır kentlerde belli periyotlarla gözlemler yapılarak, yaşanılan yaşam ve sağlık sorunlarına ilişkin öneriler ve gözlemlerimiz raporlaştırılarak kamuoyuna sunuldu.
Bu depremle bir kez daha kentin iradesi ile seçilen yerel yönetimlerin önemini ve sahada olmadıklarında yürütülen çalışmaların ne kadar eksik kalabileceğini deneyimledik. 2014’te Şengal’de İŞİD saldırılarından kaçan Êzidi halkı kentimize geldiklerinde yerel yönetim ve sivil toplum örgütleri birlikte koordineli çalışıp çok iyi çalışmalar yapılmış, o dönemde gelen insanların bir nebze de olsa yaralarının sarılması başarılmıştı. Ne yazık ki seçilmiş belediye başkanlarının yerine atanan kayyumlar daha önce olduğu gibi gereksinim duyulan durumlarda bu kriz halinde de sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmadı/yapamadı.
Biz Diyarbakır olarak yerel koordinasyonumuzu sağlayıp kendi yaralarımızı sarmaya başladıktan sonra depremin ikinci gününde depremden etkilenen diğer illere de gerekli desteği sunmaya başladık. Yereldeki örgütler olarak genel merkezlerimiz ile görüşüp merkezi koordinasyonlarda da çalıştık. Gönüllü sağlık çalışanları, mimarlar, mühendisler, sosyal çalışmacılar, psikologlar ilk günden itibaren hem Diyarbakır’da hem de sonrasında depremden etkilenen diğer illerde canla başla çalıştı. Depremden etkilenen diğer illere de temel gıda maddeleri, temizlik ve ısınma malzemeleri, iş makineleri Deprem Kriz Merkezi’miz aracılığıyla gönderildi.
Alınamayan önlemler nedeniyle doğal bir afet olan deprem ne yazık ki çok büyük bir felakete dönüştü. Depremin etkisi çok büyük ve sonuçları çok yıkıcı oldu ama bizim de çok iyi bildiğimiz dayanışma kültürümüz geleceğe dair umudumuzu büyütüyor. Şimdi ülke olarak çok önemli bir seçime giderken yaşadığımız tüm bu felaketin sonuçlarının bilimin izinden uzak, ranta dayalı ekonomi-politikalardan kaynaklandığı bilerek sağlığımız ve geleceğimiz için doğru seçim yapma zamanı.
*Dr., Diyarbakır Tabip Odası Başkanı