Beyaz yürüyüşe giderken...


  • Hekim Sözü Kasım-Aralık 2021
  • 348

Özlük haklarına, çalışma koşullarına, halkın sağlık hakkına erişimine yönelik sorunları ve taleplerimizi görünür kılmak üzere Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından “Emek Bizim, Söz Bizim” çağrısıyla duyurulan eylem süreci “5 Dakikada Hekimlik Yapılmaz” temalı basın açıklamalarıyla başladı.

 

5 DAKİKADA HEKİMLİK YAPILMAZ!

TTB’nin çağrısı ile 20 Ekim 2021, Çarşamba günü 12.30’da tüm ülkede olduğu gibi İstanbul’da da hastanelerde alkışlı protestolar ve basın açıklamaları yapıldı. İstanbul’daki merkezi etkinlik ise Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleştirildi.

“5 Dakikada Hekimlik Yapılamaz” pankartının açıldığı etkinliğe çok sayıda hekim katılırken İstanbul Tabip Odası’nı ve TTB’yi temsilen TTB eski başkanlarından Prof. Dr. Gençay Gürsoy, TTB eski 2. Başkanı Dr. Ali Çerkezoğlu, İTO Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, İTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Güray Kılıç, İTO eski Yönetim Kurulu üyesi Dr. İncilay Erdoğan temsil etti.

Etkinlikte ilk konuşmayı yapan Dr. Osman Küçükosmanoğlu şunları söyledi:

“Sağlık çalışanları olarak pandemi sürecinde ağır kayıplar verdik. Çalışma koşullarımız ağırlaştı, adeta tükenme noktasına geldik. TTB 11 Ekim’de yaptığı açıklamada görüşme talebi karşılık bulmazsa tüm ülkede bir eylem süreci başlatılacağını duyurmuştu. Bu sürecin ilk eylem teması ‘5 dakikada hekimlik olmaz, sağlık 5 dakikaya sığmaz’ oldu. Hekimler ve sağlık çalışanları olarak çöken bir sağlık sisteminin getirdiği ağır çalışma koşulları altında, gelir ve iş güvencesinden yoksun vaziyette çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Tükenmişlik yaşayan sağlık çalışanlarının istifa, izin hakları dahi ellerinden alındı. İstifa yasağı kalkınca tükenme noktasına gelen binlerce meslektaşımız ya istifa etti ya da çalışmak için yurtdışına çıktı. Bu tabloyu üzülerek izliyoruz. Yaşadığımız sorunlar yetmezmiş gibi geçtiğimiz ay MHRS sisteminde yapılan bir değişiklikle muayene süreleri de 5 dakikaya indirildi. 5 dakikada değil teşhis koymak, hastanın öyküsünü dinlemek, derdini anlamak bile mümkün değildir. Bu uygulama hem hekimlerin, sağlık çalışanlarının kölece çalışma koşullarını ağırlaştırmakta, hem de halkın sağlık hakkına darbe indirmektedir. Bizler sadece hekimlik onurumuz, insanca çalışma koşulları için mücadele etmiyoruz, aynı zamanda halkımızın nitelikli sağlık hakkına erişmesi, ücretsiz sağlık hakkı için de mücadele yürütüyoruz. Bugün bu yanlış uygulamayı alkışlarımızla protesto etmek için toplandık. Tüm hastanelerden sesimizi yükseltiyor ve bir kez daha tekrar ediyoruz: Sağlık 5 dakikaya sığmaz!”

Bu konuşmanın ardından basın açıklamasını Dr. Güray Kılıç kamuoyuyla paylaştı. Yapılan açıklamada şunlar dile getirildi:

“Yıllardır Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında yürütülen politikalar, hastaneleri ticarethaneye, hastaları müşteriye dönüştürdü. Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetlerinde niteliği değil niceliği önceleyen politikalarında ısrara devam etmektedir. Bu anlayışla yönetilen sağlık sistemi toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını ve hekimlik değerlerini yok saymaktadır.

Hekimlik yapabilmek için bir hastaya ayrılması gereken muayene süresi en az 20 dakika olarak kabul edilmesine rağmen ülkemizde birçok hastanede bu süre 5 dakikaya düşürülerek hekimlere günlük yaklaşık 100 hasta randevusu dayatılmaktadır. Bu randevular, hekimin isteği ve bilgisi dışında MHRS sistemi üzerinden açılmakta, hekimin hastasına yeterli zaman ayırmasına; halkın nitelikli sağlık hizmeti almasına engel olmaktadır. Hekimlere performans baskısıyla daha çok muayene ve işlem dayatması yapılarak mesleki özerkliğimize müdahale edilmekte, halkın sağlığı tehdit edilmekte, sağlıkta şiddete zemin hazırlanmaktadır.

Hastalıkların tanısını koyabilmek için ilk ve en önemli adım, ayrıntılı bir öykü almaktır. Dayatılan 5 dakikada ne kişinin yakınmasını anlayabilmek, ne de yeterli muayenesini yapabilmek mümkün değildir. Tıbbi sekreter olmadan çalışmak zorunda bırakılan hekimler tıbbi kayıtların tutulmasında zorluklar yaşayacak, sonraki süreçte yaşanacak en ufak olumsuz gelişmede hekimi zor duruma sokacaktır. Sağlık Bakanlığı ve hastane idarecileri unutmamalıdır ki malpraktis bireysel değil sistemsel bir sorundur ve bu dayatma ile hastaların sağlığına yansıyacak olumsuzlukların sorumluluğu kendilerindedir.

Muayene için yeterli zaman tanımamak, hekim hasta ilişkisini birkaç dakikaya sığdırmak; hekimlik meslek etiği ilkelerimiz açısından kabul edilemez ve mesleki özerkliğimize yönelik bilinçli bir saldırıdır. Bu uygulama daha çok istifa, daha çok hekim göçü, daha çok hastalık, daha çok sağlıksızlık, daha çok sağlıkta şiddet getirir. Halk sağlığını ve sağlık çalışanlarının sağlığını tehdit eden bu uygulamalardan hızla vazgeçilmelidir.

Topluma çağrımızdır; dün olduğu gibi bugün de nitelikli sağlık hizmeti taleplerimizde ısrarcıyız ve hekimlik yapmak istiyoruz. Hem hekimlerin hem de toplumun sağlık hakkı için bu uygulamalara itirazı birlikte yükseltelim. Hekimler köle, hastalar müşteri değildir. Sağlıklı yaşam hakkımızdan vazgeçmeyelim!”

Basın açıklamasının okunmasının ardından “Sağlık Haktır Satılamaz”, “Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganları atıldı ve muayene süresini 5 dakikaya sıkıştıran uygulama alkışlarla protesto edildi.

HER YILA 120 GÜN YIPRANMA PAYI İSTİYORUZ! COVID-19 MESLEK HASTALIĞI YASASI İSTİYORUZ!

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) “Emek Bizim, Söz Bizim” çağrısıyla başlattığı eylem sürecinde İstanbul Tabip Odası’nın çağrısıyla hekimler bu kez “Her Yıla 120 Gün Yıpranma Payı İstiyoruz! COVID-19 Meslek Hastalığı Yasası İstiyoruz!” talebiyle basın açıklamaları yaptılar.

İstanbul’daki merkezi etkinlik 27 Ekim 2021, Çarşamba günü 12.30’da Sultangazi Haseki EAH önünde yapıldı. Hastanede görevli hekim ve sağlık çalışanlarının katıldığı basın açıklamasında İstanbul Tabip Odası’nı (İTO) temsilen İTO Yönetim Kurulu üyeleri Dr. Murat Ekmez ve Dr. Recep Koç yer aldı.

Oda adına konuşan Yönetim Kurulu üyesi Dr. Murat Ekmez şunları söyledi: “Geçen hafta tüm ülkede ve İstanbul’da 5 dakikada hasta bakılamaz, sağlık 5 dakikaya sığdırılamaz demek için eylemdeydik. Bugünse hakkımız olan yıpranma payı ve COVID-19’un meslek hastalığı sayılması, buna dair yasa çıkartılması talebiyle eylemdeyiz. Sağlık sistemi iflas etmiş durumda. İflas eden bu sistemin tüm yükü biz sağlık emekçilerinin omuzlarına yükleniyor. Tükenmiş durumdayız, emeğimizin karşılığını alamıyoruz, giderek yoksullaşıyoruz. COVID sebebiyle yüzlerce meslektaşımızı, sağlık emekçisi arkadaşımızı kaybettik. Sağlık Bakanlığı bütün bu tükenmişliğimize, ağır çalışma koşullarına kulaklarını tıkamış durumda. Sağlık Bakanlığı sistemi özel hastane zincirlerinin çıkarları, beklentileri üzerine yürütmek istiyor olabilir. Bizler halkımızın sağlık hakkı için, toplum sağlığı için, emeğimize, geleceğimize sahip çıkmak için mücadele etmeye kararlıyız. Her hafta başka bir sorunumuzu dile getirmek üzere eylemler yapacağız. 23 Kasım’da Ankara’ya Beyaz Yürüyüş başlatıp, 27 Kasım’da kitlesel bir Beyaz Forum gerçekleştireceğiz.” dedi.

Ardından basın açıklamasını Sultangazi Haseki EAH hekimlerinden, TabipOdası temsilcisi Dr. Handan Turhan Karakuş kamuoyuyla paylaştı:

“(…)Bugüne kadar 484 sağlık çalışanını kaybettik. Mesleki maruziyetimizi Cumhurbaşkanının, Sağlık Bakanının dilinden dökülen itiraflar ile de duyduk ancak konu yasal bir hak olarak meslek hastalığı yasası talebimize geldiğinde bu sözler unutuldu. Meslektaşlarımızdan başvuru şartı ve illiyet bağı istendi. Yani bizlere pandemide “hekimlik yaptığınız için riskli olduğunuzu, hekimlik yaptığınız için hastalandığınızı, mesleğinizden kaynaklı öldüğünüzü” kanıtlayın dendi. Bir kez daha soruyoruz “madem işyerlerimiz riskli değil neden tedavi olmaya gittiğiniz hastane katlarını boşalttırıyorsunuz, bu bir illiyet bağı değil mi? Evde kal çağrıları yaptığınızda evde kalamayanlar olmamız illiyet bağı değil mi? En önemli korunma yöntemi maske ve mesafeyken mesleğimiz gereği koyamadığımız mesafe, yaptığımız riskli işlemler illiyet bağı değil mi? Kaybettiğimiz meslektaşlarımız illiyet bağı değil mi?

Bugün soruyorlar hekimler neden istifa ediyor, neden emekli olmak istiyorlar, neden göç ediyorlar? diye… Hekimler ölürken dahi mesleki onurları verilmediği için istifa ediyor. Ekimler birçok ülkede COVID-19 meslek hastalığı sayılırken bizim ülkemizde hala daha yasal düzenlemesi yapılmadığı için göç ediyor. Kısacası emeğimiz görmezden gelindiği için hekimler bu topraklarda hekimlik yapmak istemiyoruz diyorlar.

Bu gidişata dur demek için haklarımızı bir an önce istiyoruz. COVID-19 için meslek hastalığı yasası çıkarılmasını talep ediyoruz.

Tüm sağlık çalışanlarına Türkiye’de ilk vakanın ilan edildiği 11 Mart 2020’den itibaren, pandeminin sonlandığı zamana kadar her yıla 120 gün yıpranma payı, fiili hizmet süresi zammı istiyoruz.”

HEKİM MAAŞLARINDA EMEKLİLİĞE YANSIYAN 7200 EK GÖSTERGE VE YÜKSELTİLMİŞ ÖZEL HİZMET TAZMİNATI ORANI İSTİYORUZ!

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) “Emek Bizim, Söz Bizim” çağrısıyla başlattığı eylem sürecinde hekimler bu kez “Hekim maaşlarında emekliliğe yansıyan 7200 ek gösterge ve yükseltilmiş özel hizmet tazminatı oranı istiyoruz” talebiyle basın açıklamaları yaptılar.

İstanbul’daki etkinlik 3 Kasım 2021, Çarşamba günü 12.30’da Beşiktaş 1 Nolu Aile Sağlığı Merkezi (ASM) önünde yapıldı. ASM’de görevli hekim ve sağlık çalışanlarının katıldığı basın açıklamasında İstanbul Tabip Odası’nı temsilen Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip ve Yönetim Kurulu üyesi Dr. Recep Koç yer aldı.

Dr. Recep Koç yaptığı açılış konuşmasında basın açıklamasını bir aile sağlığı merkezi önünde yapma kararını, ASM’lerde görevli hekim ve sağlık çalışanlarının sorunlarına dikkat çekmek üzere aldıklarını belirtti ve ceza yönetmeliğinin geri çekilmesi, ASM binalarının kamu binaları olması, kira-kiracı ilişkisinin kaldırılması, yardımcı personel atamalarının bir an önce yapılması, sağlıkta şiddet olaylarına karşı etkili yasal düzenlemelerin yapılması taleplerini yineledi.

Ardından Dr. Pınar Saip bir konuşma yaptı ve şunları dile getirdi:

“Bizler TTB ve tabip odaları olarak önlüğümüzün beyazına, mesleğimizin onuruna ve halkın sağlık hakkına sahip çıkmak üzere bir eylem sürecindeyiz. Tüm vatandaşlarımızın ulaşılabilir, ücretsiz, nitelikli sağlık hakkına sahip olmasını istiyoruz. TTB’nin çağrıcı olduğu eylemlilik sürecinde bu hafta ‘7200 ek gösterge ve yükseltilmiş özel hizmet tazminatı oranı’ talebiyle alanlardayız. Bizler emeğimizin karşılığını alamadan çalışıyoruz, ek ödeme adı altında, emekliliğe yansımayan, her yerde farklı verilen, güvencesiz bir sistemle ücretlendiriliyoruz. Hastanelerde hekimlerin aldığı ortalama maaş 5 bin TL civarındadır. Bu ücretler açlık sınırının altındadır. Bugün Bağ-Kur ve SSK emeklisi hekimlerin aldığı aylıklar 2800 TL ile 4000 TL arasındadır. 80 yaşına gelmiş hekimler geçinemediği için çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Halkımız nasıl geçim sıkıntısı çekiyorsa, biz hekimler de aynı sıkıntıları yaşıyoruz. Bu durumun kamuoyu tarafından bilinmesini istiyoruz. 7200 ek göstergeyle birlikte emekliliğe de yansıyacak güvenceli, tek maaş istiyoruz.”

Dr. Pınar Saip konuşmasını 23 Kasım’da İstanbul’dan başlayıp 27 Kasım’da Ankara’da kitlesel bir forumla sonlanacak Beyaz Yürüyüş’ün duyurusunu yaparak sonlandırdı.

Ardından basın açıklamasını İTO Aile Hekimleri Komisyonu Eş Başkanı Dr. Bilge Atlas Kaplan okudu:

“Yoğun emek gerektiren meslek grubu olarak biz hekimler, emeğimizin karşılığı insanca yaşayacak ve emekliliğe yansıyacak güvenceli gelir alamamaktayız. Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği olarak derhal;

Hekimlerin maaş ve emekli aylığına etki edecek 7200 Ek Göstergenin uygulanması ve Özel Hizmet Tazminat oranlarının yükseltilmesiyle maaşlarda en az %150 oranında artış talep ediyoruz.

Tüm sağlık çalışanlarının maaşlarında da 3600 ek gösterge uygulanması talebimizi tekrarlıyoruz.

Öneri 1: Devlet memuru hekimler için ek göstergeler; 10 yıl ve üstü, 1. derece doçent eğitim görevlisi için 7200; uzman için 6400; 8. derece pratisyen için 1600 olarak değiştirilmelidir. Yüksek Öğretim Personeli 4 yıl ve üstü profesör doktor için 7200, doçent için 6800 olmalıdır.

Öneri 2: Devlet memuru hekimler için özel hizmet tazminat oranları; doçent eğitim görevlisi için %700; uzman için %550; 8. derece pratisyen için %360 olarak değiştirilmelidir. Yüksek Öğretim Personeli profesör doktor için %700, doçent için %625 olmalıdır.

Önerilen değişikliklerle hekimlerin çalışırken maaşı 18.000TL’den, emeklilikte 10.000 TL den daha az olmamalıdır.”

SAĞLIKTA ŞİDDETE KARŞI ETKİLİ YASA, GÜVENLİ İŞYERLERİ İSTİYORUZ!

“Karanlığa karşı; önlüğümüzün beyazına, özlük haklarımıza, halkın sağlık hakkına sahip çıkıyoruz! Emek bizim, söz bizim!” çağrısıyla Türk Tabipleri Birliği tarafından duyurulan eylem programı her hafta bir başka sorunu ve talebi öne çıkartan etkinliklerle devam etti.

Eylem sürecinin son haftasında “Sağlıkta Şiddete Karşı Etkili Yasa, Güvenli İşyerleri İstiyoruz” teması öne çıktı. Basın açıklamalarında; 6 yıl önce görev yaptığı hastanede uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden Dr. Aynur Dağdemir de anıldı.

Bu kapsamda İstanbul Tabip Odası (İTO) tarafından 19 Kasım 2021, Cuma günü Zeynep Kamil Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde yapılan basın açıklamasına çok sayıda hekim ve sağlık çalışanı destek verirken, İTO Genel Sekreter Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Yönetim Kurulu üyesi Dr. Güray Kılıç, Temsilciler Kurulu Divan Başkanı Dr. Süheyla Ağkoç katıldı.

Dr. Süheyla Ağkoç’un konuşmasında;

“Bugün sağlıkta şiddetin son bulması, acil, kalıcı önlemlerin bir an önce alınması talebiyle buradayız Daha geçtiğimiz hafta bu hastanede eli bıçaklı bir hasta yakını genç bir meslektaşımıza öldürme kastıyla saldırdı. 2020 yılında kaybettiğimiz Dr. Ersin Arslan’dan sonra TTB’nin bu konuda çok ciddi girişimleri oldu ama hala caydırıcı bir yasa çıkmış değil. Ne yazık ki bundan 6 yıl önce Samsun’da Dr. Aynur Dağdemir de kadına yönelik şiddeti önlemeye çalışırken saldırıya uğrayıp hayatını kaybetti. Bugün hem bu arkadaşlarımızı hem de şiddet sonucu kaybettiğimiz bütün arkadaşlarımızı sevgiyle, saygıyla anıyoruz.”

Dr. Süheyla Ağkoç yaptığı konuşmada: TTB’nin çağrısıyla 23 Kasım’da Beyaz Yürüyüş’le başlayıp, 27 Kasım’da Ankara’da düzenlenecek Beyaz Forum’la sonlanacak eylem sürecine dair de bilgilendirme yaptı. Tüm hekimleri ve sağlık çalışanlarını, öneri ve taleplerini görünür kılmak üzere eylem sürecine destek vermeye, katılmaya çağırdı.Yapılan konuşmaların ardından basın metnini İTO Hastane Temsilcisi Dr. Feray Kaya kamuoyuyla paylaştı. Yapılan açıklamada şunlar ifade edildi:

“(…) Sağlıkta şiddet, genel şiddet ikliminden, siyasetçilerin şiddet üreten politikalarından ayrı düşünülemez. Özellikle son yaşanan son olaylarda erkek hastalar tarafından kadın sağlık çalışanlarına yönelik art arda gelen saldırılara tanıklık ediyoruz. Elbette bunların tesadüf olmadığını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilişkili olduğunu biliyoruz. Bir yandan kadına yönelik şiddete dur demek için İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken; diğer yandan hekime, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin sonlanması için etkili ve caydırıcı yasaların çıkması için mücadele veriyoruz.

Birlikte çalıştığı sağlık personelinin eski eşi tarafından öldürülmesine engel olan, sevgili Aynur Dağdemir’in cesaretli dayanışmasını büyütmek ve şiddeti bitirmek için birlikte mücadele ediyoruz. Hekimlerin gördüğü her şiddette, yaşamdan hoyratça koparılan her kadında yüreğimiz ve aklımızla söz veriyoruz sana Aynur! Söz veriyoruz Melike’ye, Ersin’e, Kamil’e, Gülnur’a… Artık şiddet doğuran sağlık sisteminde, güvensiz işyerlerinde çalışmak istemiyoruz. Birimizin daha aramızdan alınmasına tahammülümüz yok!

*Sağlıkta şiddetin ana kaynağı olan neoliberal sağlık politikalarından derhal vazgeçilmesini,

*Sağlıkta şiddet için Türk Tabipleri Birliğinin önerileri çerçevesinde etkili yasa çıkarılmasını,

*Sağlık kurumlarında şiddeti önleyen fiziksel değişiklikler yapılmasını, güvenli işyerleri oluşturulmasını,

*Tüm işyerlerinde kadına karşı şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulanmasını,

*İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konup etkili bir şekilde uygulanmasını,

*İş yaşamında şiddet ve tacize karşı ILO 190 Sözleşmesinin imzalanmasını talep ediyoruz.

Sağlıkta, sokakta, evde şiddetsiz sağlıklı bir dünya için mücadeleye devam edeceğiz!”


Bu İÇERİĞİ Paylaş!