Sadece toz değil asbest de soluyoruz!


  • Hekim Sözü Temmuz-Aralık 2023
  • 48

İstanbul Tabip Odası, Türk Toraks Derneği ve Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi deprem bölgesinde yıkım ve enkaz kaldırma çalışmaları sırasında ortaya çıkan yoğun toz ve asbestin zararlarına ilişkin ortak basın toplantısı düzenledi.

13 Ekim Cuma günü İTO Cağaloğlu binasında yapılan basın toplantısında İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç, İTO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Esin Tuncay, Türk Toraks Derneği’nden Dr. Haluk Çalışır ve Çevre Mühendisleri Odası’ndan Utku Fırat konuştu. Yapılan açıklamalarda asbest ve tozun ciddi sağlık sorunlarına yol açacağı vurgulandı, enkaz kaldırma çalışmalarının yönergelere uygun ve halk sağlığını önceleyen şekilde yapılması gerektiğinin altı çizildi ve Çevre Mühendisleri Odası’nın Hatay’da yaptığı araştırma paylaşıldı.

“DEPREM BÖLGESİNDEKİ SORUNLAR HALA DEVAM EDİYOR”

Toplantının açılış konuşmasında deprem konusunun ülkenin gündeminden düştüğünü söyleyen Dr. Ertuğrul Oruç “Ancak biz oraya bakmayınca, orayla ilgili konuşmayınca deprem bölesindeki sorunlar bitmiyor, çözülmüyor. Temiz içme suyuna özellikle, Antakya, Defne, Samandağ özelinde ulaşmak hala çok zor. Barınma hala büyük bir problem. Tuvalet, banyo sorunu hala devam ediyor. Bu problemlerle boğuşurken yıkımlar da sürüyor ve bu yıkımların sonucunda toz ve asbest sorunu ortaya çıkıyor. Bu sorunla beklenen İstanbul merkezli Marmara depremiyle biz de yüzleşebiliriz” dedi.

“ÇOK CİDDİ İHMALLER ZİNCİRİ VAR”

Utku Fırat, Çevre Mühendisleri Odası’nın yaptığı asbest araştırmasının sonuçlarını anlattı. Yerleşim alanlarından aldıkları numunelerde asbest tespit ettiklerini belirten Fırat, hafriyat depolama alanları seçilirken yerleşim alanlarına ve sulak alanlara ne kadar yakın olduğu kriterlerinin göz önüne kesinlikle alınmadığını söyledi.  Fırat sözlerine şöyle devam etti;

“Depolama alanlarına yakın olan yüzeylerde, yerleşim alanlarında özellikle asbest tespit ettik. Enkaz kaldırma çalışmaları sırasında bugüne kadar hiçbir sulama faaliyeti göremedik. Sulama ile tozun etrafa yayılmasını engellersiniz. Enkaz kaldırma sırasında sulama yapılması, enkaz taşıyan kamyonların kasalarının kapalı olması gerekiyor. Çok ciddi bir ihmaller zinciri var. Ne toprakta ne insan sağlığı üzerinde izleme çalışması da yapılmıyor.”

“ASBEST KANSERE NEDEN OLUR”

Türk Toraks Derneği’nden Dr. Haluk Çalışır asbest kullanımının birçok ülkede yasak olduğunu Türkiye’de de 2010’da yasaklandığını hatırlattı ancak internette satılan birçok inşaat ve izolasyon malzemesinde “amyant” adıyla yer aldığını ifade etti. Asbestin başta akciğer zarı kanseri ve akciğer kanseri olmak üzere, üst hava yolları, yutak kanseri, mide ve bağırsak sistemleri kanseri gibi kanserlere neden olduğuna dikkat çeken Dr. Çalışır, “O bölgedeki bütün canlılar risk altında. Binaların yıkımı sırasında çok yoğun toz ortaya çıktığını görüyoruz. Toz da asbest gibi kanser yaptığı bilinen maddeler arasında yer alıyor. Kanser oluşturma riski uzun vadeli bir süreç. Yoğun toza maruz kalma inmelere ve felçlere neden olmakta. O bölgede acilen enkaz kaldırma çalışması sırasında çok yoğun sulama yapılması, düzenli ölçüm yapılması gerekiyor” dedi.

Çevre bakanlığının bölgede partikül madde ölçümü yapan 3 istasyonu olduğunu söyleyen Çalışır, Antakya merkezli istasyonun depremin ardından durduğu ve hala çalışmadığı bilgisini verdi. Çalışır, partikül madde verilerini almak için bu istasyonun acilen aktif hale getirilmesi çağrısı yaptı. Basın metnini İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Esin Tuncay okudu. Basın metni şöyle;

ASBEST ARAŞTIRMASININ SONUÇLARI KAYGI VERİCİ

Tüm ülkeyi yasa boğan 6 Şubat depreminin üzerinden yaklaşık 9 ay gibi bir süre geçmiş

olmasına rağmen, halen bölgede sürmekte olan enkaz kaldırma çalışmaları sırasında halkın sağlığını tehdit eden risklere karşı yeterli önlemlerin alınmadığı gözlenmektedir.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Deutsche Welle ile birlikte, 6 Şubat 2023 depreminden etkilenen Hatay’da 2 ve 3 Eylül 2023 tarihlerinde asbest araştırması yaptı. Sonuçları, hepimiz için kaygı verici oldu.

Çalışmada, Hatay Serinyol, Antakya, Samandağ, Yeşilköy ve Defne’de depolama alanlarından, bina enkazlarından, yerleşim alanlarından, faunadan, toprak yüzeyinden ve çalışma sırasın- da kullanılan aracın üzerinden toplam 45 adet katı ve toz numunesi alındı. Alınan numunelerin 16 adedinde asbest lifleri tespit edildi.

Numune alınmadan önce bölgede yağan yağmur, özellikle fauna ve yerleşim alanlarının (çadır, konteyner vb.) yüzeyinde bulunan toz yoğunluğunu

azaltmasına rağmen numunelerde asbest tespit edilmiş olması bölgede asbest yayılımının olduğunu göstermektedir. Düzenli asbest izlemesi yapılması durumunda çok daha büyük bir tehlikenin karşımıza çıkacağı düşünülmektedir. Ulaşımda kullanılan aracın yüzeyinden alınan numunelerde asbest tespit edilmiş olması ise sadece depremzedelerin, enkazda çalışanların değil, bölgede seyahat halinde olan herkesin asbest maruziyet riski taşıdığının göstergesidir.

Numunelerin alımında belirlenen kriter, hafriyat depolama alanlarına, yıkım çalışması süren ve tamamlanmış bina enkazlarına yakın olmasıdır. Bölgede toz ve asbest maruziyet riskinin bu kadar büyük olmasının başlıca nedeni, atık yönetim uygulamalarında yapılan hatalardır. Hafriyat depolama alanı seçimi, asbest ve tehlikeli atıkların ayrıştırılmadan depolanması, sulama faaliyetlerinin neredeyse hiç yapılmaması ve atıkların taşınması sırasında kamyonlardaki tozumanın önleminin alınmaması bu hataların başlıcalarıdır.

Unutulmamalıdır ki deprem, sel gibi doğa olaylarının afete dönüşmesinin altında yatan alınmayan tedbirlerdir.

Asbeste ilişkin tedbir almak yerine “havada asbest bulunmuyor” türünden yapılan açıklamalar, Çernobil felaketi sonrasında ekranda çay içen yetkilileri hatırlatmaktadır.

Depremin ardından dönemin ilgili bürokratı, “...ihalelerde kullanılan şartnamelere, asbest içeren katı maddelerle ilgili gerekli tedbirlerin alınmasının yüklenici firmaların sorumluluğuna verilmesine yönelik madde eklenmiştir.” açıklamasını yapmıştır.

O halde soruyoruz: Bugüne kadar yüklenici firmalar asbest içeren katı maddelerle ilgili ne gibi tedbirler almıştır ve bertaraf edilen asbestli malzeme miktarı nedir? Ayrıca deprem sonucu oluşan atığın yönetimini fiilen gerçekleştiren yüklenici firmaların kaçında Çevre Mühendisi istihdamı sağlanmıştır?

Yapılan araştırmada çeşitli lokalizasyonlardan alınan 45 farklı örneklemin 16’sında asbest saptanması, bu örneklerin 4’ünün asbest içerdiği bilinen bir yapı malzemesi olan “eternit”, kalan 12'sinin ise değişik yüzeylere çöken toz örneklerinde saptanmış olması tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne sermiştir.

Asbest (=Amyant), bazı bölgelerde toprağın bileşiminde bulunabilen ve çeşitli endüstriyel kullanımı da olan bir grup lifsel yapıda minerale verilen genel isimdir.

Asbest DSÖ ve IARC (Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı) tarafından yayımlanan ve kanser yaptığı kesin olarak bilinen toksik maddeler arasındadır. Ülkemizde 2010 yılında yasaklanmasından önce özellikle binalarda çeşitli izolasyon gerektiren alanlarda, halk arasında Marley olarak bilinen yer kaplamalarında ve bunların yapıştırma malzemelerinde, derzlerde, bazı yapıların çatılarında kullanılan kıvrımlı plaka tarzı yapı elemanlarında kullanılmıştır. Asbest içeren bu yapı malzemeleri gerek deprem gerekse enkaz kaldırma çalışmaları sırasında parçalanması sürtünmeye maruz kalması durumunda, havaya kolaylıkla karışıp insanların ve diğer canlıların solunum havasını sağlık için riskli hale getirmektedir. Zamanla Akciğer Zarı Kanseri (Mezotelyoma), akciğer, gırtlak, yutak, yumurtalık, mide ve bağırsak kanserlerine neden olduğu bilinmektedir.

Asbest solumak ayrıca, akciğer dokusunda sertleşme ile seyreden Asbestozis hastalığına, akciğer zarında sıvı birikmesi, akciğeri saran zarın kalınlaşması ve kireçlenmesine de neden olmaktadır.

Akciğer kanseri ve Mezotelyoma, asbest maruziyetinden 10 ile 40 yıl sonra ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle enkaz bölgesinde yaşayan depremzede insan ve hayvanlar, bölgede görevlendirilmiş ve özellikle enkaz kaldırma işinde çalışan tüm personel risk altındadır.

Enkaz kaldırma sırasında asbest riskinden bağımsız olarak ortaya çıkan tozun da önemli sağlık riskleri söz konusudur. Toz bulutu içerisinde gözle görülemeyecek kadar küçük

toz parçacıkları (2,5 mikron çapında) akciğerlere ulaşarak hem inflamasyona, hem de kana karışarak, özellikle damar hasarına neden olmaktadır. Bu hasar sonucu, hayati organlarda kalp krizi, inme ve felçler gibi yaşamsal hastalıklar ortaya çıkabilir. Toza maruziyet ayrıca akciğer ve mesane kanseri, solunum yollarında alerjik reaksiyonların artması, KOAH ve Astım gibi hastalıkların aktive olmasına da neden olmaktadır. Gebelik sırasında anne karnında ve bebeklik dönemindeki maruziyetin, akciğer gelişim bozukluklarından otizme varan çok sayıda sağlık sorununa neden olduğu bilinmektedir.

Ayrıca deprem enkazlarında evlerde bulunan çeşitli elektronik, elektrikli cihazların parçalanması sonucu çeşitli ağır metal ve toksik maddelerin de enkaz ile birlikte yayılan toz içerisinde havaya, yağmur ile toprağa bulaşması söz konusudur.

Yetkililere düşen görev, bu tehditleri görmezden gelmek değil, alınması gereken acil önlemleri hayata geçirmektir.

Mevcut yönetim anlayışı ve rant politikaları, doğa olaylarını felakete dönüştürmektedir ve terk edilmelidir. Bu anlayış değiştirilmezse, gerek yaşanan depremlerde, gerekse kentsel dönüşüm yapı yıkımlarında da insan sağlığı tehlikeye atılmaya devam edilecektir.

Belediyeleri ve çevre bakanlığını enkaz kaldırma çalışmalarının yönetmeliklere uygun olarak yapılmasını sağlamak için göreve çağırıyoruz. Aksi takdirde hizmet kusuru sonucu halk sağlığının tehlikeye atılması nedeniyle hukuk mücadelesi sürdüreceğimizi ve sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı duyuruyoruz.

İSTANBUL TABİP ODASI

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI

TÜRK TORAKS DERNEĞİ


Bu İÇERİĞİ Paylaş!