Maltepe'de 1 Mayıs Coşkusu: Birlikte Değiştireceğiz!


  • Mayıs 02, 2023
  • 386

 

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği’nin (TDB) çağrısıyla yüz binler, “Emek Bizim, Gelecek Bizim” sloganıyla ülkenin dört bir yanında 1 Mayıs için alanlardaydı. İstanbul'da 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü mitingi Maltepe'de yapıldı. İşçiler, sendikalar ve emek örgütleri, 1 Mayıs için sabahın erken saatlerinden itibaren Maltepe miting alanında toplandı.

Hekimler ve Tıp Öğrencileri de özlük haklarının, eğitim ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi; ücretsiz, erişilebilir, anadilde, nitelikli bir sağlık hizmetinin sağlanması; eşit, özgür, barışın ve demokrasinin egemen olduğu, laik bir ülkede iyi hekimlik yapma taleplerini Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası (İTO) kortejlerinden sloganlarıyla haykırdı. Türkiye’nin her yerinde gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamalarına, hekimler tabip odalarıyla coşkulu ve kitlesel katılım gösterdi.

"SÖZ VERİYORUZ BİRLİKTE DEĞİŞTİRECEĞİZ"

Mitingde bir konuşma yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı; bu 1 Mayıs’ta emekçileri zapturapt altına almaya çalışanlara, memleketi enkaz altında bırakanlara inat emekle, sözle, örgütlü dayanışmayla mücadele sözünün her zamankinden güçlü ve kararlı olması gerektiğini söyledi. Haklara sahip çıkmanın ve yaratılan yıkımı durdurmanın emekçilerin ellerinde olduğunu söyleyen Korur Fincancı, TTB olarak özgür ve demokratik bir ülkede barış içinde yaşamak, tüm insanların toplumsal ve siyasal iyilik halini sağlamak için mücadeleye hazır olduklarını belirtti. Korur Fincancı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhuriyetin ikinci yüzyılına ilk yüzyılda yüzleşemediklerimizle, en uzun çalışma saatleri, en fazla ölüm, en düşük ücretlere, bu kölelik düzenine bizi mahkum eden, kar hırsı gözünü bürümüş, olağandışı durumlarla baş etme becerisinden uzak, afetleri felaketlere dönüştürmekten zerre kaçınmayan, bizleri susturmak sindirmek adına türlü yalanla hapse atan güvenlikçi bir olağanüstü hal rejimi altında girerken, tam da şimdi doğayı talan edip yaşamlarımıza el koymaktan çekinmeyenlerle karşılaşma zamanıdır. Nazım Hikmet’in işaret ettiği gibi; ‘Dün erkendi, yarın geç/ zaman tamam bugün.’ Emek bizim, söz bizim; gelecek hepimizin! Birlikte değiştireceğiz!”

"GELECEK YIL TAKSİM'DEYİZ"

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu "Yıllardır haksızlığın, hukuksuzluğun, yasakçılığın, talanın, yalanın, egemen olduğu bir rejimde yaşıyoruz. Bu düzenle hepimizi yoksullaştırdılar. Özgürlüklerimizi, haklarımız gasp ettiler, adaleti yok ettiler. Bu güzel ülkenin taşını, toprağını kendi servetleri gibi kullandılar. Yağmaladılar, kirlettiler" dedi. Çerkezoğlu iktidarın bir doğal afet olan depremi felakete dönüştürdüğini vurguladı "Bunun bedelini çok acı ödedik. Yan yana, omuz omuzayız. Kötülük ve iyilik, yalanla doğru, arsızlıkla tevazu, hırsızlıkla alın teri, arasında seçim yapacağımızı 14 Mayıs’ta yan yana, omuz omuza olacağız. Ve bu kötülük düzeninden hep birlikte kurtulacağız. Bu düzeni değiştirecek üretimden gelen gücümüzle eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, barışın ve kardeşliğin, emeğin Türkiye’sini hep birlikte kuracağız. Gelecek yıl Gezi Parkı’nda buluşacağız. Yitirdiğimiz evlatlarımızın adını taşıyan ağaçların arasında and olsun ki kol kola yürüyecek ve Taksim Meydanı’na gideceğiz. Nazım Hikmet’in de dediği gibi ‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim’. Yolumuz açık olsun.” ifadelerini kullandı. 

KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil; savaşa ve militarizme karşı barışın, faşizme karşı demokrasinin, nefret politikalarına karşı eşitliğin, sermayeye karşı emeğin öfkesiyle alanda olduklarını söyledi. Kablan Yeşil, “Hepinizi 15 Mayıs sabahında el ele çiçekli sabahlara uzanmanın umudu ve coşkusuyla selamlıyorum” diye sözlerini noktaladı.

"TEK ADAM KARANLIĞINI AYDINLIĞA ÇEVİRECEĞİZ"

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz “Türkiye'nin dört bir tarafında emek bizim söz bizim diyerek alanları dolduran herkese selam olsun. Selam olsun iktidarın baskısına, zorbalığına, şiddetine boyun eğmeyenlere. Selam olsun üretene, selam olsun Türkiye işçi sınıfına. Hepiniz hoş geldiniz. Hepimizin 1 Mayıs birlik dayanışma gününü kutluyorum. Buradan bir selamda tam bir yıldır mahpus edilen TMMOB'dan Mücella, Can, Tayfun'a selam gönderiyorum, selam olsun Gezi direnişi tutuklularına. Ülkemizde tarihi bir seçim yapılacak. Biz bu seçimlerde ülkeyi beş yıl yönetecek cumhurbaşkanını seçmeyeceğiz, biz bu seçimlerde tek adam diktatörlüğünü uğurlayacağız. Bunun için bu seçim bizim için önemli. Bizler laikliği oylayacağız, kadına yaşam hakkı tanımayan gerici anlayışa karşı özgürlüğü oylayacağız. Kadınların özgürlüğü arasında bir seçim yapacağız. Bizler bu bu seçimlerde kadın düşmanı, baskıcı, otoriter, doğa düşmanı politikalara, insanlık ve toplum düşmanı politikalara karşı bir seçim yapacağız. Bu nedenle hepimize çok görev düşüyor. Bu seçimleri biz kazanacağız. Türkiye'nin üzerine bir kabus gibi çökenlere, tek adam rejimi karanlığına karşı bu seçimler sonrasında aydınlığa çevireceğiz" ifadelerini kullandı.

TDB Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Tarık İşmen; emekçilerin dayanışma, hak arama, eşit paylaşım ve hakça bir düzen taleplerini bu 1 Mayıs’ta da dile getirdiğini belirtti. Güvensiz ve güvencesiz çalışmanın, sendikasızlaştırmanın, korku ve baskının, yoksulluk ve açlığın hakim kılınmaya çalışıldığını vurgulayan İşmen, emek sömürüsünü sonlandırmak, üretenlerin ülkenin zenginliğinden hak ettiği payı almasını sağlamak için mücadeleyi sürdüreceklerini kaydetti.

Tertip komitesi tarafından hazırlanan Türkçe, Kürtçe ve Arapça okunan ortak metinse şöyle:

"1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günü bugün tüm dünyada, bu meydanda ve ülkenin her yerinde coşkuyla, umut ve heyecanla kutlanıyor. Yasaklara, baskılara rağmen umudu büyütüyoruz. Bu ülkedeki tüm yasakların simgesi olan Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve bu yasakçı düzene son vereceğimizi bugün bir kez daha buradan ifade ediyoruz. Yılın 365 günü ezilen, sömürülen, horlanan, yok sayılan milyonlar 1 Mayıs alanlarında dünyanın dört bir yanında taleplerimiz ve umutlarımız için omuz omuzayız. Bugün dünyanın dört bir yanında hakları için, adalet için, demokrasi için, barış için mücadele eden işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar seslerini 1 Mayıs alanlarında buluşturuyor. 1 Mayıs alanlarında yüzümüzü birbirimize ve dünya işçi sınıfına yüzünü dönüyoruz.

Bugün işçi sınıfının, emekçilerin sesine, sözüne, gücüne ve birliğine hem dünyada hem de ülkemizde her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Tüm dünyada işçi sınıfı büyürken, biz üretenlerin toplumsal zenginlikten aldığı pay azalıyor. Bizim ekmeğimiz küçülürken sermaye emek sömürüsüyle büyüyor. Yetmiyor doğa, sermayenin sınırsız yağmasına açılıyor, ekolojik kriz ile dünya yok oluşa sürükleniyor. Yetmiyor, savaşlarla milyonlar yerinden yurdundan ediliyor. Başta işçi sınıfı olmak üzere tüm insanlık sermaye düzeninin bu ağır tahribatına ses çıkarmasın diye tüm dünyada baskıcı rejimler destekleniyor. Kapitalizm bugün dünya halklarına daha fazla sömürü, daha fazla eşitsizlik, daha fazla yağma, daha fazla yıkım vadediyor. Ve yarattıkları bu cehennemin bekçisi olarak daha fazla otoriter rejim dayatıyor. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Bu ülkede yaşadıklarımıza bakmak yeter.

Bu ülkede insanca çalışmamız ve insanca yaşamamız bir yana, hayatta kalmamızı bile sağlamaktan çok uzak bir düzen hepimizi tehdit ediyor. Bu düzen bize sadece daha fazla sömürü, daha fazla baskı, zulüm ve kan vadediyor. Yaşadıklarımızı biliyoruz. Ekmeğimiz her geçen gün küçülüyor. Biz ardı arkası kesilmeyen zamlarla yaşam mücadelesi verirken, bu ülkeyi yönetenler çakarlı jipleriyle hava atıyor. Sadece başkanlık rejimi boyunca 4 yılda 5,5 milyon işsize 3,5 milyon yeni işsiz daha eklendi. Biz emekçilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 38’den yüzde 25’e düştü; sermayenin payı yüzde 44’ten yüzde 57’ye yükseldi. İşçiden alıp patronlara verdiler. Fakirden çalıp zenginin kasasını doldurdular. Dar gelirliden alıp rantiyeye kaynak aktardılar. Rant için kentleri ve doğayı betona boğdular. Asırlık yardım kurumlarını bile depremde çadır satar hale getirdiler; doğal afetleri felakete çevirdiler: Sözün özü memleketi bir şirket gibi yönettiler.

Hak aramayı, sendikalı olmayı, grev yapmayı engellediler, üstelik bu yaptıklarıyla övündüler.
Güvencesiz çalışmayı hemen her alanda hâkim hale getirdiler. Bizlerin işini ekmeğini, iktidarın ve patronların insafına terk etmeye çalıştılar. KHK’lar ile çalışma hakkını gasp ettiler, Anayasa’yı rafa kaldırdılar, mahkeme kararlarını uygulamadılar. Hak, hukuk tanımadılar. Şirket gibi yönettikleri ülkede salgında, depremde, ekonomik krizde en ağır bedelleri biz ödedik ama onların geliri de serveti de katbekat büyüdü. Memleketi şirket gibi yönetenler, bu memleketin tüm değerlerini üreten milyonları yoksullaştırdılar, güvencesizleştirdiler, geleceksizleştirdiler. Bizler bir olup karşılarına dikilmeyelim diye her alanda ayrımcılığı kışkırttılar, baskıları arttırdılar. Eleştirenin, sorgulayanın, soru soranın, hak, hukuk, adalet isteyenin sesini kısmak için her yolu denediler. Konuşanın kapısına polis dayandı, seçme, seçilme hakkı yok sayıldı. Sürekli olarak iç ve dış düşman yaratarak şovenizm, cinsiyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik ve savaş politikaları kışkırtıldı. Kürt sorununu çözümsüzlüğü ile toplumsal kutuplaşma yaratılmak istendi.

Sınıfsal eşitsizliklerin yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitsizliği de derinleşti. Kadınların omuzlarına yıkılan hane içi iş ve bakım yükü artıyor. Kadına yönelik şiddet tırmanıyor. Kadınlar bir yandan işsizliğin, bir yandan esnek çalışma biçimlerinin ve güvencesizliğin hedefi haline geliyor. Bu ateşten günlerde kadınların güçlendirilmesi gerekirken, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlar iktidarın hedefi oluyor.

İktidarın tepesindekiler farklı cinsel yönelimleri hedef haline getiriyor, yaşam haklarını bile çok görüyorlar. Üniversiteler iktidarın arka bahçesine dönüştürülürken gençler barınamadıkları için okuyamama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. On binlerce akademisyen, bilim insanı ve genç akın akın yurt dışına göç ediyor. İktidar “giderlerse gitsinler” diyerek ülkenin en aydınlık beyinlerini ülkeden kovmaya, bu ülkeyi karanlığa mahkum etmeye çalışıyor. Tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla gerçekler perdelenmek isteniyor, hakikate dair çığlıklar, baskı, şiddet, sansür ve devlet zoru ile bastırılmak isteniyor. Hakikatin peşindeki gazeteciler işsiz kalıyor, tutuklanıyor. Ama ne yaparlarsa yapsınlar yine de başaramıyorlar. İşçiler işine, aşına, ekmeğine sahip çıkıyor; gençler geleceklerine... Haklarını savunan kamu emekçileri; etik ilkeleri savunan iyi hekimlikten vazgeçmeyen hekimler; bilimi ve tekniği halkın çıkarları için kullanan mühendisler susmadı, susmayacak. Kadınların eşitlik ve özgürlük taleplerini, şiddete karşı mücadelemizi hiçbir şiddetle bastıramadılar; doğasına ve kentine sahip çıkanların önünü alamıyorlar. Adalet, barış, kardeşlik ve eşit yurttaşlık mücadeleleri dimdik ayakta. Ve nihayet hep dediğimiz gibi gün geldi, devran döndü. Bugün artık bir karar anındayız. İşçilere, kamu emekçilerine, emeklilere, doğaya, kadınlara, gençlere, çocuklara, bugünümüze ve geleceğimize büyük zararlar veren; bu ülkeye, bu halka zararlı olan bu otoriter rejime son vermek için yan yana, omuz omuzayız. Bu adaletsiz düzene son vermeye ant içmek için bir aradayız. Yeni bir toplumsal düzen için yeni bir başlangıç için 1 Mayıs alanlarındayız. Bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üreten biz işçilerin, emekçilerin yöneten olduğu bir düzen kurma irademizle 1 Mayıs alanlarındayız.

1 Mayıs “Birlik”tir. 1 Mayıs “Dayanışma”dır. 1 Mayıs “Mücadele”dir. 1 Mayıs gelecektir, 2023 1 Mayıs’ı yeni bir başlangıçtır. Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu, işsiz kalınmadığı, aç yatılmadığı bir dünya ve ülke için 1 Mayıs yeni bir başlangıç. Herkesin güvenceli ve insanca çalıştığı bir işinin olduğu,  ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, mültecilik statüsünün tanındığı bir gelecek için 1 Mayıs yeni bir başlangıç. Sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı demokratik bir düzen için 1 Mayıs yeni bir başlangıç. Düşüncenin, ifade özgürlüğünün cezalandırılmadığı, savaşların olmadığı, başta Kürt sorunu olmak üzere sorunların barış ve diyalogla çözüldüğü, cezaevleri yerine okulların yapıldığı, işkence ve kötü muamelenin yaşanmadığı bir ülke için 1 Mayıs yeni bir başlangıç. Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği bir ülke için 1 Mayıs yeni bir başlangıç. Çalışma hakkımızı ortadan kaldıran OHAL uygulamalarına karşı 1 Mayıs yeni bir başlangıç. Eşitliğin, özgürlüğün, barışın, kardeşliğin, emeğin egemen olduğu bir düzen için bugün yeni bir başlangıç. Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.”

Miting, 1 Mayıs korosunun marş ve şarkılarıyla son buldu.


Bu HABERİ Paylaş!