“Hopa Olayları”, İstanbul’da Basın Açıklaması Ve Bir Avuç Demokrasi!


  • Temmuz 19, 2011
  • 2254

  

“Hopa Olayları”,  İstanbul’da Basın Açıklaması Ve Bir Avuç Demokrasi!

DİSK İstanbul Merkez Temsilciliği, KESK İstanbul Şubeler Platformu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu ve İstanbul Tabip Odası yöneticileri, Hopa protestolarının ardından yaşanan baskı ortamını protesto etti. Bilindiği gibi dört meslek örgütünün çağrısıyla 2 Haziran 2011’de Şişli’de düzenlenen basın açıklaması sırasında polis saldırmış, 13 Temmuz 2011 ve sonrasında da açıklamaya katılanlara yönelik olarak ev baskınları düzenlenmişti.

19 Temmuz 2011 günü DİSK Genel Merkezi’nde yapılan basın açıklamasıyla, Hopa protestolarının ardından yaşanan baskı ortamı protesto edildi.

İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu’nun katılımcılar adına konuşma yaptığı basın toplantısında Hopa olayları ve sonrasında Ankara’da ve İstanbul’daki demokratik tepki girişimlerinin baskıcı polis tutumu ile engellenmeye çalışılmasına demokrasi denilemeyeceği, baskıcı polis tutumu ve ardından polis fezlekesi yönelimli “hukuksal” süreçlerin ülkemizdeki siyasi iktidar tutumundan bağımsız değerlendirilemeyeceği ve tüm bunların adının faşizm olduğunu dile getirildi.

Dört kurum adına yapılan açıklamada, polis terörünü protesto etmek için düzenlenen Şişli’deki açıklamanın, yine aynı polis şiddetine maruz kaldığı hatırlatıldı. Açıklamada; “Hopa'da ve ardından Ankara'da yaşananları protesto etmek için TMMOB, TTB, KESK, DİSK İstanbul örgütleri olarak bizlerin çağrısı ile gerçekleşen etkinlikte, yine polisin sert müdahalesi ile karşılaşıldı. Metin hocanın ölümüne neden olan ve her yerde kontrolsüz biçimde kullanılan ‘biber gazının’ insan sağlığına etkilerini paylaştığımız etkinlikte yine yaygın ve kontrolsüz olarak biber gazı kullanıldı. Hopa ve Ankara’daki haksız ve keyfi tutuklamaları kınadığımız etkinlikten dolayı bu kez İstanbul’da 21 kişi gözaltına alındı. Onlarca kişi yaralandı. 8 kişi tutuklanma istemiyle Mahkemeye sevk edildi, ancak serbest bırakıldı,” denildi.

Basın toplantısında; 2 Haziran’daki etkinlik gerekçe gösterilerek, İstanbul’da ev baskınları ile gözaltılar yapılmaya başlandığına ve yaratılan bu havayla basın açıklaması gibi demokratik bir etkinliğe katılanların “çok tehlikeli ve polis tarafından evi basılabilir” kişiler haline dönüştürülmeye çalışıldığına, basit bir tebligatla ifadeleri alınabilecek kişilerin ev ve işyerlerinin “hücre evi baskını” ortamı yaratılarak kar maskeli robocop polisleri tarafından basıldığına dikkat çekildi. 

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin İstanbul bileşenleri, dile getirilen her türlü demokrasi talebinin ve emeğin değerinin korunması çabasının takipçisi olacaklarını vurguladılar. 


Basın Açıklaması

 “HOPA OLAYLARI”,  İSTANBUL’DA BASIN AÇIKLAMASI

  VE BİR AVUÇ DEMOKRASİ!

 

HOPA

 

Ne istediler?

Bilindiği gibi AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından 31.05.2011 günü Hopa’da bir miting gerçekleştirildi. Ancak bu mitingin hemen öncesinde, gerçekte miting alanı dışında bulunan ve taşıdıkları dövizler veya astıkları pankartlar ile HES’lere karşı olduğunu, çayına ve suyuna sahip çıktığını belirten, haklı tepkilerini dile getiren Hopalılara, emniyet güçleri tarafından keyfi ve orantısız bir şiddet uygulanarak müdahale edildi.

 

Ne oldu?

Kolluğun yoğun gaz kullanarak yaptığı bu müdahale neticesinde, onlarca kişi yaralanırken, Metin Lokumcu öğretmenimiz yaşamını yitirdi. Ölüm haberi Hopa’da haklı ve önemli bir tepkinin de açığa çıkmasına neden oldu. Zaten Başbakan’da Metin Hocadan "adını bile anmak istemiyorum, üzerinde durmak istemiyorum", Hopalılardan da "eşkıyalar" olarak söz ederek yaşananlara duyduğu öfkeyi açık etti.  

Hopa da ev ve kafe baskınları ile başlayan gözaltılar ve insan avı günlerce sürdü. Bu süreçte yaklaşık 65 kişi gözaltına alındı, 13 kişi “görevi yaptırmamak için direnme ve kamu malına zarar vermek” suç isnadlarıyla tutuklandı. Ancak “örgüt adına suç işlemek eyleminden ötürü tutuklanmalarına yeterli delilin mevcut olmadığı” sonucuna ulaşıldı.

 

Her nasılsa Hopa’da yaşananlar, CMK 250. Maddesi kapsamına sokulup dosya özel yetkili savcılara/mahkemelere devredildi. Bu nedenle 12 tutuklu Hopa’ya 300 km uzaklıktaki Erzurum E Tipi Cezaevi’nde, en son tutuklanan Ferdi Şabanoğlu ise 250 km uzaktaki Oltu Özel Tip Cezaevi’nde tutuluyor.

 

Şimdiye kadar ne tutuklama kararına, ne de dosyadaki hiçbir bilgi ve belgeye ulaşılamamasına ve savunma hakkının açıkça ihlal edilmesine neden olan “kısıtlılık” kararına yapılan itirazlardan da  sonuç alınamadı. Tüm itirazlar red edildi. Yaşananların “özel yetkili savcılığın” görev ve yetki alanına girmediği/girmeyeceği; soruşturmanın Hopa Savcılığı tarafından yürütülmesi gerektiği talebiyle yapılan  görevsizlik itirazı ise henüz sonuçlanmadı. Tablonun bütününe bakılınca bu itirazımızın da red edilme ihtimali olduğu anlaşılıyor.

 

ANKARA

31 Mayıs günü yaşanan polis müdahalesini protesto eden Ankara’da, emek ve demokrasi güçlerine polis müdahale etti. İlk anda 52 kişi gözaltına alındı, onlarca kişi yaralandı.

 

Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş eylemden sonra tek başına yakalanıp, sivil polislerce dövüldü. Bu nedenle kalçası kırıldı, 6 ay iş göremez raporu verildi. O gün gözaltına alınan 3 avukatın da feci şekilde dövüldüğü, Ankara Baro Başkanı Metin Feyzioğlu tarafından açıklandı. Olaylara müdafilik yapan avukatların aktarımlarına göre; gözaltında bulunan, elleri arkadan kelepçeli olduğu için kendilerini sakınmaktan bile yoksun bırakılmış kişilere otobüslerde cinsel taciz ve karakollarda kaba dayakla işkence yapıldığı bildirildi.

İlk etapta 5 kişi, 2911 sayılı kanuna muhalefet ve kamu malına zarar vermek suçlamasıyla tutuklandı.

 

Ankara'da 15 Haziran'da yapılan ev baskınlarıyla başlayan yeni dalgada gözaltına alınan 20 kişiden 15'i ise 17 Haziran günü çıkarıldıkları mahkemede; “terör örgütü yararına faaliyette bulunmak, kamu malına zarar, 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşü yasasına muhalefet ve polise mukavemet suçlamasıyla” tutuklandı.

 

Böylece Ankara’da da “özel yetkili savcılık” tarafından görülen ve “gizlilik kararı” verilen dosya kapsamında toplam 20 kişi tutuklanmış oldu.

 

İSTANBUL

İstanbul’da yapılan protesto gösterisi esnasında basın açıklaması okunurken Taksim Meydanı’nda bulunan bir otelde asılı duran AKP pankartının indirilmesi sonucu polis eylemcilere yine gaz, tazyikli su ve copla müdahale etti. 2 kişi gözaltına alındı.

 

Hopa'da ve ardından Ankara'da yaşananları protesto etmek için TMMOB, TTB, KESK, DİSK İstanbul örgütleri olarak bizlerin çağrısı ile gerçekleşen etkinlikte, yine polisin sert müdahalesi ile karşılaşıldı. Metin Hocanın ölümüne neden olan ve her yerde kontrolsüz biçimde kullanılan “ biber gazının” insan sağlığına etkilerini paylaştığımız  etkinlikte yine yaygın ve kontrolsüz olarak biber gazı kullanıldı. Hopa ve Ankara’daki haksız ve keyfi tutuklamaları kınadığımız etkinlikten dolayı bu kez İstanbul’da 21 kişi gözaltına alındı. Onlarca kişi yaralandı. 8 kişi tutuklanma istemiyle Mahkemeye sevk edildi, ancak serbest bırakıldı.

 

13 Temmuz 2011 tarihi itibariyle İstanbul’da tarafımızca yapılmış olan basın açıklaması gerekçe gösterilerek ev baskınları ile gözaltılar yapılmaya başlandı. Basın açıklamasına katılanlar  “çok tehlikeli ve polis tarafından evi basılabilir” kişiler haline dönüştürülmeye çalışılıyor. Basit bir tebligatla ifadeleri alınabilecek kişilerin ev ve işyerleri toplumsal hafızamızda çok kötü bir yer edinmiş olan “hücre evi baskını” ortamı yaratılarak kar maskeli robocop polisleri tarafından basılıyor.

 

Bizler, DİSK, KESK, TMMOB  ve TTB’nin İstanbul bileşeni emek ve meslek örgütleri olarak; ülkemizde dile getirilen her türlü demokrasi  talebinin ve emeğin değerinin korunması çabasının takipçisi kurumlarız. Doğal olarak tepkilerimizi de yer yer sokakta basın açıklamaları, yer yer mitingler, grevler, direnişler biçiminde gösteriyoruz. Tüm demokratik ülkelerde emek ve meslek örgütlerinin bu eylem ve etkinlikleri aynı zamanda demokrasinin işlediğinin kanıtını da oluşturur ve olağan karşılanır.

 

Ancak ne yazık ki seçimlerin hemen öncesinde başlayan ve seçimler sonrasında artan bir biçimde sürdürülen; her türlü demokratik tepki girişiminin önce yoğun biber gazı bombardımanına maruz bırakılması ve ardından bu etkinliklere katılanların evlerinin basılması, gözaltına alınmaları, bir kısmının tutuklanması ve duruşmalarının aylar hatta yıllar sonra başlatılması gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz.

 

 Bizler bu tutum ve uygulamalara ne yazık ki DEMOKRASİ diyemiyoruz. Bu baskıcı polis tutumu ve ardından polis fezlekesi yönelimli  “hukuksal”  süreçlerin ülkemizdeki siyasi iktidar tutumundan bağımsız değerlendirilemeyeceğini ve tüm bunların literatürdeki adının FAŞİZM olduğunu açıklamak istiyoruz.

 

DİSK İstanbul Merkez Temsilciliği        KESK İstanbul Şubeler Platformu

TMMOB İstanbul İl Koord. Kurulu                    TTB/İstanbul Tabip Odası

 

 

 

 

 

 


Bu HABERİ Paylaş!