Kadına Yönelik Şiddete ve Kadın Cinayetlerine Hayır!


  • Kasım 24, 2010
  • 5490

Kadınlara yönelik cinayetler katliam boyutlarına ulaşmışken bu konuda alınan önlemler ve yaptırımlar son derece yetersiz. Katiller yargıdan haksız tahrik indirimi alarak çok az cezalarla kurtuluyorlar ve öldürmek için cesaret buluyorlar.

25.11.2010

BASIN AÇIKLAMASI

Kadına Yönelik Şiddete ve Kadın Cinayetlerine Hayır!

Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım'ın, kadına yönelik şiddet günü olarak anılmasının üstünden 50 yıl geçti.

Geçen zamana rağmen; bugün 2010 yılına ait istatistikler Kadına Yönelik Şiddetin azalmadan sürdüğünü, hatta olağanlaştığını, yılın ilk 7 ayında 226 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Yine resmi rakamlar, son 7 yılda kadın cinayetlerindeki % 1400 artışa işaret etmekte. Bu resmi kayıtların dışında bir çok kadının intihara zorlanarak öldürüldüğünü de biliyoruz. Eşcinsel, transeksüel bireylere yönelik cinayetler de artarak sürüyor.

Her gün 3 kadın erkekler tarafından sudan bahanelerle katlediliyor. Kadınlar ayrılmak istedikleri, tuzluğu uzatmadıkları, sık banyo yaptıkları, cilveli saat sordukları, yemeği zamanında yetiştiremedikleri, beyaz tayt giydikleri, evden izinsiz çıktıkları için;  şimdiki ya da eski kocaları, abi, baba, sevgilileri tarafından öldürülüyorlar.

Medya kadın cinayeti haberlerini magazinleştiriyor, katil erkekleri mazur gösterecek biçimde haberleştiriyor, kadınlara yönelik şiddeti ve cinayeti meşrulaştırıyor.

Tecavüz skeç konusu yapılarak seyirlik bir komediye dönüştürülüyor, böylece olağanlaştırılıp sıradanlaştırılıyor ve adeta özendiriliyor.

Tecavüzcüler, erkek yargının sayesinde, dosyanın Adli Tıp’tan geç gelecek olması bahane edilerek tahliye ediliyorlar.

Önlemler ve yaptırımlar son derece yetersiz

Kadınlara yönelik cinayetler katliam boyutlarına ulaşmışken bu konuda alınan önlemler ve yaptırımlar son derece yetersiz. Katiller yargıdan haksız tahrik indirimi alarak çok az cezalarla kurtuluyorlar ve öldürmek için cesaret buluyorlar. Erkeklerin öfkelerini boşalttıkları en bedelsiz aracı durumundaki kadınlar mahkemelerde konuşamıyorlar ama katillerin zina suçlamaları haksız tahrik uygulanması için yeterli kanıt sayılıyor.

Bilinmelidir ki kadın cinayetleri ve tecavüz  münferit değil, sistematiktir.

Neden; eğitimsizlik, sapıklık veya kültürel değil, erkek egemenliğidir.

Kadına yönelik şiddet; kadınların emeklerini ve bedenlerini baskı altına almak ve denetlemenin en doğrudan aracıdır.

Ailede, ev işleri görünmezleştirilerek, sermaye tarafından ise düşük ücretli, esnek, güvencesiz, eğreti işlerde çalıştırılarak kadınların emeklerine ve bedenlerine el konuluyor. Kadının sırtındaki görünmeyen ev emeği, piyasada ikincil oluşunun zeminini oluşturuyor. Kadınlar aile ve sermaye arasındaki kıskaçta denetleniyorlar. Her vesileyle en az 3 çocuk doğurmaları öğütlenerek eve yollanmaya çalışılıyorlar. Devlet, sosyal güvenlik yasalarıyla kadınların kocalarına ve babalarına bağımlılıklarını pekiştiriyor.

Milliyetçilik ve militarizm cinsiyetçilikten ayrı düşünülemez

Milliyetçilik ve militarizm, cinsiyetçilikten ayrı düşünülemeyecek kadar iç içedirler. Cinsiyetçilik militarizmi üretir, militarizm ise cinsiyetçiliği pekiştirir ve yeniden üretir. Kadınlar için barışın anlamı ve önemi, ‘’öz’’ leri gereği barışçı olmalarında değil, militarizmin kadın düşmanlığından türemesindedir.

Savaşa ayrılan bütçenin arttırılmakta olduğunu, NATO'nun 100 milyar dolarlık füze kalkanı projesinde Türkiye'ye 8 milyar dolar gibi bir rakam düştüğünü görüyoruz.

Biz kadın hekimler, savaş ve sağlığın yan yana olamayacağını, bütçenin barış için harcanması gerektiğine inanıyoruz ve barış için ısrar ediyoruz.

Biz kadın hekimler; kadına yönelik şiddetin aynı zamanda bir sağlık sorunu olduğunu ısrarla vurguluyoruz. Tecavüzün bir cinsellik konusu değil, kadının varlığına, özgürlüğüne yönelmiş bir şiddet olduğunu söylüyoruz.

Meslektaşlarımızı, tecavüz mağdurlarının muayenelerinde destekleyici bir yaklaşım göstererek, mağdur kadınların kendine güvenini kazanmasına yardımcı olmaya davet ediyoruz.

Şiddet olgularında adli rapor düzenlemek ve doğru yönlendirmek yaşamsal olabilir.

Jinekolojik muayenenin ilk 72 saat içinde yapılması, travma bulgularının kaydedilmesi, mutlaka psikiyatri konsültasyonu istenmesi son derece önemlidir.

Acil eylem planına ihtiyaç var!

Devlet kadın cinayetlerine yönelik bir acil eylem planını mutlaka hayata geçirmelidir.

Başta Başbakanlık olmak üzere İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı, Emniyet Müdürlüğü, Mahkemeler, Savcılıklar, Valilikler, Belediyeler, tüm ilgili kurumlar tarafından;

•Kadın-erkek eşitliği fiili olarak hayata geçirilmelidir.
•Kadınlara yönelik her türlü şiddet, baskı ve ayırımcılığın önüne geçmek ve kadınların yaşam hakkını garanti altına almak için gerekli tüm adımlar atılmalıdır.
•Kadın cinayetlerinin sona ermesi için acil eylem planı kadın örgütleriyle birlikte hazırlanarak uygulanmaya konmalıdır.
•Adli Tıp Kurumu üniversitelerin "bilimsel, akademik veya idari üstleri" değildir. Üniversite Hastaneleri, YÖK Kanunu ve Adli Tıp Kurumu Kanunu uyarınca resmi bilirkişi statüsündedir. Tecavüz davalarında Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması zorlamasına son verilmeli, Üniversite Hastanelerinden alınmış raporlar yeterli ve geçerli kabul edilmelidir.
•Kadın cinayetlerinde ‘’haksız tahrik indirimi’’ uygulamasına son verilmelidir.
•Şiddet gören kadın karakol, adliye, jandarmaya başvurduysa yasal haklarını kullanması sağlanmalı, özel önlemler alınarak koruma altına alınmalı, evine yollanmamalıdır.
•Sayısı sadece 38 olan sığınma evi sayısı her 7500 nüfusa 1 sığınma evi düşecek kadar arttırılmalıdır.
•Kadın ve çocukları şiddetten korumak için çıkartılan 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi uygulamaya konulmalıdır.
•Tüm bu önlemler acilen uygulanmalıdır.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
KADIN HEKİMLİK VE KADIN SAĞLIĞI KOLU


Bu HABERİ Paylaş!