AŞILANIN, AŞILATIN, HAYAT KURTARIN


  • Ağustos 25, 2010
  • 1793

Sağlık Bakan’ı ve Başbakan’ın aralarında oluşan polemik nedeniyle bugün ülkemizde H1N1 virüsüne karşı geliştirilen aşı ne yazık ki talep görmemektedir. Bu nedenle ocak şubat aylarında salgının hızını arttıracağı düşünüldüğünde özellikle yoksul ve risk gruplarının ivedilikle aşılanmaları gerekmektedir.

Bu nedenle Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu aşı hakkında oluşan spekülatif bilgileri ortadan kaldırma ve halkı aşı hakkında doğru bilgilendirmek adına bir broşür hazırladı.

Hazırlanan bu broşür bugün ( 28.12.2009) Eminönü Meydan’ında halka dağıtıldı. Öncesinde bu broşürün hazırlanması hangi ihtiyaçtan doğduğuna ilişkin bir basın açıklaması düzenlendi.
Açıklama, platform adına İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Demirdizen tarafından olundu.

Demirdizen açıklamada, sağlık alanındaki tahribatların yol açtığı olumsuzluklar bugünden yarına hemen çözülemeyeceği nedeniyle bu hastalığın ölümcül etkilerinden korunmanın şu an için en ucuz, etkili ve uygulanabilir yolunun aşılanmaktan geçtiğini ifade ederek halkı en kısa zamanda aşı olmaya çağırdı.


MİKROPLAR HASTA EDER, YOKSULLUK VE KÖTÜ YÖNETİMLER ÖLDÜRÜR, AŞI KORUR!

28.12.2009

AKP Hükümetinin uyguladığı özelleştirmeyi esas alan sosyo-ekonomik politikalar ülkemizde işsizliği yoksulluğu arttırırken eşitsizliği derinleştirmiştir. Milyonlarca insanın açlık sınırının altında, kapsamlı ve kapsayıcı bir sosyal güvence olanağından mahrum olmasının yanı sıra sağlık alanında yaratılan tahribat ve sağlık hizmetlerine ulaşmayı imkânsız hale getiren düzenlemeler bugün içinde bulunduğumuz salgın koşullarının yönetimini daha da zorlaştırmaktadır.  En başından itibaren vurguladığımız gibi, önlemler aşıya sıkıştırılmamalı, sağlık hizmetleri ulaşılabilir ve uygulanabilir hale getirilmelidir. Salgının düzenli beslenme olanağı olmayan yoksul halkı vuracağının aşikâr olduğu günümüzde hükümet için çok küçük bedeller olarak görülen katkı ve katılım paylarının derhal kaldırılması gerekmektedir.

Ayrıca, fark ücreti, eşdeğer ilaç, kapsam dışı ilaç gibi eczacılık alanında yaratılan tekelleşmenin yanında başbakanın açıklamasıyla yeni bir tehlike baş göstermiştir.  “ilaçları reçetesiz olarak tezgâh üzerinde satmaya kararlıyız” ifadesi yine bu salgın koşullarında ilaçları ancak parasını verenin alabileceğini ortaya koymuştur.  Yanlış ve bilinçsiz ilaç kullanımına yol açacak bu durum ciddi halk sağlığı sorunlarına neden olacaktır. 

Domuz Gribi salgınının 500’e yakın canı aramızdan aldığı ve bütün şiddetiyle devam ettiği bu günlerde, Başbakan ile Sağlık Bakanı arasında aşı üzerine sürdürülen polemiğin, hastalık hakkındaki bilgilerin kamuoyundan saklanarak ortamın şehir efsaneleri ve hurafelere terk edilmeye çalışıldığını görüyoruz.

Sağlık Bakanı halkı korkutmamak için Domuz Gribinden ölenlerin sayısını açıklamayacağını söylüyor. Ölenlerin sayısı gizlenince salgın bitecek mi? Sorunların üstü halktan bilgi saklayarak örtülebilir mi?

Bakanlık ilk günden beri salgına ilişkin yeterli ve gerekli bilgileri kamuoyu ve bilimsel çevrelerle paylaşmamıştır. 


Salgının başından beri Türkiye’de milyonlarca kişi Domuz Gribi virüsüyle karşılaşmış, hastalanan vatandaşlarımızın yaklaşık 1500–2000 tanesi yoğun bakım tedavisine ihtiyaç duymuş ve 500 vatandaşımız yaşamını yitirmiştir

Türkiye’de bugüne kadar Domuz Gribinden ölenler arasında medyanın ilgisini çekebilecek tek bir kişi bulunmamaktadır. Bakanlık gerçekleri saklasa dahi, hastalık nedeniyle yaşamını yitirenlerin hemen hepsinin altta yatan başka bir sağlık sorunu bulunan hastalar dışında işçiler, işsizler ve yoksulların oluşturduğu risk grubunda olan insanlarımız olduğu açıktır.

Biliyoruz ki sağlıklı olmamız sağlığın belirleyicileri olarak tanımlanan; barınma, beslenme, çevre, çalışma koşulları ile eğitim ve sosyal ve sağlık güvencesine ne ölçüde sahip olduğumuz ile yakından ilgilidir. Bütün diğer bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıklarda olduğu gibi Domuz Gribi de yoksulları, yoksunları evsizleri, işsizleri dezavantajlıları vuruyor.

Bu nedenle salgın döneminde, salgının yayılmasının durdurulmasının ve bu hastalığın ölümcül sonuçlarına karşı korunabilmenin en etkili, güvenilir ve uygulanabilir yolu aşı olmaktır.

Aşılara ilişkin kamuoyunda dolaşan spekülasyonlar, Başbakanın ve Sağlık Bakanlığı’nın ikircikli tutumları, salgını ve ülkeyi kötü yönetmeleri yanında “ahlaken, programatik ve siyaseten” çöken, iflas eden kapitalist sisteme ve piyasalaştırılan, ticarileştirilen ve tekellerin kar hırsına feda edilen sağlık sistemine duyulan güvensizlikten beslenmektedir. Oysa bugüne kadar dünyada 100 milyondan fazla insan tartışma konusu olan aşının bütün türleriyle, adjuvanlısıyla, adjuvansızıyla bütün Domuz Gribi aşılarıyla aşılanmış ve ne Türkiye’de ne de başka bir yerde aşı nedeniyle ciddi bir olumsuzluğa rastlanmamıştır.

Bilim insanlarının dediği gibi eğer aşılanmış olsalardı, bugüne kadar yaşamını bu hastalık nedeniyle yitiren insanların en az yarısı, hatta çok daha fazlası aramızda olacağını biliyoruz.
Yüz milyon kişinin aşılanması sonunda ciddi yan etkiler yaşanmamıştır.
Yine salgının hızının mevsimin etkisi nedeniyle 2010 yılının ocak –mart ayarlında daha da şiddetlenebileceği dikkate alındığında yoksullar ve riskli kişiler için aşılanmanın hayat kurtarıcı olacağı, asılsız spekülasyonlara kulak asmanın ölümlerin seyredilmesi anlamına geleceği açıktır.


Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu olarak halkımızı bir kez daha aşı olmaya çağırıyoruz.   

Aşılanın, aşılatın. Hayat kurtarın 
Hurafeler ve şehir efsanelerine teslim olmayalım. Rehberimiz bilim ve bilgi olmalıdır. 

HERKESE SAĞLIK GÜVENLİ GELECEK PLATFORMU


Bu HABERİ Paylaş!