Sağlık çalışanlarından ortak açıklama: Şiddet Varsa Hizmet Yok!


  • Şubat 17, 2020
  • 1748

Sağlıkta yaşanan şiddet olaylarına karşı her ayın 17’sinde gerçekleştirilen buluşma Şubat ayında İstanbul Tıp Fakültesi önünde yapıldı.

17 Şubat 2020, Pazartesi günü 12.30’da İstanbul Tıp Fakültesi önünde yapılan basın açıklamasında hekimler, dişhekimleri, eczacılar, veteriner hekimler, radyoloji teknisyenleri, hemşireler, taşeron sağlık işçileri, sağlık alanında bir ekip çalışması yürüten sağlıkçılar yan yana geldiler.

Basın açıklamasına İstanbul Tabip Odası (İTO), TTB, İstanbul Dişhekimleri Odası (İDO), İstanbul Eczacı Odası (İEO), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Devrimci Sağlık-İş, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği (Tüm Rad-Der) üye ve yöneticileri katıldı. İTO Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, İTO Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu, Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Dr. Güray Kılıç, Dr. Recep Koç, Dr. Murat Ekmez, TTB Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. Kayhan Çetin Atasoy da etkinliğe katılan kurum temsilcileri arasındaydı.

Basın açıklamasında ilk konuşmayı İTO Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip yaptı ve şunları söyledi: “Sağlıkta şiddetin sebebi bizzat sağlık sisteminin kendisidir. Performansa dayalı, IMF patentli bir sağlık sistemi maalesef hem hastalarımızı mağdur etmekte hem de bizlerin iyi hekimlik yapmasını engellemektedir. Böyle bir sağlık ortamında sürekli şiddete uğruyoruz. Oysa yaşanan sorunların sorumlusu biz çalışanlar değiliz; randevuların aylar sonraya verilmesinin, yeterli hizmet alınamamasının, MR, BT, tomografi sırası bulunamamasının, polikliniklerde yığılmanın, uzun süre beklenmesinin, 80 milyonluk ülkede 110 milyon kişinin acillere başvurmasının sorumlusu biz çalışanlar değiliz.  Bizler hastalarımızla, hasta yakınlarıyla aynı taraftayız; iyi hekimlik yapmak istiyoruz. Hastalarımıza yeterli süreyi ayırabilmek istiyoruz. Mesleki değerleri koruyarak sağlık hizmeti vermek istiyoruz. Bu nedenle 5 ana talep doğrultusunda, 15 Mart’ta Ankara’da Büyük Beyaz Miting’de buluşacağız, tüm sağlık çalışanları yan yana olacağız. Sağlıkta şiddet son bulsun diyoruz. Sağlıkta şiddete karşı TTB tarafından hazırlanan önerinin bir an önce yasalaşmasını istiyoruz.”

TTB Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. Çetin Atasoy ise yaptığı konuşmada şunları söyledi: “14 Mart’ları TTB ve tabip odaları artık kutlama vesilesi olarak değil, sağlıkta yaşanan sorunların, halkımızın sağlık hakkına yönelik sorunların gündeme getirildiği bir zemin olarak değerlendiriyor, bunun mücadelesini veriyoruz. Önümüzdeki 14 Mart sürecinde de yaşadığımız tüm sorunlara rağmen hekimlik yapmak istiyoruz çağrısını dillendireceğiz. Biliyorsunuz 14 Mart’ların başlangıcı bir tıbbiyelinin İstanbul’un işgaline karşı direnişiyle gündeme geldi. Dolayısıyla 14 Mart’ın tıp öğrencileriyle, tıp eğitimiyle de doğrudan ilişkisi var. Hepimiz biliyoruz ki tıp eğitimi, giderek ticarileştirilen sağlık alanının, performansa dayalı hizmet anlayışının, giderek artan kontenjanların, kadrosu, altyapısı yetersiz fakültelerin altında eziliyor, yok oluyor. Bu durum, mesleğimizin ve halkın sağlık hakkının geleceği için ciddi bir risk oluşturuyor. Hekimler polikliniklerde yüzlerce hasta bakma sorunuyla karşı karşıya, yani hastalarımıza istediğimiz süreyi ayıramıyoruz. Kuşkusuz sağlık ortamının en can alıcı sorunlarından bir tanesi sağlıkta giderek artan şiddet. Bundan 6-7 yıl öncesine kadar günde 30 şiddet vakası yaşanırken bugün bu sayı günde 50-60’a yükselmiş durumda. Şiddet üreten bir sağlık ortamıyla karşı karşıyayız. Hemen her yıl bir meslektaşımızı şiddete kurban veriyoruz. Bu gidişe dur demek için 14 Mart sürecinde çeşitli eylemler gerçekleştireceğiz. Artık şiddet varsa biz yokuz noktasına geldik. Biliyorsunuz TTB’nin hazırladığı bir tasarı var; yıllardır bu tasarının yasalaşması için mücadele ediyoruz. Bu tasarı sağlıkçıya şiddet uygulayan kişilerin hapisle cezalandırılmalarını öngörüyor. Yine bu 14 Mart sürecinde yasa tasarımızın bir an önce hayata geçirilmesi için mücadelemize devam edeceğiz.”

Ardından kurumlar adına konuşmalar yapıldı:

Cem Solmaz (İstanbul Dişhekimleri Odası): “Şiddet olgusu çeşitli boyutlarda karşımıza çıkmakta; bugün hastalarımızla birlikte yaşadığımız bir ekonomik şiddet söz konusu, toplumun psikolojisi bozulmuş durumda; kadına şiddet, doğaya şiddet, hayvana şiddet ve sağlıkta şiddet olarak birçok türde karşımıza çıkıyor şiddet olgusu. Arkamızda gördüğünüz yerleşke, dişhekimliğinin tarihini içeren , Dişhekimliği Fakültesi’ni barındırmaktaydı ancak biliyorsunuz İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi yıkıldı, bizler şu an hastalarımıza nasıl, nerede hizmet vereceğimizi bilmiyoruz. Hiçbir açıklama yapılmıyor, bu da bir şiddettir. Sizin sağlık hakkınızı elinizden alan, bizim de hizmet verme, bilim üretme hakkımızı elimizden alan bir şiddettir.”

Cenap Sarıalioğlu (İstanbul Eczacı Odası Başkanı): “Sağlıkta şiddetin Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla başladığını çok net bir şekilde görmekteyiz. Bugün ülkeyi yönetenler sağlık sisteminin mükemmel olduğunu, sağlık sisteminde hiçbir sorun olmadığını anlatıyorlar. Halbuki gerçek bu değil. Bu noktada sıkıntı yaşayan kişiler sorunların sorumlusu olarak sağlık çalışanlarını görmekte. Bizler Türkiye’nin her noktasında, 7 gün 24 saat, kesintisiz ilaç hizmeti vermekteyiz. Maalesef halkımız ilacını bulamadığında, fiyat farkı ödemek durumunda kaldığında veya muadil ilaç alması gerektiğinde sorumlu olarak biz eczacıları görmekte. Bizler nöbetteyken gasp olaylarıyla, darp olaylarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Çok acıdır ki bu tür olaylara sebep olan kişiler siyasi söylemlerle teşvik ediliyor. Siyasetçiler bu dillerini düzeltmediği sürece, 6 senedir mecliste bekletilen Sağlıkta Şiddet Tasarısı yasalaşmadığı sürece sağlıklı bir sağlık hizmetinden bahsetmek çok da kolay olmayacak.”

Dr. Mihriban Yıldırım (Devrimci Sağlık-İş Yönetim Kurulu Üyesi): “Sağlıkta şiddet yalnızca fiziksel şiddet olarak yaşanmıyor. Ne yazık ki sağlık ortamının, çalışma yaşamının kendisi başlı başına şiddet doğurur bir hale gelmiş durumda. Güvencesiz şartlarda, çok uzun, yoğun çalışma saatleriyle, iş güvencesinden yoksun bir şekilde çalışmak zorunda kalıyoruz, işsizlik büyük bir sorun haline geldi. Hekiminden hemşiresine, hasta bakıcısından, temizlik işçisine kadar sağlık alanının tüm noktalarında güvencesiz ve şiddet ortamında çalışmaya mecbur kalıyoruz. Özel hastanelerse tek kelimeyle felaket. Çalışma koşullarının son derece ağır olduğu, özellikle yeni mezun, genç arkadaşlarımızın yoğun ve kötü şartlarda çalıştırıldığı yerler haline geldi. Hem hastalardan ciddi ücret farkı alıyorlar, hem de sağlık çalışanları kötü şartlarda çalıştırılıyor. Sağlıkta şiddete karşı sağlık çalışanlarının emeği bir bütündür; sağlıkta şiddete karşı tüm çalışanlar yan yana mücadeleye devam edeceğiz.”

Güneş Cengiz (SES Aksaray Şube Eş Başkanı): “Her geçen gün artan bir hizmet yüküyle karşı karşıyayız. Sorun sadece hastaların uyguladığı şiddet değil; öncelikle sistemin düzeltilmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde, tüm sağlık çalışanları ekip olarak mutlu, güvenli bir ortamda hizmet verebiliriz. Her geçen gün büyüyen ekonomik krizle, her birimiz giderek artan bir ekonomik şiddete maruz kalıyoruz. Maaşlarımız açlık sınırı seviyesinde. Hükümetten ve Meclis’te olan tüm partilerden çözüm bekliyoruz.”

Heybet Aslanoğlu (Tüm Rad-Der Başkanı): “Biliyorsunuz Sağlıkta Dönüşüm Programı ile kamu hastanelerindeki tüm görüntüleme hizmetleri taşeronlaştı. Daha önce kamu eliyle yapılırken, bir cihaz başında en az 3-4 teknisyen arkadaşımız bulunuyordu, şimdi taşeron firma 3 kişinin yapacağı işi tek kişiyle yapmaya çalışıyor. Bu da işlerin aksamasını, hastalara verilen hizmetin aksamasını beraberinde getiriyor. Bunun sonucunda da sorunun sebebi olmadığımız halde şiddete maruz kalıyoruz.  Yaklaşık 26 meslek grubu var sağlık alanında. Her bir meslek grubunun kendine has özel sorunları olabilir. Ama bu 26 meslek grubunun, hepimizin ortak sorunu bugün sağlıkta çığırından çıkan şiddettir. Bu tabloyu birlikte önleyebiliriz. Bizler her safhada birlikte mücadele yürütürsek, siyasi iktidar da gerekli adımları atmak, mecliste 6 yıldır bekletilen tasarıyı yasalaştırmak zorunda kalır.”

Yapılan konuşmaların ortak basın açıklamasını İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu okudu. Yapılan açıklamada şunlar dile getirildi:

“Biz sağlık çalışanıyız.

Tıbbın kurucuları İstanköylü Hipokrat’tan, Bergamalı Galen’den bu yana burada, bu topraklardayız. Hayata ve topluma adanmış bir mesleğin onurlu üyeleri olarak emeğimizle, bilgimizle, uzun yılar süren eğitim ve mesleki deneyimlerimize dayalı  birikimimizle insanlara hizmet veriyoruz.

Ancak ne yazık ki sürekli olarak hedef gösterilmekten, polikliniklerde, acillerde, ameliyathanelerde, hastanelerde, ASM’lerde, TSM’lerde her gün, her saat şiddete maruz kalmaktan mesleklerimizi yapamaz hale geldik.

Kışkırtılmış sağlık talebinin yarattığı kışkırtılmış şiddetin kurbanı olmaktan; sözlü, fiziksel saldırıya uğramaktan, darp edilmekten, yaralanmaktan, arkadaşlarımızı, meslektaşlarımızı kaybetmekten bıktık, usandık!

Artık yeter!

Başta TTB’nin hazırladığı, sağlık emek ve meslek örgütlerinin desteklediği “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” olmak üzere Şiddetsiz Bir Sağlık Ortamı İçin 5 Acil Tedbir hızla hayata geçirilmelidir…

Bu tedbirler hayata geçirilinceye, sağlıkta şiddet son buluncaya kadar mücadele etmeye kararlıyız. 

Sağlıkta şiddete karşı;

Her ayın 17’sinde bütün illerde basın açıklamaları, nöbet eylemlerindeyiz.

15 Mart 2020, Pazar Ankara’da “Sağlıkta Şiddete Karşı Beyaz Miting”deyiz.

17 Nisan 2020 günü Sağlıkta Şiddete Karşı GöREVdeyiz!

Herkes bilsin: Şiddet Varsa Hizmet Yok!”

Basın metni için tıklayınız.


Bu HABERİ Paylaş!