Temel Sağlık Yasalarında Değişiklik Yapan "Torba Yasa" TBMM'de Kabul Edildi.


  • Ağustos 19, 2010
  • 14672

Temel Sağlık Yasalarında Değişiklik Yapan "Torba Yasa" TBMM'de Kabul Edildi.
Mesleki Geleceğimiz Tehlikede!


Dr. Güray Kılıç

    Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
    (Torba Yasa)
    Kanun No: 5581                                              Kabul Tarihi:15/ 2/2007          

    Tüm hekimlere zorunlu mali sorumluluk sigortası getiren, yabancı hekim çalıştırmanın yasal altyapısı hazırlayan, eğitim hastanelerinde şef ve şef yardımcılarının Sağlık Bakanı tarafından atanmasına olanak veren, Tıpta Uzmanlık Kurulu�nu danışma organı olarak Sağlık Bakanlığının güdümünde sürekli kurul olarak  kuran, tıpta uzmanlık eğitiminin tüzükle değil yönetmelikle düzenlenmesini sağlayan, mecburi hizmet yapan hekimleri istekleri dışında aile hekimliği yapmaya zorlayan, radyasyonla çalışan sağlıkçıların haklarını kısıtlayan, anestezi  teknisyenlerine anestezi uzmanı olmaksızın hasta uyutma yetkisi veren 5581 sayılı Kanun TBMM�de kabul edildi.        
    Yasalaşma süreci yaklaşık üç hafta devam eden ve muhalefet milletvekillerinin takdire şayan mücadelesi ile tüm olumsuzlukları ortaya konan ve sonunda şaibeli biçimde kabul edilen bu yasa ile hekimlerin, sağlık çalışanlarının özlük-ekonomik haklarına ve halkın sağlık hakkına ciddi darbe indirildi.       
    Hekimler ve diğer sağlık çalışanları Sağlıkta Dönüşüm Programı�nın bir parçası olan bu yasanın getirdiklerini deşifre edecek, halkla paylaşacaktır. Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderileceğine inandığımız bu yasanın yeniden yasalaşmasını engellemek için AKP iktidarını Mart ayı içindeki bir dizi eylem ve etkinlerimiz ile uyaracağız.         


    5581 sayılı kanunun getirdiği değişikliklerin bazıları şunlardır:          

    Zorunlu mali sorumluluk sigortası:         
    Tüm hekimlere tıbbi uygulamalarındaki hatalarından kaynaklanan her türlü tazminat talebinin karşılanması için zorunlu sigorta getirilmiştir.         
    Kamuda çalışan hekimlerin primleri döner sermayeden bu hekimlere ödenecek gelirden karşılanacaktır. Sağlık Bakanlığı kamuda çalışan hekimlerin sigortalayacak sigorta şirketini ihale ile belirleyecektir.           
    Prim ödenmemesi durumunda beş katı para cezası söz konusudur. Kasko sigortada olduğu  gibi yapılan hatadan kaynaklı olarak artan prim miktarı hekimin döner sermaye gelirinden karşılanacaktır..           
    Hekimlere çalışma koşullarının elverişsizliği ve Sosyal Güvenlik Kurumlarının kısıtlamaları nedeniyle tıbbi hata yapma olasılığının yüksekliği ileri sürülerek zorla sigorta yaptırılamaz, gelirinin bir kısmına zorla el konulamaz.           
    Hükümet sağlık ortamındaki yetersizlikleri gidermek yerine bu yetersizlikler üzerinden sigorta kuruluşlarının fonlarına katkı sağlayamaz.           
    Kamuda ve  özel  sağlık alanında  sağlığı  piyasalaştırmanın bedeli  hekime ödettirilemez.         
    Artık Türkiye�de hekimlik yapmak daha da zorlaşacaktır. Tazminat davalarının baskısı ve giderek yükselecek primler  nedeniyle hekimler riskli hastalara gerekli tıbbi girişimlerde bulunmaktan kaçınacaklardır. Çekinik tıp öne çıkacak ; sağlık hizmetinin maliyeti artacaktır. Bu nedenle artacak olan dışa bağımlı teknoloji ve ilaç kullanımı ülkenin kaynaklarını heba olmasına yol açacaktır..         

    Klinik şef ve şef yardımcıları artık Sağlık Bakanı tarafından belirlenecek!        
    Bu yasa ile eğitim hastanelerinde eğiticilerin tamamını Sağlık Bakanı ve bürokratları belirlemektedir.         
    Şef ve şef yardımcılığı atamasında yarışmalı sınav ortadan kalkmıştır. Tüm uzmanlar yılda bir kez açılacak şef/şef yardımcılığı "başarı belgesi edinme" sınavına katılacaklar.          
    Bakanlığın ilan ettiği boş kadrolara başvuran profesör,doçent ve başarı belgesi olan tüm uzmanlar bakanlığın belirlediği jürinin mütalaası alındıktan sonra bakan ve bürokratlarının yapacağı değerlendirme ile atanacaklardır.         
    Artık Sağlık Bakanının onayından geçmeden şef olmak hayaldir.          
    Açılması planlanan 25 eğitim hastanesine 1500�e yakın şef ve şef yardımcısı atanması söz konusudur. Bakan, bu yasa ile "çıtası düşük" sözlü sınavı geçmiş aralarında yandaşlarının da olduğu çok sayıda uzman ( merkezi bilgi sınavı yok, jüriyi bakanlık belirliyor) ile Doğu ve G.Doğu�daki Tıp Fakültelerinin boşalması pahasına profesör ve doçentleri bu kadrolara atayabilecektir.          
    Cumhuriyet tarihinin en büyük kadrolaşma girişimi ile karşı karşıyayız.          
    Uzmanlık eğitimi için yeterli koşulları taşımayan eğitim hastaneleri ve liyakate değil sadakate göre atanmış eğiticiler ile   nasıl  uzman yetiştirileceğini  kestirmek zor  değildir.  
    Sayıları artmış, niteliği düşük uzmanların sağlık ortamına vereceği tahribat büyük olacaktır. Bu sürecin etkileri uzun sürede ve derinden hissedilecektir.           

    Tıpta Uzmanlık Kurulu Sağlık Bakanının kontrolünde!           
    Sağlık Bakanlığına bağlı sürekli bir kurul olarak yasalaşmıştır. Bu kurul Tıpta uzmanlık alanında tarafların (YÖK, SB, TTB) eşit biçimde katılımı ile oluşturulmamıştır. Sağlık Bakanlığının salt çoğunluğu mevcuttur. Ancak bakanlığın çağrısı ile toplanabilmektedir.     
    Bu alanda karar değil danışma organı niteliğindedir. Örneğin uzmanlık eğitimi ile ilgili en temel iki alanda belirleyici değildir:            
    1. Yeni eğitim hastaneleri ve klinikler açılması            
    2. Eğiticilerin belirlenmesi              
    Uzmanlık sınav jürilerini tespit etme görevi verilen bu kurulun eğiticilerin ( şef, şy) sınav jürilerinin belirlemede rolü yoktur.
    Tıpta Uzmanlık Kurulunun görevlerinden biriside yabancı uzman hekimlerin uzmanlık denklik değerlendirmesini yapacak eğitim hastanesi ve tıp fakültesini belirlemektir. Sağlık Bakanlığından gelen üyelerin çoğunluğu oluşturduğu bu kurulun hükümetin politikası doğrultusunda tutum geliştireceğini tahmin etmek güç olmasa gerektir.              
    Kurulun çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenmektedir. Artık tıpta uzmanlık alanı Danıştay denetiminden geçmesi gereken tüzükle değil kolayca değiştirilebilecek yönetmeliklerle düzenlenecektir.                

    Yabancı hekim çalıştırma ucuz işgücü ve yedek işsiz hekim ordusu demektir.             
    1219 sayılı yasanın 1.Maddesindeki değişiklik ile Türkiye Tıp Fakültelerinden mezun yabancı uyruklu hekimler Türkiye�de çalışabilecekler. 4.maddedeki değişiklikle de dünyanın herhangi bir tıp fakültesinden mezun hekim, mesleki bilgi ve Türkçe dil sınavına tabi tutulmadan sadece mezun olduğu fakültenin denklik belgesini sunarak hekimlik yapabilecektir.               
    Bu yasal düzenlemeyle uluslar arası deneyim ve bilgiden faydalanma amacı güdülmemektedir. Eğitim ve çalışma imkanları bizden daha kötü olan çevre ülkelerden gelecek ve düşük ücretle çalışmaya razı hekimlerin istihdamı hedeflenmektedir.              
    Bu şekilde hükümet sağlıkta dönüşüm programı�nın gereği olarak sağlık piyasasına ucuz işgücü oluşturmak yedek işsiz hekim ordusu yaratmak istemektedir. Nitekim Başbakanın � 100-150 dolara çalışacak yabancı hekimler var� sözü bu niyeti açıkça ortaya koymaktadır.     
    İthal hekimin bir diğer amacı ise uluslararası sağlık tekellerinin Türkiye pazarına girmelerini kolaylaştırmaktır. Dubai şeyhi El Maktum�a verilen sözde olduğu gibi bu tekeller Türkiye�de yatırım yapmak için yabancı hekim çalıştırma hakkının verilmesi şartını ileri sürmüşlerdir.    
    Amaç Avrupa Birliğine girişte iş gücünün serbest dolaşımını sağlamak değildir. Bu olasılık zaten 15 yıl sonrasına ötelenmiştir. Ayrıca şu anda AB ülkeleri kendi aralarında bile  ülkelerinde hekimlik yapabilmek için koşullar ileri sürmektedirler.                
    Hekim açığını kapamakta geçerli bir gerekçe değildir. Çünkü açık olduğu ileri sürülen bölgelerde bu hekimler çalıştırılamayacaklardır. 657 sayılı kamu personeli yasası gereği sadece özel�de çalışabilecek bu hekimlerin kısa vadede özel sektördeki �artan hekim maliyetlerinin� düşürmek amacı ile tehdit aracı olarak kullanılmaları söz konusudur.       
    Türkiye�de şu anda sağlıktaki temel sorun hekim açığı değil, sağlığın piyasalaşması sonucu kamu sağlık kurumlarına ve dolayısıyla da az gelişmiş bölgelere yatırım yapılmamasıdır. Dengeli hekim dağılımı için öncelikle bu bölgelerde sağlık altyapısını geliştirmek , sağlık hizmetlerini kamu eliyle sunmak ve burada çalışacak personele iş ve ücret güvencesi sağlamak gerekmektedir.                

    Mecburi hizmet yapan hekimlere ayrıca aile hekimliği de mecburi!               
    Bu yasa ile mecburi hizmet yapan tüm hekimlere kendi rızaları dışında aile hekimliği için görevlendirme getirilmektedir.              
    Aile hekimliği modeli birinci basamağın özelleştirilmesidir. Hekimler ve diğer çalışanlar her türlü iş güvencesinden yoksundurlar. Pilot bölgelerde hekimler bu pozisyonları tercih etmemekte, sürekli baskıya maruz kalmaktadırlar.              
    Zaten zorunlu hizmet ile zorla görevlendirilmiş olan hekimlere ayrıca kabul etmedikleri bir pozisyonda zorla çalıştırma dayatılmaktadır.             

    Radyasyona bağlı haklar geri alınıyor!            
    İyonlaştırıcı radyasyonla çalışan tüm personelin hakları geri alınıyor. Yasa bu personelin Sağlık Bakanlığınca belirlenecek radyasyon dozu limitleri içinde çalıştırılacaklarını öngörüyor.            
    İşletmeleştirilmiş kamu kurumlarında daha çok işlem yapmak için zorlanan personelin yasa ile verilmiş haklarının bu ortamda ne hale geleceğini tahmin etmek zor olmasa gerektir.              
    Çalışma ortamlarının fiziki koşulları düzeltilmeden radyoloji cihazlarının kontrolleri yeterli olarak yapılmadan , çalışanları düzenli sağlık kontrollerinden geçmeleri sağlanmadan sadece işletmenin ihtiyaçlarına göre çalışma sürelerinin uzatılması yeni hak kayıpları anlamına gelecektir.              

    Anestezi teknisyenleri hasta uyutabilecek!            
    Anestezi teknisyenleri anestezi uzmanlarının gözetimi olmaksızın iş ve işlem yapmaları ön görülmektedir. Anestezi biliminin gelmiş olduğu düzey göz önünde bulundurulduğunda teknisyenlere bu sorumluluk verilmesi bir dizi soruna yol açacaktır.


Bu HABERİ Paylaş!