İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Önünden Seslendik: Sağlıkta Ticaret Ölüm Demektir!
- Ekim 21, 2024
- 409
İstanbul’daki bazı özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım servislerinde bebeklerin hayatını kaybetmesine neden olan “Yenidoğan Çetesi” skandalıyla ilgili İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde 21 Ekim 2024 Pazartesi günü basın açıklaması yaptık.
“Sağlık haktır satılamaz”, “Sağlıkta dönüşüm ölüm demektir”, “Herkese eşit ücretsiz sağlık” sloganlarının atıldığı eylemde konuşan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu olayın bir savcının makamında tehdit edilmesiyle kamuoyunun gündemine geldiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Bu olayın aslında 17 ay önce başladığını biz iddianameden öğrendik. Bu olay üzerinden 17 ay geçmiş olmasına rağmen, bu olay hakkında soruşturmalar hazırlanmış olması rağmen, 22 kişi tutuklanmış olmasına rağmen bunun gereğinin yapılmasını basına yansıyınca, olay artık patlak verince, görünmemesi mümkün olmaktan çıkınca gündeme geldi. Her şeyden önce şunu söylemek isterim; bir hekim olarak bu olayda, bu süreç içinde yaşamını kaybeden yeni doğan bebekler için üzüntümüzü bildiriyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Bunların büyük çoğunluğunun ihmal sonucu veya bir kasıtlı davranış sonucu yaşamını kaybettiği iddianamede bildiriliyor. Bu soruşturma yapılmış ve bunlar dosyaya girmiş ancak gereğinin yapılması için bununla ilgili bugüne kadar İstanbul Tabip Odası’na iletilmiş herhangi bir durum söz konusu değildir. Bu da olayın vahim sonuçlarından bir tanesidir. Çünkü biz meslek örgütü olarak bu olayda sorumluluğu olan, suçu olan hekimleri soruşturmak, gerekirse meslekten men cezasına varana kadar ağır cezalar vermekle hem görevliyiz hem yetkiliyiz ve bunu resen başlatacağımızı ben buradan duyuruyorum.”
"Bu olay bir sistem sorunudur"
Olayda sorumluluğu olanların en ağır şekilde cezalandırılması, çete ve mafya yapılarının yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması gerektiğinin altını çizen Dr. Osman Küçükosmanoğlu “Savcıyı tehdit eden bu çetenin mensupları oldukları anlaşılan kişiler en ağır cezaları almalıdır. Bunlar tabii cesur yürekli bir savcının veya bir iki müfettişin raporlarıyla çözülecek olaylar değildir. Olay bir sistem sorunu, bu sistemin sorumluları ise sırasıyla Sağlık Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, hükümet ve onun üzerinde Saray’dır. İşin sorumluları bunun karşılığında sadece susmaktadırlar biz bu suskunluğu protesto etmek için de buradayız. İstanbul İl Sağlık Müdürü’yken şu anda bakan olan Sayın Kemal Memişoğlu’nun döneminde yapılan bir soruşturma olduğunu anlıyoruz ve raporlardan da anlıyoruz ki ciddi incelemeler de yapılmış ancak gereği yapılmamış. Çünkü burada biliyoruz, görüyoruz; özel sağlık kuruluşları sağlık sisteminin neredeyse yarısından fazlasını, yoğun bakım yataklarının işgal ediyor. Yani ortada sağlık sistemini döndürecek bir kamu kurumu kalmış durumda değil. Bir an önce kamu sağlık kuruluşlarının etkili bir şekilde güçlendirilmesi ve özel sektörden hizmet alımı şeklinde bir sağlık sisteminin ortadan kaldırılması gerekiyor” dedi.
"İstifa etmeliler"
Dr. Küçükosmanoğlu konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“17 aydır ortada olan incelemeler sonucu ortaya çıkmış olan duruma karşılık bu söz konusu hastanelerin bir gecede kapatılmasıyla olayla hiçbir ilgisi olmayan yüzlerce hekim, binlerce sağlık emekçisi bir gecede işsiz kalmıştır. Bizim taleplerimiz arasında bu hastanelerin öncelikle kamulaştırılması, burada çalışan arkadaşlarımıza kamu personeli niteliği verilerek özlük haklarının korunmasını talep ediyoruz. Şu anda yenidoğan yoğun bakımlarında, hastanelerde yatmakta olan vatandaşların büyük bir tedirginlik içinde olduğunu da görüyoruz; acaba bizim hastalarımıza da yanlış işlem yapılıyor mu, bizim hastalarımızın da canına mal olacak bir işlem yapılıyor mu, diye. Bunu gidermek yine sağlık otoritesinin, hükümetin sorumluluğundadır. Ve görüyoruz ki bu krizi yönetemiyor. Aslında biliyoruz, ülkeyi yönetemiyorlar ama bunun gereğini yapmıyorlar. Bunun gereği nedir; en basit, bir kelimeyle istifadır. Bu konuda hiçbir yetkilinin istifa etmeyi düşünmemesi de gerçekten düşündürücüdür.”
"Sağlıkta ticaret ölüm getirir diye haykırmaya devam edeceğiz"
Eylemde konuşan İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç da özel sağlık sektörünün sendikalaşmanın en az olduğu sektörlerden bir tanesi olduğuna vurgu yaptı. Dr. Oruç, “Sendikalaşmak sadece çalışanların özlük haklarını ve çalışma koşullarını iyileştirmek için değil aynı zamanda halkın sağlık hakkını korumak için de çok kritiktir” dedi.
Eylemin sonunda tekrar söz alan Dr. Ertuğrul Oruç, sağlık emek-meslek örgütlerini dar bir alana sıkıştırarak basın açıklaması yapmalarını zorlaştıran İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne şu sözlerle seslendi:
“İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapmamızın elbette bir anlamı var. Bizi yönetenlere, bu sistemden sorumlu olanlara bir çağrıydı bu. Sağlık Bakanı’ndan tutun da İl Sağlık Müdürü’ne kadar hepsinin sorumluluğu var. Görülüyor ki İl Sağlık Müdürlüğü kendisini eleştirmemizi zorlaştırmaya çalışmakta. Bizi buraya sıkıştırmış durumda. Biz kendilerine şöyle bir çağrı yapalım; madem eleştirilmek istemiyorsunuz sağlıkta piyasalaştırmaya sağlıkta dönüşme son verin. Sağlık emek meslek örgütleri olarak biz gücümüz yettiğince her yerde bu basın açıklamalarını devam ettireceğiz ve sağlıkta ticaret ölüm getirir, diye haykırmayı sürdüreceğiz.”
KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, SES Merkez Yürütme Kurulu adına Nursel Yücesoy ve Dev- Sağlık İş Sendikası Başkanı Erdoğan Demir’in konuşma yaptığı eylemde basın açıklamasını SES Bakırköy Şube Eş Başkanı Fikret Bulut okudu. Açıklama şöyle:
İstanbul’daki 19 tane özel hastanenin adının karıştığı, hastane yöneticilerinin, doktorların ve sağlık çalışanlarının da aralarında olduğu, yenidoğan yoğun bakım servislerinde bebeklerin hayatını kaybetmesine neden olan bir çetenin varlığını, bir savcının tehdit edildiği görüntülerin basına yansıması sonrası öğrendik.
Ayrıca Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 16 Ekim 2024 tarihli iddianameden öğrendik ki soruşturma 27 Mart 2023 tarihinde CİMER’e yapılan bir ihbar üzerine, bundan tam 17 ay önce, 21 Mayıs 2023 tarihinde başlatılmış. Ayrıca 28 Eylül 2023 tarihinde, bugün önünde basın açıklaması yaptığımız İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nce "Yenidoğan Yoğun Bakım Denetim Değerlendirme Komisyonu" kurulması istenmiş. Şu an ki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun bu olayların yaşandığı zamanlarda İstanbul İl Sağlık Müdürü olarak görev yapmakta olduğunu da hatırlatmak isteriz.
Yenidoğan ünitelerindeki bazı bebeklerin hayatını kaybetmesine, bazılarının ciddi zarar görmesine neden olan tıbbi hataların ve eksikliklerin yer aldığı iddianamede, ölen 10 bebek "maktul", 5 kişi "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğü "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer almakta. İddianamede, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitelerine sevkini sağlayan şüphelilerin, anlaşmalı oldukları hastanelere tedavi yöntemleri uygun olup olmadığına bakmaksızın bebekleri aldıkları, hayatın olağan akışına aykırı olacak kadar hastanede uzun sürelerde kalmasını sağladıkları anlatılmakta. SGK'den yüksek miktarda ödeme alınmasına neden olarak kamu kurumunu zarar uğratan şüphelilerin aynı zamanda uygun tedavi yöntemleriyle tedavi olamayan bebeklerin ölümüne sebebiyet verdikleri görülmektedir. Maddi kazanç için mafyatik ilişkilerle çıkarlarını güvence altına aldıklarını düşünen bu kişiler çürümüş sağlık sisteminin tüm boşluklarını kullanarak hem kamu kaynaklarını yağmalamış hem bebeklerin sağlığına zarar vermiş hem de bazı bebeklerin ölümüne neden olmuştur.
Bu kirli ilişkilerin, bağlantıların 10 bebeğin ölümüne yol açmadan önce neden tespit edilemediğini, denetimlerin neden yapılmadığını, yapıldıysa neden fark edilmediğini, fark edildiyse neden gereğinin yapılmadığını sormak istiyoruz? Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun olay kamuoyuna yansıdıktan sonra verdiği demeçlerde sanki 20 yılı aşkın süredir sağlık sisteminin piyasalaştırılmasında payı yokmuş ve buna tek bir olumsuz söz söylemiş gibi özel hastaneleri eleştiren tavırlar içine girmiş olması Sağlık Bakanı’nı sorumluluktan kurtarmıyor. Sağlık Bakanı olarak, bu ülkenin sağlıktan sorumlu en üst makamında oturan kişi olarak, bu skandalda sorumluluğunuz vardır. Bu sorumluluktan kaçamazsınız!
Yaşam hakkına yönelik tehditlerin sağlık kuruluşları ve çalışanlardan gelmesi kesinlikle kabul edilemez! Bakanlığı uyarıyoruz; gözü dönmüş, etik değerlerini kaybetmiş bir güruhun para hırsıyla yaşamlara kastedebilmesi sizin 20 yıldan fazladır sürdürdüğünüz sağlığı piyasalaştıran “Sağlık Dönüşüm Programı”nın sonucudur.
Yargılama nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu kişiler kamu vicdanında hüküm giyeceklerdir! Halkımız şunu iyi bilmeli: Neyse ki sağlık sistemindeki tüm piyasalaşmaya rağmen, halkın sağlık hakkı için mücadele eden, türlü tehdit ve zorbalıklara rağmen iyi hekimlik değerlerinden vazgeçmeyen, doğumdan ölüme yaşatmanın sorumluluğu ve yeminine sadık kalan, sağlık hizmetlerinin her aşamasında görev alarak aynı sorumlulukla çalışmaya devam eden sağlık emekçilerinin sayısı; bu yozlaşmış, etik değerlerini kaybetmişlerden çok daha fazladır. Organize kötülüğe karşı organize iyilik ve nitelikli sağlık hizmeti vermek için mücadele eden sağlık emekçileri, sağlık sisteminin güvencesi olmaya devam edecektir.
Bu vahim olay tüm özel hastanelerin acilen mercek altına alınmasının gerekliliğini bir kez daha göstermiştir. SGK, bütün özel hastaneler ile anlaşmalarını iptal etmeli, özel hastanelerden bu tarzda hizmet alımı yapmamalıdır.
Kapatılan hastaneler kamulaştırılsın!
Bu kurumlarda olay ile bağlantısı olmayan sağlık emekçileri Sağlık Bakanlığı’nda çalışan emsalleri gibi ücretlendirilerek kadrolu şekilde istihdam edilsin!
Çeteler ve bunlara göz yumanlar en ağır şekilde cezalandırılsın!
Sağlıkta ticaret ölüm demektir!
İstanbul Tabip Odası
KESK İstanbul Şubeler Platformu
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası