Basın Toplantısı - Seçimle Gelen Seçimle Gider, Meslek Örgütüme Dokunma!


  • Kasım 28, 2023
  • 771

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi'nin görevden alınması talepli açılan ve 10 aydır süren davanın muhtemel karar duruşması, 30 Kasım 2023 Perşembe günü Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülecek. Türkiye'deki hukuksuzluklara ve meslek örgütümüzü hedef alan saldırılara karşı mücadelemiz sürüyor. Konuyla ilgili 28 Kasım Salı günü, saat 12.30'da, İstanbul Tabip Odası (İTO) Cağaloğlu binasında düzenlediğimiz basın toplantısında, İTO ve TTB geçmiş dönem başkanları Dr. Gençay Gürsoy ve Dr. Özdemir Aktan, TTB geçmiş dönem başkanı Dr. Raşit Tükel, İTO geçmiş dönem başkanı Dr. Taner Gören, İTO Başkanı Dr. Nergis Erdoğan ile İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç yer aldı.

"Trajikomik bir dava ile yüz yüzeyiz"

Dr. Ertuğrul Oruç'un açılış konuşmasını ve moderatörlüğünü yaptığı toplantıda ilk sözü alan Dr. Gençay Gürsoy, TTB’nin bir iki istisna hariç siyasi iktidarlarla sürekli sürtüştüğünü, bunun nedeninin de 1950’li yıllardan itibaren başlayan sağlığın piyasalaşması süreci olduğunu söyledi. Dr. Gürsoy “Bu politikaları izleyen siyasi iktidarların TTB gibi sağlığı kamusal bir hizmet olarak algılayan ve bunun eşitlikçi bir sistem ve modern bilimsel temellere oturan bir disiplin olduğunu kabul eden, barışçı, demokratik, insan haklarına saygılı bir anlayışın, adım adım 50’li yıllardan itibaren gelişerek bugüne varmış olan TTB özellikle bu son iktidar döneminde büsbütün, adeta düşman cephe gibi algılanmaya başlandı. Bunun ilk tanıklığını yapanlardan biri benim. İTO başkanlığını yaparken 2000’lerin başında, malum bugünkü iktidar seçimle iş başında gelmişti, ilk icraatlarından biri uluslararası neoliberal sistemin sağlık alanına el attığı o dönemde Türkiye’yi de bu içinden çıkılmaz sisteme entegre etmekti. Ve bunu Recep Akdağ sağlık bakanı olduğu dönemde dört başı mamur bir şekilde uyguladı. Bu masada oturan herkes şu ya da bu oranda bu anayasaya aykırı yargı sisteminin bedellerini ödemiş insanlarız. Şimdi de bütünüyle Merkez Konseyi görevden almak gibi acıklı, trajikomik bir dava ile yüz yüzeyiz. Bunlar TTB’yi yıldırmaz. TTB bu ülkenin, cumhuriyetin, kuruluş ruhunu benimsemiş, içselleştirmiş bir yapıdır. Kuşaklar değiştikçe bu değerleri yeni gelen kuşaklara aktaran bir yapıdır. Türkiye’de demokrasi, insan hakları, barış mücadelesinin toplumsal dinamiklerinden biri olmuştur. İstedikleri kadar dava açsınlar bu sürecektir" dedi. 

"Bu tür davalar bizi yıldıramayacak"

Dr. Taner Gören de, 2010-2014 yılları arasında İTO başkanlığı yaptığını hatırlatarak şunları söyledi;

TTB’nin derdi, Türkiye’de halkın gerçek anlamda olması gereken sağlık hizmetlerine kavuşması, halkın sağlık hakkının savunulması, meslektaşlarının haklarını savunmak ve tabi ki sağlığın olmazsa olmaz bileşenlerinden biri olan sosyal iyilik halinin sağlanması için de Türkiye’de insanların barış ve demokrasinin hüküm sürdüğü bir ortamda yaşamalarını istemek. Bu doğrultuda yaptığı tüm hareketler beklendiği gibi iktidarların hiçbir şekilde işine gelmeyen bir gerçek muhalefet şekli. Ve sürekli iktidarlar TTB’yi bir ayak bağı olarak görmüşlerdir. Hepinizin bildiği gibi 2018’de, ben de o zaman TTB Merkez Konseyi’ndeydim, “savaş bir halk sağlığı sorunudur” diye son derece naif bir açıklamada bulunduk ve bu açıklamanın akabinde 11 Merkez Konseyi üyesi sabah saatlerinde, bir kısmımız evlerinden ben hastanedeki odamdan kelepçe ile çıkartılarak gözaltına alındık, bir hafta gözaltında kaldık. Yargılandık, 20 ay hapis cezası aldık. Bunlar bizim için bir onur belgesi. Bizi bu tür davalar hiçbir zaman yıldıramayacaktır.

"Bu dava ilk değil son da olmayacak"

Basın toplantısında konuşan Dr. Özdemir Aktan “Bu dava ilk değil son da olmayacak. Bunu biliyoruz ama şunu gördük ki TTB’nin toplumdaki güçlü ve saygın konumundan mevcut iktidar hiç hoşlanmıyor. Değişik yöntemlerle İTO ve TTB’yi ele geçirme çabaları hep boşa çıkınca geriye tek bir yöntem kaldı o da korkutmak. Ama bu şimdiye kadar işe yaramadı bundan sonra da yaramayacak. Eminim ki bu davadan da TTB güçlenerek çıkacak ve mücadelesini de hiç yılmadan devam ettirecek” dedi.

"30 Kasım'da duruşmada olacağız"

Amaç dışı faaliyet olarak tanımlanan, yaşamı savunmak, barışı savunmak, savaşa karşı olmak gibi faaliyetlerin tam da TTB’nin yapması gereken faaliyetler olduğunun altını çizen Dr. Raşit Tükel “TTB, eskilere gidersek Nusret hoca zamanından gelen (1984 - 1990 arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nusret Fişek) idam cezalarına karşı olmak, ölüm oruçlarında yaşam hakkını savunmak gibi hekimliğin evrensel mesleki değerlerini savunagelmiş ve bu nedenle iktidarlarla karşı karşıya kalmış bir örgüttür. Sağlık hakkını, halkın sağlık hakkını savunuyor ve bu noktada sağlıkta dönmüşüm programı gibi bu hakkı tümüyle ortadan kaldıran biri iktidarla yine karşı karşıya geliyor. Pandemide de gördük; gerçekleri açıklayan örgüt TTB’ydi. Bütün bu baskılar TTB’yi yıldıramıyor. Bu baskılar, anayasasızlaştırma sürecinin bir parçası, o yüzden buna karşı verdiğimiz mücadele aslında bir demokrasi ve insan hakları mücadelesidir. Bundan dolayı yılmayacağımızı, 30 Kasım’da duruşmada olacağımızı, baskılara karşı değerlerimizi, yaşam hakkını ve halkın sağlık hakkını savunmaya devam edeceğimizi bildirmek isterim” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Toplantının basın metnini Dr. Nergis Erdoğan okudu. Açıklama şöyle;

SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER,

MESLEK ÖRGÜTÜME DOKUNMA!

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyinin görevden alınması davası akla, mantığa ve hukuka aykırıdır, ülkemiz hekimlerine ve halkın sağlık hakkına yönelik bir tehdittir, kabul edilemez.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyinin görevden alınması davası, TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın kendi uzmanlık alanında yaptığı bir açıklama sonucu savcılık makamınca açılmıştır. Dava “sözde” dayanağını 6023 sayılı TTB yasasına 1980 darbesi sonrasında eklenen ve son derece muğlak, iktidarların hekim örgütleri üzerindeki baskısını hedefleyen “amaç dışı faaliyet” yapılması halinde merkez konseyi üyelerinin görevden alınacağı maddesinden almaktadır.

Ancak, gerekçe gösterilen açıklama Merkez Konsey tarafından TTB görüşü olarak yapılmamıştır. Bu nedenle tüm Merkez Konsey üyelerine teşmil edilmesi hukuka aykırıdır.

Dava ile ilgili bir başka garabet Şebnem Korur Fincancı’ya atfedilen suçla ilgilidir. Şebnem Korur Fincancı’ya verilen ceza henüz istinaf aşamasındadır ve sonrasında da Yargıtay yolu açıktır. Bu nedenle söz konusu ceza ve isnat edilen suç henüz kesinleşmemiştir. Ayrıca Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınması davası, Merkez Konseyi Başkanı kendisine isnat edilen suçla ilgili sorgulanmadan ve saatler içinde açılmıştır.

Öte yandan, 30 Kasım’da altıncısı yapılacak olan duruşmaların her birisinde TTB avukatları tarafından seçilmelerinden bu yana üye değişikliği olduğu bildirildiği halde ‘Merkez Konseyi’ tanımı ile mahkemenin kimleri kastettiği halen anlaşılamamıştır. Bu tutumun ülkenin dört bir yanından gelen hekimlerin emek ve çabalarının göz ardı edilmesi, TTB ve Tabip Odaları üzerindeki baskı ve tehdidin sürdürülmesi dışında bir açıklaması olamaz.

Yirmi yıldır süren “sağlıkta dönüşüm” programı, çalışma koşullarının güçlüğü, şiddet, itibarsızlaştırma, emeklerine gösterilen saygısızlık hekimleri yurt dışında çözüm aramaya yöneltmektedir. Genç hekimlerin artık bazı uzmanlık alanlarını tercih etmedikleri her gün yeni verilerle gözler önüne serilmektedir. Bu olumsuzluklara yol açan “sağlıkta dönüşüm” programına eklenen hukuki baskı, yalnızca hekimlerin değil ayni zamanda halkın da sağlık hakkına yönelik bir tehdittir.

30 Kasım’da İstanbul Tabip Odası olarak Ankara’da ve çatı örgütümüz TTB yöneticilerinin yanında olacağız, olası bir görevden alma karşısında TTB’yi terk etmeyeceğiz, tüm gücümüzle hekimlerin hakları ve halkın sağlığı için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

İSTANBUL TABİP ODASI


Bu HABERİ Paylaş!