Bu İşte Bir Yanlışlık Var! Hekimleri ve Sağlık Çalışanlarını Değil, Saldırganları yargılayın!


  • Aralık 07, 2022
  • 655

6 Temmuz 2022’de Konya Şehir Hastanesi’nde görevi başında öldürülen meslektaşımız Dr. Ekrem Karakaya’yı anmak ve sağlıkta şiddeti protesto etmek için Türk Tabipleri Birliği (TTB) 7 Temmuz gününü G(ö)REV ilan etmişti. 7 Temmuz’da İstanbul Tabip Odası’nın (İTO) çağrısıyla pek çok sağlık meslek örgütünün katılımıyla, İstanbul Tıp Fakültesi’nden Sağlık Müdürlüğü önüne yürüyerek, orada basın açıklaması okumak istemiştik. Ancak valilik izin vermemiş, polis ise kalkanlarıyla ve biber gazı kullanarak bizlere saldırmıştı. Buna rağmen kurulan barikatları aşmış, Sağlık Müdürlüğü önüne giderek basın açıklamamızı okumuştuk. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün şikâyeti üzerine savcılık tarafından üyelerimizin de içinde bulunduğu 7 Temmuz’da yaptığımız eyleme katılan 11 sağlık çalışanına soruşturma açıldığını öğrendik.

Açılan soruşturmayı protesto etmek amacıyla 6 Aralık günü yaptığımız basın toplantımızın açılış konuşmasını İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Tamer Yazar yaptı. 7 Temmuz günü İstanbul Tabip Odası ve sağlık meslek örgütlerinin çağrısıyla öldürülen meslektaşlarını anmak için İstanbul Tıp Fakültesi önüne gelen binlerce hekime ve sağlık çalışanlarına açılan soruşturmayı kınayarak sözü önce İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nergis Erdoğan’a verdi.

Dr. Nergis Erdoğan, sağlık sisteminin hastayla hekimi karşı karşıya getirdiğini, bunun şiddetin çok önemli bir nedeni olduğunu vurgulayarak 2002’den beri uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sağlıkta şiddetin baş sorumlusu olduğunu dile getirdi. Her geçen gün canların yandığı ve daha fazla sağlıksızlık üretilen bu programdan dönülmesi gerektiği çağrısında bulundu.

Daha sonra soruşturma açılan doktorlardan biri olan Dişhekimi Emre Kırmızıtaş söz aldı. Kırmızıtaş, sağlıkta şiddetin hastanelerde salgın haline geldiğini vurgulayarak 7 Temmuz günü neden İstanbul Tıp Fakültesi önünde olduğunu açıkladı. Açılan soruşturmanın ve yargı sürecinin haksız ve hukuksuz olduğunu, anayasal hakkın engellenmeye çalışıldığını dile getiren Kırmızıtaş “Sağlıkta şiddete karşı mücadelemiz ve sözümüz engellenemeyecek” dedi.

Soruşturma açılan doktorlardan bir diğeri olan İstanbul Tabip Odası geçmiş dönem Yönetim Kurulu üyesi Dr. Osman Öztürk, 7 Temmuz günü meslektaşlarıyla birlikte Çapa’da olduğunu söyleyerek Sağlık Müdürlüğü’ne yürümek istediklerini ancak güç kullanılarak engellendiklerini söyledi. Yapmak istedikleri yürüyüşün toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına uygun olduğunu söyleyen Dr. Öztürk, iddia edildiği gibi trafiği kapatmak, günlük hayatı engellemek gibi bir niyetlerinin olmadığını; doktorlar ve sağlık çalışanları hakkında suç duyurusunda bulunanların o gün olduğu gibi sonrasında da sağlık alanında yaşanan şiddet ve ölüm olaylarını engelleyemediğini dile getirdi. “Bakan İstifa!” sloganının arkasında olduğunu bir kez daha vurgulayan Dr. Öztürk, ülkede hâlâ sağlık çalışanları öldürülmeye devam ederken Bakan’ın istifasını istemenin son derece doğal bir hak olduğunu ifade etti.

TÜM RAD-DER adına söz alan Heybet Aslanoğlu; o gün anma ve basın açıklamasına destek veren kurumlar arasında olduklarını, bugün de şiddete uğrayan baskı ve gözdağıyla sözü engellenmeye çalışılan hekimler ve sağlık çalışanlarıyla örgütlü mücadeleye devam edeceklerini söyledi. Aslanoğlu da “Bakan İstifa!” talebini tekrar dile getirdi.

SES Aksaray Şubesi adına söz alan İkram Doğan; yaşanan durumun trajikomik olduğunu söyleyerek, anmaya bile tahammül edilemeyen bir ortamla karşılaştıklarını, üstüne üstlük soruşturma açılarak yargılanmak istendiklerini söyledi. Doğan, konuşmasını, sağlık sistemini yaşanmaz hâle getirenlerin yöneticiler olduğunu belirterek sokakta olmaya ve mücadele etmeye devam edeceklerini söyleyerek bitirdi.

İstanbul Dişhekimleri Odası’ndan Dişhekimi Hikmet Arısal da anayasal hakkını kullanan sağlık çalışanlarının şiddete maruz kalıp ardından da soruşturmaya uğramalarını üzüntüyle karşıladıklarını dile getirdi.

Toplantının sonunda İstanbul Tabip Odası (İTO) basın açıklamasını İTO Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç okudu.

Basın Açıklaması şöyle:

BU İŞTE BİR YANLIŞLIK VAR!

Öldürülen Hekimin Anısına Sahip Çıkmak ve Sağlıkta Şiddeti Protesto Etmek İçin Yürüyüş Yapan Hekimleri Değil Saldırganları yargılayın!


Bu işte bir yanlışlık var! 6 Temmuz 2022 günü Konya Şehir Hastanesinde kardiyoloji uzmanı Dr. Ekrem Karakaya bir hasta yakını tarafından öldürüldü. Sabahleyin evinden hasta tedavi etmek için, hayat kurtarmak için gittiği hastanede kendi hayatını kaybetti ve çıkamadı. Tıpkı daha önce Gaziantep’te Dr. Ersin Arslan’ın, Samsun’da Dr. Aynur Dağdemir’in, tıpkı 2018 yılında Dr. Fikret Hacıosman’ın İstanbul’da öldürüldüğü gibi…

Bu işte bir yanlışlık var! Doktorların çalıştıkları hastanelerde kurşunlanarak öldürülmesinin kanıksanmasını, kader ya da hekimlik mesleğinin fıtratı olarak görülmesini isteyenler, sağlıkta yaşanan bu şiddet dalgasına, bu vahşete karşı hekimlerin sesini çıkarmasına, tepki göstermesine tahammül etmeyenler, bu cinayetleri engelleyemeyenler, tepkilerini gösteren hekimlere jet hızıyla soruşturmalar açmayı, savcılık üzerinden ifadeye çağırmayı marifet sanıyor.

Bu işte bir yanlışlık var! Bu ülkede her gün milyonlarca insanı iyileştirme telaşındaki 160 bin hekimin arkadaşları, meslektaşları öldürülünce bile boynunu büküp beklemesini, on yıllardır azalmak bir yana her geçen gün daha da artan sağlıktaki ölümcül şiddeti tevekkülle karşılamasını bekleyenler, sağlık sisteminden, ülkedeki güvenlikten sorumlu olan mevcut ülke yöneticilerine hiç ama hiç laf söylenmesin istiyor.

Bu işte bir yanlışlık var! Sağlıktaki bu şiddeti her boyutu ile görünür kılan, bilimsel tedbirler öneren ve sağlıkta şiddeti önlemeye dönük etkili adımlar atmayan yetkililere karşı her olayda tepkisini gösteren İstanbul Tabip odasının da hekimlerin tepkisini-öfkesini baskılayıp yürüyüş, GöREV gibi adımları atmaması bekleniyor.

Bu işte bir yanlışlık var! Hastanede bir hekimin öldürülmesi sonrasında Tabip Odasının, Sendikaların çağrısıyla sağlıkta şiddete tepki olarak hekimlerin Sağlık Müdürlüğü’ne doğru yürüyüşleri polis kalkanları ve TOMA’ların saldırgan tutumları ile engellenmeye çalışılabilir mi? 7 Temmuz günü başka hekimler-sağlık çalışanları öldürülmesin talebiyle, ölen hekimin anısına saygı yürüyüşü yapan hekim ve sağlık çalışanlarına Cumhuriyet Savcılığı’nca soruşturma açılır mı?

Bu işte bir yanlışlık var! Emniyet Güvenlik Şubesi ve C. Başsavcılığı; gazeteciden öğrenciye, milletvekilinden, sanatçıya, tweet atandan sokak röportajcısına, fırıncısından, marketçisine kadar herkese, hem de sadece itiraz edenlere değil, aykırı tutum alana, farklı söz kurana, biat etmeyene dava açmayı vaka-i adiye haline dönüştürmesi doğal değil!

Bu işte bir yanlışlık var! İktidarın polisi hekimlerin öldürülen meslektaşlarıyla kurdukları empatiyi, kendilerinin de her an böyle bir ölümle yüz yüze kalabileceği gerçekliğini, sağlıktaki bu şiddetin yarattığı öfkeyi ve tepkiyi umursamayan iktidarın polisinin her toplumsal tepkide takındığı keyfiliği ve hukuksuzluğu bir üst aşamaya taşıyarak ‘Şiddete hayır’ diyen hekim ve sağlık çalışanlarına soruşturma açılmasını sağlayarak güvenlik ve yargı sistemini utanılacak bir seviyeye ulaştırması anlaşılır değil.

Bu işte bir yanlışlık var! Mağdurları ya da mağdurlar ile dayanışma gösterenleri değil, hekimlerin katillerini ve yıllardır bu cinayetlere zemin hazırlayanları engelleyin!

İstanbul Tabip Odası’nın ve Sendikaların çağrısı ile hastane bahçelerinden çıkıp Çapa hastanesinde buluşan ve önlerine çıkarılan bütün bariyerleri aşma cüretini gösteren binlerce hekim ve sağlık çalışanının bu haklı ve meşru tepkisini – yürüyüşünü suç kapsamına sokmaya kimsenin hakkı yoktur. Bizlerin can güvenliğimizi sağlaması gerekenler, sağlıkta şiddeti, tacizi engellemekle yükümlü olanlar ve hele ki meslektaşımızın ölümü sonrasında “yürüyüş ve basın açıklaması” yapma gibi en meşru ve en temel demokratik hakkımızın kullanımını kolaylaştırmakla görevli olanların bunları yapmayıp/yapamayıp tüm enerjisini engelleyemedikleri yürüyüşümüze ve o gün yürüyen hekimlere soruşturma açmaya harcaması utanç vericidir. Bu trajik tutum bu işte bir yanlışlık olduğunun somut göstergesidir.

5 dakikada bir hasta bakmaktan, yönetici mobbinginden, angarya ve nöbet yükünden, ekonomik kriz ortamında hem geçim hem de gelecek kaygısı ile boğuşmaktan bunalan hekimlerin her an öldürülme riskine maruz kalarak çalıştırılmaya karşı haklı öfkesi suç kapsamına alınamaz.

7 Temmuz yürüyüşü öldürülen meslektaşımızın anısına sahip çıkmanın yanı sıra mesleğimize ve şahsiyetimize el kaldıranlara bir cevap, hekimliği değersizleştirenlere karşı güçlü bir duruşu ifade etti.

Bilinmelidir ki, öldürülen meslektaşları için yürüyen hekimlerin yargılanması ve cezalandırılmasına cevaz veren ne ulusal ne de uluslararası hiçbir hukuk normu, ceza maddesi bulunmuyor. Bu soruşturma davaya dönüşürse orada binlerce hekimin, ekip arkadaşları sağlık çalışanları ile birlikte gösterdikleri cüretli tutum ve haklı tepkileri yargılanmış olacak.
Ve sadece İstanbul’da yürüyüşe katılan binlerce hekim ve sağlık çalışanı değil, ülkenin neredeyse bütün illerinde, yürüyüşe geçen, basın açıklaması yapan, sağlıkta şiddete karşı haykıran on binlerce hekim de bu yargılamaların muhatabı olacak.

7 Temmuz yürüyüşü nedeniyle C. Savcılığınca haklarında soruşturma başlatılmış olan ve Emniyet Güvenlik Şubesi tarafından ifadeleri alınan; Dr. Mehmet Nazmi Algan, Dr. Osman Öztürk, Dr. Ali Haydar Temel, Dr. İbrahim Ertaş, Dt. Emre Kırmızıtaş, Berkay Duran, Dr. Bilal Biçimli, Cemal Bilgin, Erdal Güzel, Suat Okan, Zeynel Abidin Barut başta olmak üzere hiçbir meslektaşımızı ve ekip arkadaşımızı yalnız bırakmayacağız.

Sağlık kurumlarında görevi başında saldırıya maruz kalarak hayatını kaybeden Dr. Edip Uğurcan Kürklü, Dr. Göksel Kalaycı, Dr. Ali Menekşe, Dr. Ersin Arslan, Dr. Kamil Furtun, Dr. Aynur Dağdemir, Dr. Fikret Hacıosman, Dr. Ekrem Karakaya’nın yanına yeni hekim ve sağlık çalışanı isimlerinin eklenmesini engellemenin yolu bu saldırılara sessiz kalmamaktan, bu durumu olağan karşılamamaktan geçer.

Daha önce defalarca söyledik, bıkmadan usanmadan bir kez daha söylüyoruz: Şiddetle mücadele, şiddeti önlemeye yönelik adımlar her zeminde samimiyet ve inandırıcılık gerektirir. Sağlıkta şiddeti önleme iradesi ise bunun çok daha fazlasını…

Bu işte bir yanlışlık var! Nasıl ki, “İstanbul Sözleşmesini” iptal edenler kadına yönelik şiddeti önleyemez … nefes alabildiğimiz ender doğal alanları rant aracı ve kupon arazi olarak görenler çevreyi ve doğayı koruyamaz ise!

Öldürülen bir hekim meslektaşları için tepki gösteren ve yürüyüş yapan hekimlerin yürüyüşünü engellemeye çabalamaları yetmezmiş gibi dava açma yolunu açanlar ve bu hukuksuzluğa göz yuman yöneticiler de sağlıkta şiddeti önleyemez!. Yeni hekim ölümlerinin önüne geçemez!

Bu nedenle İstanbul tabip odası olarak “Bu işlerin hepsindeki yanlışlara karşı duracak!”; yeni cinayetlerin yaşanmaması için sağlıkta şiddeti sessizce karşılamayacak, bu saldırıları kanıksamayacak, bu cinayetler bütünüyle sona erene kadar bütün demokratik kanallardan tepkimizi göstermeye devam edeceğiz!

İstanbul Tabip Odası
Yönetim Kurulu


Bu HABERİ Paylaş!