“Homo Sapiens Çağı Biterken – 1 TRANSHÜMANİZM” Konulu Felsefe Semineri Yapıldı


  • Mart 11, 2022
  • 917

İstanbul Tabip Odası’nca düzenlenen felsefe toplantılarının 55.’si 28 Şubat 2022, Pazartesi akşamı İstanbul Tabip Odası web seminer sistemi üzerinden gerçekleştirildi.

“Homo Sapiens Çağı Biterken – 1 TRANSHÜMANİZM” konulu toplantının moderatörlüğünü Dr. Ferda Keskin yaparken konuşmacılar Dr. Sevgi Salman Ünver ve Doç. Dr. Özge Ejder oldu.

21. yüzyılın ilk çeyreğini tamamlamaya birkaç yılın kaldığı şu günlerde Homo Sapiens, başta iklim olmak üzere yaşamı kuşatan birçok krizin yanı sıra bir varoluş krizi de yaşıyor...

Gelecek nesiller bu krizlerin yarattığı geleceksizlik tehlikesini enselerinde hissederken baş döndürücü bir hızda seyreden bilişim teknolojilerinin biyoteknolojiyle kaynaşması ile genetik ve nanoteknoloji alanındaki gelişmelerin, insanın belki de en kadim sorunu olan ölümü teknik bir sorun haline getirdiği söylenebilir. Hatta kimi uzmanlara göre 2200, kimilerine göre ise 2100 yılında insanlar ölümü yenecektir. Bu bakış açısına göre, hümanizmin rasyonel ve deneysel insanı yerini bio-nano-neuro-info teknolojileriyle desteklenmiş bir transhüman yaşamına bırakmanın eşiğindedir.

Kuşkusuz ölüm ile yaşam arasındaki kavramsal ilişki felsefe için de en temel uğrak noktalarından biri olmuştur. Felsefenin insanı ve davranışını sorunsallaştırmaya başlamasıyla belirleyici bir soruya dönüşen “iyi yaşam” kaygısı ölüm kavramını da sorgulamayı gerektirmiştir. Bu sorgulamada ölüm; varlık, sınır ve sonsuzluk gibi kavramlarla bir araya geldiğinde farklı felsefi disiplinlere açılan geniş bir tartışma alanı doğar. Ancak ötekinin yitiminde tanık olabildiğimiz ve bilinç üzerinden kurulan bir öznelliğin deneyimleyemeyeceği ölüm, tekillikleri hem birbirinden sonsuza dek ayıran hem de bir araya getiren bir olay olarak düşünülebilir mi?

Felsefe, yaşamı, iyi yaşamı ve ölümü sorunsallaştırırken yaşam bilimleri, tıp ve çağdaş teknolojinin mümkün kıldığı yeni bilim alanlarıyla nasıl bir diyaloga girebilir?

Bu çerçevede akla gelebilecek birçok soru ve sorun Ferda Keskin moderatörlüğünde iki değerli konuğun sunumu ve izleyicilerin katkı ve sorularıyla enine boyuna ele alındı.

Akademik Girişimcilik, Biyoteknoloji Girişimciliği (Biyogirişimcilik), Bilim ve Teknoloji Girişimciliği, Sağlık Girişimciliği ve Bilişim Girişimciliği alanlarındaki çalışmalarıyla, eğitmenlik, danışmanlık ve mentörlük yapan; halen Biyoteknoloji girişimciliği ve akademik girişimcilik alanında Biyogirişimcilik ve İnovasyon dersini Boğaziçi Üniversitesi ve Gebze Teknik Üniversitesi’nde vermekte olan Dr. Sevgi Salman Ünver, "Sürdürülebilir Bir Yaşam İçin Biyoteknolojinin Sağlık Alanındaki Dönüştürücü Etkisi" başlıklı konuşmasında düşüncelerini "Biyoteknoloji başta sağlık olmak üzere, tarım, endüstri ve çevre alanlarında yenilik üreten lokomotif konumunda. Sağlık alanında biyomoleküller (DNA, RNA protein), biyoinformatik, omik teknolojiler, gen düzenleme teknikleri, kök hücre ve doku mühendisliği, biyobilgisayarlar, biyomakineler, yapay zekâ ve dijital sağlık alanlarındaki gelişmelerle büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Sağlıkta 4K (Kestirimci, Koruyucu, Kişiye Özgü ve Katılımcı) dönemi biyoteknolojik çözümlerle çok daha büyük bir ivme kazandı. Covid 19 Pandemisi biyoteknolojinin önemini daha da fazla ortaya koymuştur. Yeni bir çağ başladı, bu çağ ‘Biyoteknoloji Çağı’ dır." diyerek özetledi.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Özge Ejder ise "Hayatta Kalmanın Etik Bedeli" başlıklı konuşmasında ölüm kavramını yaşam kavramıyla birlikte irdeleyerek sorunsallaştırdı.

Özge Ejder’in sunumunun özeti şöyle: "Ölüm felsefenin hep en çarpıcı kavramlarından birisi olmuştur. Bir olay olarak Ölüm, bir olanak olarak Ölüm, bir limit deneyimi olarak Ölüm, düşüncenin bizi götürebileceği en uç sınırlara gidebilmenin aracı olagelmiştir. Bir insan etkinliği olarak felsefe temelde insanı insansal varlığında, yaşamsallığında, ve bu yaşamsallığın açımlandığı etkinliklerinde sorunsallaştırır. Ölüm bir bakıma insana dair açılabilecek her bahsin kapandığı yer gibidir, öte yandan yaşamı sorunsallaştırmanın ölümü düşünmekten geçmeyen bir yolu yoktur. Ölüm ona doğru gittiğimiz, yaşamsa bu yolculukta bize eşlik eden şeydir. Bu iki olayı ya da kavramı birbirinden bağımsız düşünmek mümkün değildir zira birbirlerinin olanağını yaratırlar. Ölümlülüğünün bilincinde olmak insan için varlığı ve yaşamı kendisinden itibaren ve kendisini merkeze alarak düşünmeyi gerektirir. Kendisinden başkayı ve sonrayı düşünmeyi hayatta kalmanın etik bedeli olarak feda eder. Paradoksal olarak bu bedel diğerlerine de pay ettiği bir bedeldir. Yaşamdan vazgeçemeyen ama ölümü de isteyen bu organizmayı hayatta tutmak, onun insansal varlığını ve fiziksel mevcudiyetini onurlandırmak tıp biliminin de temel amaçlarından biridir. Birçok bakımdan açmazlar ve paradokslarla örülü görünen bu “hayatta kalma”yı sorunsallaştırmak gerekir."

Tüm bu sorular ve sorunlar çerçevesinde konuya ilişkin en yetkin isimlerle bir dizi seminer programı daha yapılacaktır.

 


Bu HABERİ Paylaş!