Covıd-19 Pandemisinde İstanbul Kamu Hastaneleri Anketi Değerlendirmesi


  • Temmuz 16, 2020
  • 13204

Değerli Meslektaşımız,

Pandemi döneminde İstanbul’daki kamu hastanelerinin çalışma koşullarını değerlendirmek amacıyla 21.05.2020-15.06.2020 tarihleri arasında yapmış olduğumuz anketimize 500 hekim katılmıştır.

Anketle ilgili hazırladığımız değerlendirmeye ve anketin ayrıntılarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

İstanbul Tabip Odası
Yönetim Kurulu


COVID-19 PANDEMİSİNDE İSTANBUL KAMU HASTANELERİ ANKETİ DEĞERLENDİRMESİ

Pandemi döneminde İstanbul’daki kamu hastanelerinin çalışma koşullarını değerlendirmek amacıyla 21.05.2020-15.06.2020 tarihleri arasında yapmış olduğumuz anketimize 500 hekim katıldı. Katılımcıların %53.20’si eğitim araştırma hastanesinde, %30.40’ı devlet hastanesinde, %16.40’ı devlet üniversitesinde çalışmaktadır. Uzman hekim oranı %61.60, asistan hekim %16.60, öğretim üyesi/eğitim sorumlusu %13.80, pratisyen hekim %5 idi. Katılımcıların %85.80’i pandemi hastanesinde çalışmaktadır.

Bilindiği gibi Covid-19 pandemisi Çin’de 2019 Kasım-Aralık aylarında başlamış daha sonra da tüm dünyaya yayılmıştır. Ülkemizde ilk vaka duyurusu Mart ayında yapılmıştır. Mart ayı öncesinde sağlık çalışanları pandemi hakkında yeterince eğitilmemiş, Covid-19 triaj/servis nöbetleri planlanmamış, hastanelerin işgücü etkin şekilde organize edilmemiş, hastanelerin malzeme eksiklikleri önceden temin edilip tüm birimlere ulaştırılmamıştır. Kamu hastanelerinde hazırlıklar Mart ayında apar topar yapılmış, hızlı eğitimlerle çalışanlar pandemi dalgasına hazırlanmaya çalışılmış, bu yüzden birçok aksaklık gündeme gelmiştir. Son dakika yapılan planlamalarla çalışan işgücü etkin ve eşit şekilde sürece katılamamıştır. Ankete katılan doktorların %58.60’ı salgın için öncesinde çalıştıkları hastanelerde hazırlık ve eğitim yapılmadığını, %48.40’ı hastanelerinde salgın için öncesinde hazırlık ve eğitim yapıldığını belirtmiştir.

“Kurumunuzda hastaların değerlendirilmesi, örnek alınması, tedavi veya sevkleri konusunda biriminiz içinde algoritma oluşturuldu mu?” sorusuna %42.80’i evet hemen başlangıçta, %48.40’ı evet ama gecikerek, %8.80’i hayır yanıtını vermiştir.
“Kurumunuzda pandemi önlemleri ve çalışma düzeni oluşturulurken sağlık çalışanlarının katkısı alındı mı?” sorusuna %56.40’ı hayır yanıtını vermiştir.

Katılımcıların çalıştığı hastanelerde yaklaşık %85 Covid-19 polikliniği ve triaj mevcut iken %15’inde olmadığı belirtilmiştir.
Pandemi döneminde hastanelerde Covid-19 triaj ya da servis nöbetlerinde farklı ve eşitsiz uygulamalar gündeme gelmiştir. Katılımcıların çalıştığı hastanelerin yaklaşık %25.40’ında nöbetlere tüm branşlar eşit olarak katılmış, %40.20’sinde tüm branşlar katılmış ancak eşit oranda katılmamış, %27.80’inde ise tüm branşlar katılmamıştır. Geriye kalan %6.60’ında ise pandemi hastanesi olmadığı için Covid-19 triaj ya da nöbeti uygulaması yapılmamıştır. Görüldüğü gibi pandemi sürecinde hastanelerde standart ve eşit bir çalışma biçimi uygulanamamıştır.

Pandeminin ilk ayında hastanelerde çalışanların kişisel koruyucu ekipman (KKE) temininde de sıkıntılar yaşanmış, ancak zamanla bu sorunun büyük oranda giderildiği bildirilmiştir. Bu da ilk zamanlarda enfeksiyon riskini arttırmış ve çalışanlarda yoğun strese neden olmuştur. Pandeminin ikinci ayında yapılan anketimize katılanların yaklaşık %85.60’ı koruyucu ekipmanların kurumu tarafından sağlandığını belirtmiştir. Oysa ikinci ayda bile doktorların %14.4’ü kişisel koruyucu ekipmanlarını kendi imkanları ile temin ettiğini belirtmiştir.

Pandemi sürecinde hastanelerde hijyen hem hastalar hem çalışanlar açısından enfeksiyonun kontrolü için yüksek öneme sahiptir. Hastaların hastaneye kabulünden başlayıp taburcu olana kadar tüm süre boyunca bulaşı önlemek için tüm adımlar dikkatlice planlanmalıdır. Ankete katılanların %58.60’ı çalıştıkları kurumların sterilizasyonunun yeterli ve güvenilir olduğunu düşünürken %41.40’ı ise yeterli ve güvenilir bulmadıklarını belirtmiştir.

“Yeniden Açılma” çalışma düzenine geçmeye başlanması sırasında bulaşın önlenmesi için gerekli önlemler alınmalı, hijyen için hastalar arası zaman aralıkları bırakılmalıdır. “Yeniden açılma” çalışma düzenine geçilmeye başlanmasıyla hastanelerin MHRS randevu sisteminde Covid-19 dışı poliklinik hastalarına yaklaşık %39.20 oranında 10 dakikada bir randevu verildiği belirtilmiştir. Yüzde 7”sinde 5 dakikada bir randevu verilmektedir. Bu kadar kısa sürede oda temizliği, havalandırma için zaman ayrılamayacağı ve doktorun günlük temas edeceği hasta sayısının dolayısıyla enfeksiyon riskinin artacağı açıktır.
Katılımcıların %47.40’ı hastanelerinde elektif operasyon yapılmaya başlandığını belirtmiştir. Elektif cerrahilerde enfeksiyon kontrolü için gerekli önlemler alınmalıdır.

Pandemi sürecinde mesleği gereği hastalarla temas eden birçok meslektaşımız, sağlık çalışanı hastalandı, hatta hayatını kaybetti. Bu kadar yüksek hastalık riski altında çalışan doktor/sağlık çalışanlarının taranması hem kendi sağlıkları, hem de diğer çalışanlara ve Covid -19 olmayan hastalara bulaşın önlenmesi açısından önemlidir. Oysa katılımcıların çalıştıkları kurumlarının %65.40’ında personele tarama testi yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Covid-19 tanısı alan hastaların uzun süre bulaştırıcılıklarının devam ettiğini, en az 14 gün izole edilmesi gerektiğini biliyoruz. Oysa PCR ya da IgG/IgM testleri hastalık pozitif çıkan doktor/sağlık çalışanlarına %28.20 oranında izin verilmediğini anket sonuçlarından görüyoruz. Bu hem çalışan sağlığı açısından hem de koruyucu hekimlik açısından çok sakıncalı olup klinik bulgusu olmasa dahi çalışan izne çıkarılıp izole edilmelidir.

Katılımcıların yaklaşık %40.40’ı PCR (-) covid hastalarının tanı kodlarının covid olarak sisteme girilmesinde zorluk yaşandığını belirttiler. Pandeminin başlangıcından itibaren Sağlık Bakanlığı covid hasta sayısını, sadece PCR (+) olan hasta sayıları olarak duyurdu. Oysa PCR testinin yanlış negatif oranının yüksek olduğunu (ülkemizdeki oran halen bilinmemektedir), dolayısıyla hasta Covid-19 hastalığının diğer tüm klinik ve laboratuvar belirtilerini gösterse de PCR testinin negatif çıkabileceğini literatürden biliyoruz. Böyle hastalar hastanede ya da evde izole edilip covid-19 tedavisi alsalar da PCR (-) oldukları için kayıtlara geçmiyor. Bu da pandeminin gerçek boyutlarını ve dağılımını saptamamamızı, dolayısıyla hastalıkla mücadelede doğru bir yol haritası oluşturmamızı engelliyor. Oysa bu hastaların da uluslararası kodlama sistemine uygun olarak kayıtlara geçirilmesi gerekiyor. Sadece kendi ülkemiz için değil dünya için de bu veriler pandemi mücadelesinde önemli. Aynı şekilde PCR (-) covid enfeksiyonlu hastaların ölümü halinde de kayıtlara covid hastalığına bağlı ölüm olarak kodlanmadığını biliyoruz. Anket sonuçlarına göre katılımcıların %47.60’ı PCR (-) hastaların ölümü halinde ölüm kaydının covid olarak kodlanmasında zorluk yaşadıklarını belirtmiştir.

Sağlık çalışanları yaptıkları iş dolayısıyla hasta olduklarında ya da öldüklerinde meslek hastalığı/iş kazası olarak bildirim yapılması hem çalışanın, hem de çalışanın ölümü halinde yakınlarının mağduriyetini önlemek için önemlidir. Oysa pandemi sürecinde hasta olan sağlık çalışanlarının %67 oranında meslek hastalığı/ iş kazası olarak bildirimin yapılmadığını anket verilerinden anlıyoruz.
Katılımcılardan covid tanısı alanların oranı PCR (+) %4.60, PCR (-) %3’tür. Yani anket sonuçlarına göre doktorların yaklaşık %7.60’ı Covid -19 ile enfekte olmuştur.

Pandemi döneminde Sağlık Bakanlığı çalışanlara tavandan döner uygulanacağını açıklamıştı. Ancak daha sonra döner sermaye dağıtım oranlarının başhekimliklerin insiyatifine bırakılması ile birçok hastanede eşitsiz uygulamalar ortaya çıkmıştır. Doktorların %41’inin döner sermaye geliri %75-100 oranında, %15.20’sinin %50-75 oranında, %12.40’ının %25-50 oranında, %8.80’inin %1-25 oranında döner sermaye geliri artmıştır. Doktorların %11’i döner sermaye gelirinin azaldığını, %11.60’ı aynı kaldığını belirtmiştir.

Ankete katılan doktorların %35.60’ı pandemi döneminde nöbet gelirinin azaldığını belirtmiştir. Doktorların %44.60 ‘ı nöbet gelirinin sabit kaldığını, %19.80’i nöbet gelirinin arttığını belirtmiştir. Katılımcıların %79.20’ sinin ücretlerin zamanında ödendiğini, %20.80’i ise gecikmeli ödendiğini belirtmiştir.

Yüksek risk altında çalışan doktorların sadece pandemi sürecinde değil her zaman risk altında olduğu unutulmamalı, performansa bağlı eşitsiz ödemeler yerine insanca yaşayıp kendini geliştirebileceği, emekliliğine de eşit oranda yansıyacak sabit maaşlarının iyileştirilmesi gerekmektedir.

Anket sonuç dökümü için tıklayınız (PDF - Grafik)


Bu HABERİ Paylaş!