Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimlikleri Paneli Gerçekleştirildi


  • Ocak 24, 2019
  • 4045

İstanbul Tabip Odası (İTO) Kadın Komisyonu’nca düzenlenen “Cinselliğin Farklı Yüzleri” panel dizisinin dördüncüsü “Cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri” başlığı altında 17.01.2019 tarihinde Cağaloğlu binamızda gerçekleştirildi.

Panelin moderasyonunu İTO Başkanı Dr. Pınar Saip yaparken konuşmacılar Psikiyatri Uzmanı Dr. Seven Kaptan, Psikiyatri Uzmanı Dr. Şahika Yüksel ile Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi, ‘Benim Çocuğum’ filminin yönetmeni Can Candan oldu.

Dr. Pınar Saip yaptığı açılış konuşmasında tıp eğitiminde de cinsellik eğitiminin az olduğunu bu yüzden gerçekleştirilen toplantı dizisinin son derece önemli olduğunu vurguladı. İlk konuşmacı Dr. Seven Kaptan “Cinsel yönelimle ilgili yaygın mitler / gerçekler” başlıklı konuşmasında toplumda yaygın olan yanlış inanışlardan bahsetti. Homoseksüelliğin yakın geçmişe kadar hastalık olarak görüldüğünü ancak 20. yüzyılda özgürlüklerin gelişmesi ile bakış açısında değişiklikler olabildiğini belirtti. Homofobinin herkeste varolabileceğini, terapide de içselleştirilmiş homofobi ile çalışıldığını belirtti. Bazı doktorların hormon tetkiki yaptırma eğiliminde olduğunu, bunun bilimsel zemininin olmadığını vurguladı. 1970’lere kadar çeşitli tiksindirme 'tedavi'lerinin (elektrik uyarısı, kusturucu enjeksiyonu gibi) yapıldığını ve bunların etkisiz olup ayrıca ruhsal ve bedensel hasara neden olduğunu aktardı. Eşcinselliğin  (tıpkı heteroseksüellik gibi) çevreden model alma ile gerçekleşmeyeceğini vurguladı. Eşcinsel çiftlerin çocukları ile yapılan çalışmalarda; heteroseksüel çiftlerin çocuklarına göre; işlevsellik yada cinsel yönelim yönünden fark görülmediğini ve eşcinsel çiftlerin çocuklarının daha az homofobik olduğunu belirtti. Konuşmasını Yıldırım Türker'in “Bir erkek erkeği sever, bir kadın kadını sever. Kuracağınız  ikinci cümle politik olacaktır” sözü ile bitirdi. 

İkinci konuşmacı olan Dr. Şahika Yüksel ise “Cinsiyet hoşnutsuzluğu olan ergenlerin ve erişkinlerin değerlendirilmesi ve yönlendirilmesi” konulu konuşmasında tıpta transeksüalizmden 1950’li yıllarda bahsedilmeye başlandığını ve bu konuları gündeme getirenlerin  aynı zamanda insan hakları savunucusu olan profesyoneller olduğunu belirtti. Fisk'in 1974’te cinsiyetinden hoşnutsuzluğu tanımladığını belirtti.  Transgender bireyin; doğumdan atandığı cinsiyete uymayan diğer cinsiyette hisseden kişi olduğunu; cinsiyet geçişinin aşamalı bir süreç olduğunu; ilk aşamanın sosyal açılım olduğunu ve sosyal açılımın hayatın her alanında olması gerektiğini vurguladı.  Transların yada ailelerinin hormon düzeylerine baktırıp geldiklerini, insanların bir neden arama eğilimde olduklarını belirtti. Ergenlikte insanın beğenilme ile ilgili kaygılarının yoğun olduğunu, trans erkek bir ergenin memelerinin çıkmasının yada trans kadın bir ergenin sakallarının çıkmasının zorlayıcı deneyimler olabildiğini; bu süreçlerde endokrinolojik tedavilerin önemli olduğunu vurguladı. 

Dr. Şahika Yüksel ayrıca Türkiye’de transeksüelliğin 1988’de yasalara girdiğini 2015 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru sonucu kısır olma şartının kaldırıldığını belirtti.  Transfobik ayrımcılığın yüksek olduğu bölgelerde güvenliğe de dikkat çekmek gerektiğini vurguladı. 

Son olarak “Benim Çocuğum”  belgeselinin yönetmeni, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Can Candan yaptığı konuşmada; 2010 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen “Kuir, Türkiye , Kimlik Konferansı”nda Listag aile grubunun konuşmalarını görünce heyecanlanarak  dinlemeye gittiğini, panel sırasında belgesel yapma kararının oluştuğunu ve hemen olumlu yanıt aldığını aktardı. “Aileler yaşadıklarını anlattıkça ağlayarak dinledim ve bu hikayelerde kendim olabilmek için verdiğim mücadeleyi düşündüm. Ben nasıl bir ebeveynim? Onu olduğu gibi kabul edebiliyor muyum?” diye düşündüğünü aktardı. Belgeselin 5 evde 7 ebeveynin anlatımı ile başladığını, yaşadıkları zorlukları  ve sonrasında bu ailelerin bir araya gelerek çocuklarının hakları için nasıl mücadele ettiklerini anlattığını belirtti. Şubat 2013’te Atlas Sineması’nda yapılan galada salonun dolu olduğunu, yüzlerce insanın katkısı ile bu belgeselin yapılabildiğini, 6 yıldır çeşitli yerlerde gösterimlerin sürdüğünü, DVD’sinin tekrarlayan baskılar yaptığını, kişilerin birbirine hediye ettiklerini yada kişilerin ailelerine izlettirdiklerini aktardı. İşitme ve görme engelliler versiyonu hazırladıklarını da belirtti. Bu konularda daha önce çekilmiş filmler ve belgeselleri anarak (Ben ve Nuri Bala, Travestiler, Yürüyoruz, Travesti Terörü, Diren Ayol, Beyaz Atlı Prens Boşuna Gelme) konuşmasını sonlandırdı.) 

Salondaki katılımcıların soru ve katkıları ile panel sonlandı. 


Bu HABERİ Paylaş!