Kadınlar Barış İstiyor


  • Mart 08, 2016
  • 3018

kadin08.03.20164İstanbul Tabip Odası Kadın komisyonu ve Sağlık Emekçileri Sendikası Aksaray Şubesi bugün Saat 12.00’ da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi havuz başında kadın sağlık çalışanları ile hasta ve hasta yakınlarının katıldığı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeni ile bir forum gerçekleştirdiler.

Forumu Dr. Selma Okkaoğlu yöneterek tüm kadın sağlık emekçilerinin 8 Martta emek sömürüsü ve barış talepleri yönündeki sözlerini ifade etmesine olanak sağladı SES Aksaray Şubesi’nden Selma Ateş Yılmaz, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu’ndan Dr. İncilay Erdoğan ve TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu adına Dr. Lale Tırtıl 8 Martta tüm kadınların alanlarda olmaya devam edeceklerini belirterek 6 Mart günü İstanbul Kadıköy’de kadınlara yönelik polis şiddetini kınadılar, savaşın kadın bedeni üzerinde de sürdürüldüğünü bu nedenle kadınların savaşa ve onun getirdiği yoksunluklara en fazla maruz kalanlar olduklarını bildirerek barış taleplerini vurguladılar. Dr. Süheyla Ağkoç söz alarak Cizre ziyareti izlenimlerini kadınlara aktararak savaş ve yıkımın evsiz bıraktığı Cizreli kadınlar ile dayanışma çağrısını yaptı. 

Basın açıklaması Dr. Gizem Çetiner tarafından okundu.

 

 

08.03.2016

Basın Açıklaması

Değerli Kadınlar ve Basın Emekçileri

8 Mart; 1857 New York'ta 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladığı, sermayenin emek sömürüsüne başkaldırdığı gündür. Polis işçilere saldırmış, işçiler fabrikaya kilitlenmiş, çıkan yangında işçilerin fabrika önüne kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can vermiştir. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılmıştır. 51 yıl sonra 8 Mart 1908'de yine New York'ta işçi kadınlar oy hakkı, çocuk işçiliğine son gibi taleplerle yürümüşlerdir. 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirmiş ve bu öneri oybirliğiyle kabul edilmiştir. 17 Mart 1970 tarihinde Birleşmiş Milletler 8 Mart’ı Dünya Kadınlar Günü olarak ilan etmiştir.

Biz kadınlar bu 8 Mart’ta bir kere daha savaş ve çatışma koşullarının yıkıcılığını yaşıyor, savaşın cinsiyetçi yüzünü çatışma alanlarındaki duvar yazılarından, teşhir edilen çıplak kadın bedenlerinden görüyor, biliyoruz. Savaşlar kadına yönelik taciz ve tecavüzü yaygınlaştırıp, meşrulaştırmaktadır. Savaştan kaçan, göç yollarında sevdiklerini kaybeden, gittikleri yerlerde ayrımcılığa maruz kalan kadınlar her türlü şiddetin hedefi haline getirilip, savunmasız bırakılmaktadır. Bizler bu nedenle bir kere daha en güçlü şekilde savaştan değil barıştan, ölümden değil yaşamdan yana olduğumuzu haykırıyoruz.

Patriyarkal sistem, baskıcı ve gerici politikalarla kadınlara nasıl yaşayacakları, kimle evleneceği, kaç çocuk doğurup, ne zaman dışarı çıkabileceğini belirleyip dayatmaya devam ederken kadına yönelik her türlü şiddetin artarak sürmesine neden olmaktadır. Kadınlar evde, sokakta, iş yerinde, devletin kurumlarında, gözaltında tecavüze uğramakta; erkek mahkemelerde kadına yönelik bütün bu şiddet ve cinsel saldırı eylemleri ‘’iyi hal-saygın tutum-haksız tahrik’’ indirimleri ile cezasız bırakılmaktadır. Bizler erkek-devlet-yargı işbirliğine son veren politikaların bir an önce yaşama geçirilmesini istiyoruz.

Medyaya yansıyan verilere göre 2015 yılı içinde 284 kadın öldürülmüştür. Sadece Ocak ayında 30 kadın erkekler tarafından öldürüldü.  Kadınların hemen tamamı eşleri, eski eşleri, sevgilileri ve eski sevgilileri, erkek akrabaları, reddettikleri erkekler tarafından öldürülmektedir. Ülkemizde boşanmak üzere olan ya da boşanmış kadınlar eşleri/eski eşleri tarafından şiddete maruz bırakılmaktadır. Boşanmış kadınlarla birlikte aileleri, yakınları, arkadaşları da hedef alınabilmektedir. Geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz meslektaşımız Aynur Dağdemir birlikte çalıştığı bir diğer kadını eski eşinin şiddetinden kurtarmaya çalışırken katledilmiştir.

Birkaç gün önce sonuçları yayımlanan bir araştırmaya göre, Türkiye, OECD üyesi 29 ülke arasında Güney Kore’nin ardından kadın için çalışma şartları en kötü ülke oldu. Kadınların iş yerinde eşit muamele görüp görmedikleri, iş gücüne katılımları, yüksek öğretim durumları gibi verilerin baz alındığı raporda Türkiye’de cinsiyetler arasındaki ücret farkının 2014 yılı ve sonraki dönemlerde yüzde 20.1’e kadar yükseldiği açıklanırken, şirket yönetim kurullarındaki kadın sayısının oranı yüzde 10’da kaldı. Parlamentoya giren kadın sayısının oranı ise 14.9 olarak verildi. Ülkemizde kadın yoksulluğu, kadınların eğitime ulaşamaması, kadın milletvekillerinin, yöneticilerin azlığı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temel göstergeleridir. Yoksulluk kadınların daha çok baskı altına alınmasına, kadına yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır. Kadınlar güvencesiz işlerde düşük ücretle çalışmakta ya da ücretsiz aile işlerinde, ev işleri, hasta ve çocuk bakımı gibi işleri karşılıksız yapmaktadır Cinsiyet eşitsizliğini gidermenin bir yolu da kadınların emek sömürüsünün ortadan kaldırıldığı, cinsiyetler arasında eşit işe farklı ücretlerin uygulanmadığı,esnek-güvencesiz çalışmanın olmadığı, kadınların bağımsız yaşayabilmesini sağlayan ekonomik yeterliliklerinin sağlandığı koşulların oluşturulmasından geçmektedir. Çocuk bakımını yalnızca kadının görevi sayan, doğum sonrası esnek çalışma modelleriyle kadını eve hapseden, kamusal görünürlüğünü azaltan, geleneksel annelik rollerini pekiştiren politikalardan bir an önce vazgeçilmeli, erkeklerin de çocuk bakımına eşit bir şekilde katıldığı uygulamalar hayata geçirilmelidir.

Bizler her 8 Mart’ta olduğu gibi bu 8 Mart’ta da emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz, özgürlüğümüz ve barış için alanlardayız.

Yaşasın kadın dayanışması!

İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu

Sağlık Emekçileri Sendikası Aksaray Şubesi  

kadin08.03.20163

kadin08.03.20162

kadin08.03.20161

kadin08.03.2016

 

 


Bu HABERİ Paylaş!