Temsilciler Kurulu Temmuz Ayı Toplantısı Yapıldı


  • Temmuz 14, 2014
  • 2431

İstanbul Tabip Odası Temsilciler Kurulu olağan aylık toplantısı 8 Temmuz 2014, Salı günü 19.00-21.30 saatleri arasında aşağıda belirtilen gündemlerle İTO Sevinç Özgüner toplantı salonunda yapıldı.
Toplantıda ele alınan gündemler ve yapılan değerlendirmeler aşağıda bilginize sunulmuştur.

1- TTB Seçimlerinin Değerlendirilmesi:

Seçimlere katılım yüksekti. Örneğin İstanbul’dan sağlık sorunları nedeniyle sadece bir arkadaşımız seçime katılamadı. Organizasyon iyiydi, yalnız önümüzdeki yıllar için bazı düzenlemeler yapma gereksinimi olduğu ortaya çıktı. Karar önerilerine yeteri kadar zaman ayrılamadı. İki gün kongre için yeterli olmuyor kanısı oluştu. Kongrenin 2,5-3 gün sürmesinin daha iyi olacağı görüşü ortaya çıktı. Kongrenin birinci günü görüşlerin açıklandığı toplantı zengindi. Sağlık alanı ve genel politika ile ilgili görüşler dile getirildi. Hipokrat Andı ile ilgili karar önerisi kabul edildi. Aidatlarla ilgili öneri geri çekildi. Karar önerileri ile ilgili ayrı bir kongre yapılması kararlaştırıldı. Ekim ayında böyle bir kongre yapılması planlandı.

2- Türkiye Sağlık Enstitüsü Başkanlığı (TÜSEB) Kurulmasına ilişkin yasa tasarısı ve buna karşı yapılacakların değerlendirilmesi:

Gündem maddesi ile ilgili TTB 2. Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel tarafından şu bilgilendirme yapıldı.

02.06.2014 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) kurulmasına dair bir yasa önerisi meclise sunuldu. TÜSEB yasası iki ana kısımdan oluşuyor:

1. TÜSEB kurulması
2. Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi (TSBÜ) kurulması
Yasa tasarısı ayrıca, anestezi uzmanlarının, yoğun bakım yan dal uzmanı olma koşullarıyla ilgili düzenlemeleri içeriyor.
TÜSEB’in yönetim kurulu var; başkanlığını sağlık bakanı yapıyor. Yönetim kurulunda ayrıca, bakanın teklifiyle başbakan tarafından atanan TÜSEB başkanı, sağlık bakanlığı müsteşarı ve bakanın atadığı 2 kişi yer alıyor. Ayrıca altı adet enstitü bünyesinde bulunmakta; Türkiye Kanser Enstitüsü, Türkiye Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Enstitüsü gibi. Bu enstitülerin sayısı artırılabilmekte. TÜSEB’in merkezi İstanbul’da.
TÜSEB’in üniversitelerde araştırma faaliyetlerinin tek bir yapı altında toplanması, ARGE, teknopark, şirket kurulması, teknoloji transfer ofislerinin oluşturulması gibi hedefleri mevcut. Araştırmacıları istediği gibi bünyesine alabilmekte. İstediği evraklara ulaşabilmekte; tek bir yazı ile mahkemelerin ulaşamayacağı bilgileri elde etmekte. Önemli bir rant alanının doğrudan Sağlık Bakanlığı’na bağlanması gerçekleşmiş oluyor. Bilimsel üretim ve araştırma işlevi doğrudan bakanlığın kontrolüne geçiyor. Zaten üniversiteler TÜBİTAK üzerinden yeni bir yapılanmaya gitmişlerdi (teknopark, vergiden muaf alanların olması, şirket kurabilmeleri gibi.) Üniversitelere ayakta kalmak için bu adımları atması dayatılıyordu. Sadece sağlık alanında değil tüm üniversitelerde bu tür bir değişim yaşanmakta. Üniversitelerin araştırma faaliyetlerini bir üst kuruluşa sevk edilmesi söz konusu. Bağımsız araştırmayı imkansız kılıyor. Çok ciddi bir rant alanı. Parça parça yürütülen ilaç araştırmaları Sağlık Bakanlığı’nın kontrolüne geçiyor. Ticarileştirilmek, bir şirket gibi yapılandırılmak istenen üniversiteler için, bu gelişmelere karşı çıkılmazsa böyle bir son sürpriz olmayacak.

İstanbul’da Marmara Üniversitesi’nin Haydarpaşa’daki binasında TSBÜ kuruluyor. Türkiye’nin en büyük üniversitesi olacak. 300 profesör 1200 doçent olmak üzere 1875 kadro tahsis edilmiş. Mütevelli heyeti başkanı burada da Sağlık Bakanı. Üyelerin içinde müsteşar da var; yine atanmış kişilerden oluşuyor. Kadrolara atamalar eğitim araştırma hastanelerinden yapılacak. Kadro atamaları rektörün önerisi ile mütevelli heyeti tarafından yapılacak. Kadroya başvuru sistemi burada işlemeyecek, bunun yerine atamalarla doldurulacak. Sayısız tıp fakültesi kurulabilecek. 3359 sayılı yasa ile tıp fakülteleri ile devlet hastaneleri ve eğitim araştırma hastaneleri arasında protokol yapılması olanaklı hale gelmişti. 750 bine kadar nüfusu olan yerlerde bu zorunlu tutulmuştu. Ama bu ancak 11 ilde gerçekleştirilebildi. TSBÜ ile bu protokoller yaygınlaşacak. Amaçlanan bütün alana hakim olmak. 91 tıp fakültesi (ki bunların 86 tanesi aktif durumda) böylece kaderleriyle baş başa bırakılmış olacak. Tıp fakültelerinin çoğunun nitelikli tıp ve uzmanlık eğitimi verilebilecek, bilimsel araştırma yapılabilecek hastanesi yok. Çoğu fakülte eğitim araştırma hastaneleri ya da devlet hastaneleriyle protokol yapıyordu. Bu yasayla birlikte, artık Sağlık Bakanlığı’nın kurduğu üniversitenin tıp fakülteleri eğitim araştırma hastaneleriyle protokol yapacak.

Sağlık Bakanlığı’nın üniversite kurması, Anayasa’nın 130. maddesine aykırı. Anayasanın bu maddesine göre, üniversitelerle ilgili düzenlemelerin YÖK tarafından yapılması gerekiyor.

Bu uygulamanın sadece sağlık alanını içermeyeceği, başta mühendislikler olmak üzere üniversitelerin diğer alanları için de örnek oluşturacağını düşünüyoruz. Akademik özerklik, özgürlük, bağımsız araştırma yapma hakkı ihlal edilmiş oluyor. Akademisyenlerin buna karşı çıkmaları gerek.

Bu değişikliler uzmanlık eğitimini de etkileyecektir. Bir meslek örgütü olarak nasıl bir söz söyleyeceğiz? Eğitim araştırma hastanelerindeki meslektaşlarımızla nasıl ortak bir dil oluşturacağız?
Eğitim araştırma hastanelerinde eğitim görevlisi olarak çalışan meslektaşlarımızın tamamı bu kadrolara geçebileceğine inanıyor; ama kadro sayısını ve atanacak kişileri mütevelli heyeti belirleyecek. Bu nedenle atanamama olasılığı da mevcut. Meslektaşlarımızı nasıl bir gelecek bekliyor? Beklentileri tümüyle mütevelli heyetine bağlı kılınmış.

2. gündeme ilişkin yapılan konuşmalar;
Doç. Dr. Mehmet Ali Uzun (Genel Cerrahi Uzmanı, Haydarpaşa Numune Hastanesi ):  Yasanın despot ve hukuk tanımaz üslubuna karşı çıkılmalıdır. Sağlık Bakanlığı bünyesinde 1350 doçent görev yapmaktadır. Bu nedenle geniş bir kitlenin bu değişiklikten beklentisi bulunmakta. Düzenli bir akademik ortam ve özlük hakları talep ediyoruz. Bunları karşılayacak olan üniversiteler. Eğitim veriyoruz, uzmanlık eğitiminin yüzde 35’ini karşılıyoruz. Akademik çalışma ve yayın yapıyoruz. Bu sırada finansman temini sorunu yaşıyoruz. Bu değişiklik Bakanlığın isteği ile mi yoksa devlet hastanelerinde çalışan akademisyenlerin talebiyle mi gerçekleştiğini bilmiyoruz. Devlet hastanelerinde görev yapan 340 akademik ünvanlı hekim bir bildiri imzalayarak bakanlığa iletmişler. Belki de ikna edilerek bu noktaya gelindi. Bu hekimlerin TTB’den de talepleri var. Buna Dekanlar Konseyi tepki göstermiş; bu konsey kimlerden oluşuyor, meşru bir kurum mu?
Prof. Dr. Raşit Tükel: Bu konsey 91 dekandan oluşuyor. Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Muhammed Güven başkanı. Yani belirsiz bir yapı değil.
Doç. Dr. Mehmet Ali Uzun: Biz kendimizi dışlanmış hissettik. Bir oyun oynanıyor, bu oyuna karşı çıkalım. Bir yandan da taleplerimizi savunalım. Haberimiz olmadan ve bizimle konuşmadan TTB aleyhimize müdahil olmuş. Haberleşmiş olsaydık ve beraber hareket edebilmiş olsaydık belirsizlikleri sistematik bir şekilde kendi lehimize çevirmeye çalışabilirdik. Anayasa Mahkemesi bunu durduracak gibi duruyor. O zaman ne olacak? Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışan hekimler tüm hekimlerin yüzde 56-57’sini oluşturuyor. Bu hekimler asistan eğitiminin yüzde 35’ini gerçekleştiriyorlar. Biz yok sayılamayız. Sonuç, bu aşamada kilitlenecek gibi duruyor.

TÜSEB meselesine gelince, artık operasyonlarda teknolojik gelişmeler çok ilerledi. Bir birim emekse, 7-8 birim teknoloji ile ifade ediliyor. Stapler, harmonik bıçaklar vb. Bu alanda zaten rant var. AR-GE vb. bunlara çözüm olabilir mi? Haydarpaşa Numune EAH aracılığı ile bir çalıştay düzenlenmesini öneriyoruz. Bu çalıştayda hekimler taleplerini dile getirebilirler. Bilimsel ve idari özerkliği ön plana alan bir bildiri kaleme alınırsa iyi olur. Bizim beklentimiz akademik ortam. Akademik ortam için kapı aralandı. Hekimlerin müdahaleleri ile bu girişim olumlu yöne çekilebilir mi? Eğitimde varız, yayın yapıyoruz, hizmet de üretiyoruz. Buna hakkımız olduğunu düşünüyoruz. 1999 yılında Yeditepe Üniversitesi kurulduğunda öğrencilere dersleri biz verdik.

Dr. Güray Kılıç: Tıp eğitimi ve uzmanlık eğitimi konusunda TTB ciltlerce söz söylemiştir. TTB bizim önümüzü kesiyor, TTB üniversitede çalışan hekimlerin örgütü hissiyatından kurtulmak lazım. Eğitim araştırma hastanelerinde çalışan arkadaşların durumu ile ilgili, şef, şef yardımcısı, performans sistemi ile ilgili çok şey söylendi. Bu konuda bakanlık TTB’ye danışmadan tasarıyı alelacele, 1 ay içinde komisyonlardan geçirip yasalaştırmaya çalışıyor. Tıp eğitimi ve uzmanlık eğitimi üzerine yeniden bir şeyler söylemek gerekiyor. Sağlık Bakanlığı iyi niyetli olsaydı bu sorun çözülebilirdi. Bence bu durum aynı aile hekimliği meselesinde olduğu gibi havuç olarak kullanılıyor. Eğitim araştırma hastanelerinde çalışan 1350 doçent arkadaşın TTB ve İTO ile karşı karşıya gelmemesi gerek. Yapılanlarda bir yanlışlık yok. TTB böyle bir yasaya karşı çıkar. Ancak oradaki meslektaşlarımızın sorunlarına nasıl çözüm bulacağız? Problemlerine nasıl sahip çıkacağız? Daha derin konuşma olanağı bulabilmeliyiz.

Dr Raşit Tükel: TÜSEB ile ilgili yasa sonbahara kalacaktı. Ancak torba yasaya yapılan eklemeler nedeni ile torba yasanın kabulünde gecikme olacağı için TÜSEB’in 2-3 gün içinde yasalaşması bekleniyor. 1.5 ay önce İzmir’de birlikte kullanım ve işbirliği protokolleriyle ilgili toplantı oldu. Medeniyet Üniversitesi, Yıldırım Bayazıt Üniversitesi, Katip Çelebi Üniversitesi’nin de içinde olduğu 11 yerde protokoller uygulanıyor. Bu modeli biz biliyoruz. Göztepe, Ankara Atatürk, İzmir Atatürk Hastanelerinde bu protokoller tartışıldı. Daha önce oldukça verimli çalışan bu hastaneler üniversitelerle birleşince çeşitli sıkıntılar ortaya çıktı, çalışma barışı bozuldu. Eğitim araştırma hastanesi ile üniversitelerin kadroları arasında özlük hakları açısından eşitsizlikler oluştu. Dolayısıyla bu yeni bir model değil; bu modeli belirli kurumlarda bir süredir yaşıyoruz. Protokol yapılan kurumlardan eğitim görevlilerini çağıralım. Bu sistemi bize anlatsınlar.

Prof. Dr. Selçuk Erez: Tıp eğitiminde neler yaşanıyor? Eksik olan ne? Buna kafa yormak lazım. Bu hali ile bu yöntemle Sağlık Bakanı ve Sağlık Bakanı’nın belirleyeceği kişilerle bu iş olmaz. Akademik kurulların belirleyeceği bir sistem olmalıdır. Objektif imtihanlardan geçilerek akademisyen olunur. Akademinin seçimlerini dışlayarak sistem geliştiremezsiniz. Eğitimi de bütüncül olarak ele alan bir çalıştay yapmak lazım.
Dr. Samet Mengüç: TÜSEB’in asıl amacının ne olduğunu görebilmek için tamamı siyasi atamalarla gerçekleşen Yönetim Kurulu ve kurulacak olan Türkiye Bilim Üniversitesinin yine tamamı siyasi iktidar tarafından atanan Mütevelli Heyeti’nin görev ve yetki alanlarına bakmak yeterli olacaktır. TÜSEB; bilimin siyasallaşması, akademinin özerkliğinin yok edilmesi, sağlık ve bilim alanının topyekun ticaret ve şirketleşmelerle piyasa ekonomisinin acımasız koşullarına terkedilmesini sağlayan bir  projedir. TTB’nin böyle bir projeye destek vermesi ya da proje içindeki herhangi bir oluşuma müdahil olması beklenemez, ancak hekim mağduriyeti yaşanan her ortamda gerek TTB ve gerekse İstanbul Tabip Odası hekimlerin yanında ve destekçisi olarak yer alacaktır.

3- Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan hekimlere haksız nöbet yazılması:

Gündem maddesi ile ilgili İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hakan Hekimoğlu tarafından gelinen süreçle ilgili bilgilendirme yapıldı.
Dr. Hakkan Hekimoğlu: Bu konu torba yasada yer aldı. Yılda 90 bin hastanın acil servislere başvurması üzerine bunu nöbetlerle kompanse ederiz görüşü gelişti. Acil servis, 112 merkezleri ve semt polikliniklerinde nöbet yazılması planlandı. Aile hekimleri buna karşı direndiler. Nöbetlere yüzde 85 oranında gidilmedi. İstanbul’da polio aşı kampanyası nedeni ile nöbet temmuz ayına ertelendi. Acillerde, TSM’lerde, semt polikliniklerinde, ASM’lerde nöbet yazıldı. Bunun üzerine İl Sağlık Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptık. Bu basın açıklamasına katılan aile hekimleri hakkında görev yerini terk etmek nedeni ile tutanak tutuldu. Bu sırada TSM’lerine problemli ASM’lerini denetleyin şeklinde emir gelmiş. Nöbet için istirahat öngörülmemiş. Cüzi miktarda bir ücret takdir edilmiş. Hastanelerde yeşil alan hazırlanması gerekiyor. Nöbete gidenler için medula tanımlanmamış, bu nedenle reçete yazamıyorlar. Nöbete giden aile hekimlerine kötü davranılıyor; tansiyon ölç, getir, götür gibi deontolojiye uymayan işler yaptırılıyor. Son torba yasada ASM’lerin saat 17:00’den sonra da açık tutulması öngörüldü. Burada en önemli sorun güvenlik sorunu. Hastanelerde bile güvenlik önlemleri yeterli değilken ASM’lerde gece güvenlik nasıl sağlanacak. İstirahat yine yok. Yaş ortalaması 45’e yaklaşan ve uzun yıllardır acil servislerde görev almayan Aile Hekimleri İstanbul’da malpraktis riskiyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Hem hekim hem de hasta hakları yönünden büyük sorunların gelişmesi kaçınılmazdır. Bu nedenlerle katılım yüzde 5’te kaldı.

Hukuki süreç sürüyor; TTB’nin bu konuda açtığı davalar mevcut. Aile hekimleri 7 gün 24 saat çalışır sistemi yerleştirmeye çalışılıyor. Esnek çalışma uygulamaya konuyor. Hekimler daha az ücretle, daha uzun süre çalışmaya zorlanıyor. Çalışanın sağlık hakkı özlük hakkı yok edilmeye çalışılıyor. Sağlığımız için mesai saatleri içinde hizmet alamıyoruz. Saat 17’den sonra hizmet veren ASM’ler olunca diğer vatandaşlar da sağlık sorunları olduğunda izin alamayacaklar ve patronları tarafından akşam hekime gitmeye zorlanacaklar. Sekiz saatlik bir nöbet için öngörülen ücret 72 TL.

4- Polio aşılamasında son durum:

Gündem maddesi hakkında İTO Temsilciler Kurulu Divanı’ndan Dr. Naciye Demirel tarafından bilgilendirme yapıldı.
Dr. Naciye Demirel: 5-11 Haziran 2014 tarihleri arasında çocuk felci aşı kampanyası gerçekleştirildi. Suriye ve Irak’ta polio görülmesi nedeni ile risk altında olduğumuz kabul edildiği için kampanya yapıldı. 14 ilde tüm il kapsamında aşı kampanyası yapıldı. İstanbul’da 6 ilçe riskli kabul edildi, bunun kriterleri Halk Sağlığı Müdürlüğü tarafından bildirilecekti ama bildirilmedi. İTO heyeti Halk Sağlığı Müdürü ile görüştü, neden tüm ilde değil de sadece altı ilçede aşı yapıldığı soruldu; sadece TSM hekimlerince değil ASM’lerinde çalışan hekimlerin de katılımı ile aşı kampanyasının yürütülmesi önerildi. Kampanya ASM hekimleri çalışmaya dahil edilmeden gerçekleştirildi. Aile hekimleri nöbet bizim işimiz değil ama aşı bizim işimiz bu nedenle kampanyaya katılmalıyız talebinde bulundularsa da reddedildi.
Sağlıkta dönüşüm her şeyi paramparça etti. Sağlığı ve sağlık kurumlarını, sağlık çalışanlarını parçalara ayırdı. Beş yaş altı nüfus olunca TSM’ye başvurması gerekiyor; ama beş yaşında çocuk denince ASM’ye gitmesi gerekiyor. Kampanya 13 Haziran’a uzatılarak bitirildi. Gümbür gümbür geliyorum diyen bir salgın tehdidine rağmen aşı kampanyası “yaptım oldu” denilerek bitirildi. Ümraniye’de 56 bin çocuk aşılanması planlanmıştı ama ancak 32 bin çocuk aşılanabildi.

Aşı kampanyası sırasında belli bir coğrafyada bulunan beş yaş altı tüm çocuklara en fazla bir hafta içerisinde bu aşı yapılmalıydı. Bu hedefe ulaşılamazdı, ulaşılamadı da. Şu an karşı karşıya kaldığımız tehdit, başta bulunduğumuz noktadaki kadar ürkütücü.

Hem sistematik hem de stratejik değerlendirme yapılmasında ısrarcı olmamız gerekir.

Kampanyayı çalışanlar açısından da izlemeyi planlamıştık. Baskı, zorlama, mobbing… Sahada hiç bilmedikleri yerlere gitmek zorunda kaldılar. Bu amaçla Sultangazi ve Esenyurt’a gittik. Nasıl bir kampanyaydı, ne tür sıkıntılar yaşadınız sorularını yönelttik. Sultangazi TSM’de 2 hekim olmasına karşın 9 ekip ile kampanyayı gerçekleştirmişler. Esenyurt’ta ise sadece bir hekim varmış; desteğe gelen ekiplerle aşılamayı yapabilmişler. Sultangazi’de yüzde 90 aşılama oranına ulaşmışlar. Aile hekimlerinin katılımı ile oranlar artmış. Organizasyon çok kötüymüş, kaos yaşanmış. Herkes canla başla çalışmış. Ancak ekipler yalnız bırakılmış ve takdir edilmemişler. Dağ tepe ıssız yerlerde çalışmışlar. Verilen kumanya çok kötüymüş. Güvenlik sorunu en önemli sorunlardan biriymiş. Ekiplerin ne yapacağını bilememesi, özel hekimlerin defans göstermesi, duplikasyonlar, çatışmalar yaşanan sorunlar olarak dile getirildi. Ziyaret etmemiz nedeni ile çok mutlu oldular. Kampanya sırasında harcadıkları emek için bir teşekkür ve kutlama mesajı göndermeliyiz.

Bir sonraki kampanya için değerlendirmelerde bulunmalıyız, TSM’deki meslektaşlarımızın görüş ve önerilerini almalıyız.

Dr. Samet MENGÜÇ
Temsilciler Kurulu Divanı adına


Bu HABERİ Paylaş!