TTB Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu Kuruluşunu Açıkladı: Sağlığın Yolu, Barış ve Demokrasiden Geçer


  • Kasım 17, 2025
  • 113

Türk Tabipleri Birliği (TTB) 77. Büyük Kongresi’nde ortaya konan görüşler doğrultusunda kurulan Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu, 17 Kasım 2025 günü İstanbul Tabip Odası (İTO) Kadıköy Bürosu’nda ilk basın toplantısını düzenledi.

Toplantıya TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Pınar Saip, Merkez Konseyi üyeleri Dr. Ali Karakoç ve Dr. Mehmet Şerif Demir; TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi Dr. Taner Gören ve Etik Kurul üyesi Dr. Taner Özbenli; TTB Merkez Konseyi önceki dönem başkanlarından Dr. Gençay Gürsoy, Dr. Raşit Tükel, Dr. Selim Ölçer ve Dr. Şebnem Korur Fincancı; TTB Merkez Konseyi önceki dönem üyeleri Dr. Bülent Nazım Yılmaz ve Dr. Metin Bakkalcı ile Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu üyeleri katıldı.

Basın toplantısının açılış konuşmasını Dr. Taner Gören yaptı. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1948’de kabul ettiği ve TTB’nin de esas aldığı “Sağlık; fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik halidir” tanımını aktaran Gören, bu sosyal iyilik halinin belirleyenleri arasında barış ve demokrasinin de bulunduğunu hatırlattı. Dünyada, bölgede ve Türkiye’de gerek savaşlar ve çatışmalar gerekse de iktidarların otoriterleşme yönelimleri nedeniyle barış ve demokrasiye duyulan ihtiyacın arttığını belirten Gören; TTB’nin, geçmiş deneyimlerinden de hareketle barış ve demokrasi çabalarının içinde yer alacağını ifade etti.

Dr. Pınar Saip’in basın açıklaması metnini okumasının ardından katılımcılar kısa sözler aldı.

Dr. Selim Ölçer; “Her ne gerekçe ile olursa olsun, barışın gündeme gelmesi hem bireyler hem de hekimler için çok önemli” diyerek söze başladı. Toplumun çatışma, şiddet ve kavga ikliminden çıkarılması, huzurun ve refahın sağlanması, çocuklar başta olmak üzere acının sonlandırılması gerektiğini kaydeden Ölçer, “Tabii sadece negatif bir barış ortamı oluşturmaktan değil; parlamentonun atacağı demokratik adımlarla taçlanan ve güvence altına alınan bir barış ortamından söz ediyoruz” diye ekledi.

Dr. Gençay Gürsoy; silahların susturulmasına yönelik adımların çok önemli olduğunu söyledikten sonra sürece dair duyduğu kaygıyı dile getirdi: “İktidarın bakış açısını, Meclis’teki komisyon çalışmalarını değerlendirince bu sürecin beklediğimiz sonuca ulaşması için duyduğum güven sıfırdır. İktidar temsilcilerinin sözlerine bakınca, ‘hukuk devleti’ tanımını kullanmadıklarını gördükçe güven duymuyorum.” Sürecin hızla toplumsallaşabilmesi için basit adımlar atılabileceğine dikkat çeken Gürsoy, hekimlerin her ne koşulda olursa olsun barış fırsatının peşinden gitmek zorunda olduğunun altını çizdi.

Dr. Raşit Tükel; savaş ve çatışma durumlarının insan sağlığını tehdit eden en önemli unsur olduğunu bilen hekimlerin, bu tehdidi bertaraf etmeye yönelik çabaların içinde olması gerektiğini söyledi. Haksız-hukuksuz tutuklamaların yaşandığı, seçme-seçilme hakkının ortadan kaldırıldığı, mahpusların ağır koşullar altında yaşamaya zorlandığı bir dönemde barış ve demokrasi mücadelesinin bir arada ele alınması gerektiğini vurgulayan Tükel, “Demokratik bir ortam yaratılmazsa, atılacak adımların kalıcı sonuçlara ulaşması zor. Bir an önce bu antidemokratik uygulamalara son verilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz” dedi.

Dr. Şebnem Korur Fincancı; TTB’nin bir meslek örgütü olmasının yanı sıra barış, demokrasi, adalet, özgürlükler için mücadele eden bir demokratik kitle örgütü olduğunu hatırlattı. İktidara yönelik güvensizliklere ve kaygılara atıf yapan Korur Fincancı, “Çalışma grubumuzun görevi güven duymak değil, toplumun güven duyması için yapılacakları birlikte değerlendirip bunun için bir mücadele yürütmektir. Biz bu mücadeleyi tek tek insanları iyileştirerek değil, toplumun iyilik halinin nasıl olması gerektiğini önümüze koyarak vermeliyiz” diye konuştu.

Dr. Bülent Nazım Yılmaz; hekimler için barışın sadece bir çatışmasızlık ortamı değil, aynı zamanda yaşam ve sağlık hakkı anlamına geldiğini belirterek tüm emek-meslek örgütleriyle ortak mücadeleye hazır olduklarını kaydetti.

Dr. Taner Özbenli; barış mücadelesinin çok sayıda başlıkta yürütülecek küçük mücadele alanları barındırdığına dikkat çekerek hapishanelerdeki hak ihlallerine vurgu yaptı. “Hapishanelerde politik önyargılara dayalı bir düşman siyaseti uygulanıyor” diyen Özbenli; “kuyu tipi” olanlar başta olmak üzere tüm hapishanelerde temel hakların yok sayıldığını, mahpusların yeterli ve nitelikli sağlık hakkına ve hatta günlük alması gereken ilaçlara erişemediğini, sevklerin sağlıksız koşullarda yapıldığını ve kelepçe uygulamalarının dayatıldığını aktardı.

Son olarak çalışma grubu üyesi Dr. Zeki Gül; hekimlerin çatışma süreçlerinde hem doğrudan hem de dolaylı tanıklara dönüştüğünü, çatışmaların yarattığı toplumsal sonuçların görülmez yönlerini de gördüğünü ifade etti. Gül, “Bu nedenle barış sadece siyasal bir süreç değil, bir biyolojik iyileşme sürecidir. Biz hekimler, barış ve demokrasi mücadelesini yaşam ve sağlık hakkının ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz” dedi.

Basın toplantısı, soru-yanıtların ardından 13-14 Aralık 2025’te yapılacak “Sağlık İçin Barış ve Demokrasi Çalıştayı”nın çağrısı ile sona erdi.

Dr. Pınar Saip tarafından okunan basın açıklamasının tamamı için tıklayınız.


Bu HABERİ Paylaş!