Salgınlar Kader Değildir! Önlenebilir Sağlık Sorunlarıdır! Sağlık Bakanlığını Salgına Karşı Somut Tedbirler Almaya Davet Ediyoruz!


  • Ekim 27, 2025
  • 126

Ağustos ayının ikinci yarısından itibaren soğuk algınlığı-grip benzeri semptomlarla seyreden bir salgının içindeyiz. Havaların soğuması ve okulların açılmasıyla beraber mevsimsel soğuk algınlığı yapan viral hastalıkların toplumda salgın yapması hemen her yıl dünyanın yaşadığı bir döngü. Sağlık Bakanlığı, salgını önleyici koruyucu sağlık tedbirleri almak yerine adeta salgını kabullenen bir görüntü çiziyor. Bunun bir an evvel değişmesi gerekiyor.

Bu sene soğuk algınlığı-grip benzeri semptomlarla seyreden salgın beklenmedik şekilde Ağustos’a kaydı. Oysa henüz hem havalar soğumadığından soğuk algınlığı virüslerinin hem de İnfluenza (grip) virüsünün salgın mevsimi gelmemişti. Bu beklenmedik erkene kayma, COVID-19’un yeni varyantının dünya çapında yaptığı salgın nedeniyle oldu. Neyse ki COVID-19’un bu yeni varyantının ağır hastalık yapma potansiyeli ve öldürücülüğü düşük. Ancak bağışıklık sistemi baskılanmış, kronik hastalığı olan ve 65 yaşında üzerindeki kişilerde ağır seyredebiliyor, ölüme dahi neden olabiliyor. Bunları yapmadığı durumda, işgücü kaybına neden olabiliyor. Bu nedenlerle virüsün toplumda kontrolsüz yayılmasının önüne geçmek önem arz ediyor.

Yalnızca COVID-19’un değil mevsimsel olarak görülen ve salgınlar yapan diğer virüslerin de yayılmasının önüne geçmenin yollarından biri maske takmak. İş yerleri, okullar, sağlık merkezleri, toplu taşıma gibi insan yoğunluğunun olduğu mekânlarda maske takılması, hijyene dikkat edilmesi ve ortamın yeterli ve sık havalandırılması virüsün bulaşını azaltmada etkili olacaktır.

Salgından korunmada en etkili yol ise aşılama. Sağlık Bakanlığı, risk grubunda olan bireylerin İnfluenza aşılarını ücretsiz olarak karşılıyor. Ancak bu risk grupları hem dar tutuluyor hem de yeteri kadar aşı sipariş edilmiyor. Diğer yandan Bakanlığın aşıyı ücretsiz karşılaması veya sizin aşıyı ücretini vererek almak istemeniz aşı olmanızı garanti etmiyor. COVID-19 aşıları için durum daha da vahim. COVID-19’un yeni varyantına karşı etkili aşılar bulunmakla birlikte çok uzun zamandır ülkemize getirilmiyor.

Ülkemizde özellikle yabancı paralar karşısında Türk Lirası’nın aşırı değer kaybettiği 2018 yılından beridir sonbahar aylarında ilaç ve aşı piyasası bir arz kıtlığı içine girmekte. Sağlık Bakanlığının ilaç şirketlerine dayattığı Dolar/Avro kuru, mevcut kura göre düşük kaldığı için her yıl sonbaharda ilaç şirketleri fiyatlara zam gelmesi için ilaç arzını sınırlandırıyor. Böylece vatandaşın ilaç ve aşı tedariğinde sorunlar yaşanıyor.

Sağlık Bakanlığının ne COVID-19 ne İnfluenza ne de diğer mevsimsel virüslere bağlı salgınlara karşı derli toplu bir politikası mevcut. İstanbul İl Sağlık Müdürü Abdullah Emre Güner, maske takmanın, hijyenin, mesafenin öneminden bahsettiği ama bunlara dönük somut atılan adımlardan bahsetmediği bir demeç vermiş. Ayrıca demecinde salgını normalleştirip, hastane ve yoğun bakım servis yataklarının hazırlıklarının tamam olduğunu söylüyor. Bakanlığın “Haftalık Solunum Yolu Virüsleri Sürveyans Rapor”ları bir ay geriden açıklanıyor ve Türkiye çapında virüslerin sürveyansı için haftalık yapılan test sayıları ise yüzü bile bulmuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) son 28 günlük verilerine göre Türkiye’de görülen COVID-19 vakalarının sayısı yalnızca 3 (üç). Belli ki Bakanlık DSÖ’yle gerçek verileri paylaşmıyor. Bunları alt alta dizdiğimizde Sağlık Bakanlığı’nın, COVID-19 pandemisindeki politikasını aynen devam ettirdiğini, pandemiden hiçbir ders çıkarmadığını bize gösteriyor: Salgına karşı koruyucu tedbirleri önemsememek, yaygınlığını tespit etmek için yeterli düzeyde test yapmamak, test sonuçlarını güvenilir şekilde paylaşmamak, salgını hastanelerde karşılamak.

Grip mevsimine girmiş bulunmaktayız. Diğer soğuk algınlığı virüsleri ve COVID-19 virüsü de dolaşımda. Salgının doğal bir olguymuşçasına Sağlık Bakanlığı tarafından yalnızca izlenmesi, sağlık merkezlerine başvuruyu ciddi şekilde arttırıyor. Bu, sağlık çalışanlarına iş yükü olarak geri dönüyor, vatandaşların da işlerine/okullarına gidememelerine, hatta ağır hastalık tablosundan ölüme varan durumlarla karşılaşmasına neden oluyor.

Sağlık Bakanlığı, maske kullanımını ve aşı olmanın önemini anlatan ve vatandaşları bunlara teşvik eden kamu spotları, broşürler vb. hazırlayıp yaygın şekilde yaymalıdır. Yalnızca “maske tak, aşı ol” demek yetmez. Ekonomik kriz ortamında bu koruyucu önlemler ücretsiz olarak vatandaşa sağlanmalıdır. İlaç ve aşıya erişimin tamamen piyasanın insafına terk edilmesinin sorumlusu vatandaş değildir. İlaçların ve aşıların kamu kaynaklarıyla üretilip ücretsiz dağıtılması için kapatılan Hıfzısıhha Enstitüsü açılmalı, ihtiyaç olan ilaçların ve aşıların üretilmesi sürecine başlanmalı, ilaçlarda ve aşılarda dışa bağımlılık sonlandırılmalıdır.

Salgınlar birer doğa olayı değildir. 2025 dünyasında önlenebilir sağlık sorunlarıdır. Gerekli ve eksik olan, bu yönde siyasi iradenin olmayışıdır. Aşılar, hâlâ hastalıklardan korunmanın en etkili yoludur. COVID-19 pandemisi boyunca aşıların milyonlarca hayatı kurtardığına dair ciddi pek çok çalışma mevcuttur. COVID-19’un yeni varyantına yönelik güncellenmiş aşılar vakit kaybetmeksizin ülkemize getirilmelidir. Aşılar, masraf kalemi değil, “hastalıklara düşman, insanlığa dost” adeta mucizevî halk sağlığı uygulamalarıdır.

Sağlıkta piyasalaşma, salgına karşı mücadeleyi de zayıflatmaktadır. Ücretsiz, eşit, nitelikli, devlet eliyle yürütülen ve planlanan sağlık hizmetinin acil gerekliliği burada da kendisini hissettirmektedir. İzlenen bu yanlış politikaların sorumlusu ne sağlık çalışanları ne de vatandaşlarımızdır. Sorumluluğu bulunan başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere yetkilileri gerekli tedbirleri bir an evvel almaya davet ediyoruz.

İstanbul Tabip Odası

 


Bu HABERİ Paylaş!