Aşı Candır Hayat Kurtarır!


  • Haziran 06, 2024
  • 910

Aşı tereddüdü olanların sayısının her geçen gün artması, kızamık, sarılık, boğmaca gibi aşıyla önlenebilecek hastalıkların endişe verici boyutlara ulaşması, tüm bunlara rağmen Sağlık Bakanlığının aşı reddi konusunu “ıslak imza”ya indirgeyerek toplumsal bağışıklamayı hiç dert etmeyip, cezayı aşı tereddüdü yaratanlara değil de aile hekimlerine kesmeye çalışmasıyla ilgili 6 Haziran Perşembe günü, İstanbul Tabip Odası (İTO) Cağaloğlu binasına basın toplantısı düzenledik.

“Sağlık Bakanlığı yine konunun özünü saptırıyor”

Toplantının açılış konuşmasını İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Emrah Kırımlı yaptı. Dr. Kırımlı, “Sağlık Bakanlığı bugüne kadar dijital olarak yaptığımız aşı reddi bildirimlerini kağıtla ve ıslak imzayla bildireceksiniz diye bir karar değişikliğine gitti. Bu karar değişikliğinin sebebinin ne olduğunu tam olarak anlayamıyoruz. Büyük ihtimalle Türkiye’deki aşı retleri çok arttığı için Sağlık Bakanlığı bu sorunu aile hekimliği çalışanlarına yıkarak, ceza keserek çözmeye çalışıyor. Aynı Sağlık Bakanı daha önce onaylı randevu meselesinde, Covid-19’da vaka, hastalık tanımlarında yaptığı gibi konunun özünü saptırıp başka bir konuyu tartışmamızı istiyor” dedi.

Türkiye’de aşıyla önlenebilir hastalıklardan dolayı hastanelerde yatan çocukların, hayatını kaybeden yurttaşların olduğunu belirten Dr. Emrah Kırımlı, “Sağlık Bakanlığının aşı tereddüdüne ve toplumsal bağışıklamanın kaybolmasına karşı sessizliğini ifşa etmek, buna karşı toplumu korumak için bir arada olacağız” diyerek sözü Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şube’den Hatice Yayla’ya bıraktı.  

“Aşının önemini anlatmak bakanlığın görevidir”

Sağlık Bakanlığının, mayıs ayının son iki gününde aile sağlığı merkezlerinden aşı reddi ile ilgili istediği ıslak imzanın bir performans tehdidi olduğunu söyleyen Yayla, toplumun sağlığını korumanın, aşı tereddüdü yaşayan ailelerin endişelerini gidermenin, aşının önemini anlatmanın Sağlık Bakanlığının görevi olduğunu hatırlattı.

“Bakanlığı göreve çağırıyoruz”

Toplantıda konuşan Birlik ve Dayanışma Sendikası Marmara Şube Başkanı Dr. Ahmet Mehlepçi de aşının zorunlu olması gerektiğinin ve bu konuda bir kanun çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. Bakanlığın görevini yapmadığını, aşı reddinin bu kadar artmasının sorumluluğunu aile hekimlerine yıktığını belirten Dr. Mehlepçi, “Belediyeler dahi HPV aşısında sorumluluk aldılar, bakanlık hala uyumaya devam ediyor. Bakanlığı göreve çağırıyoruz” dedi.

“Bebeklik ve çocukluk aşıları zorunlu olmalı”

TTB Aile Hekimleri Kolu ve İTO Aile Hekimliği Komisyonu üyesi Dr. Recep Yılmaz Koç, 2023 yılında Türkiye’de 5 bine yakın kızamık vakası görüldüğünü hatırlattı.  Dr. Koç, “Diyarbakır Tabip Odası’nın verdiği  bilgiye göre, Diyarbakır’da boğmaca vakaları görmeye başladık ve bebek ölümleri olmakta” diyerek Sağlık Bakanlığını konuyla ilgili açıklama yapmaya davet etti.

Aşılamanın aksamasının bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını çizen Dr. Recep Yılmaz Koç, “Aşısız nesiller çoğalınca oluşacak bulaşıcı hastalıklar aşılı çocukları bile etkileyecek duruma gelecektir. TTB olarak bir an önce Hıfzıssıhha Kanunu’nun değiştirilmesi ve Türk Ceza Kanunu’na madde konularak bebek ve çocuklara bazı aşıların zorunlu olarak yapılmasını talep ediyoruz” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

“Muhalefet aşı konusunu gündem haline getirmeli”

İTO Aile Hekimliği Komisyonu üyesi Dr. Turan Karakaş, politikacıların toplumda aşı konusunda bir tereddüt yarattıklarını ve bunun, altında ekonomik bir neden yatan politik bir tercih olduğunu söyledi. Aşıdansa tedavi etmenin, hastalıktan korumaktansa tedavi etmenin tercih edildiğini belirten Dr. Karakaş, muhalif unsurların bu konuyu daha fazla gündem haline getirmesini talep etti.

Basın toplantısı, Dr. Emrah Kırımlı’nın ortak basın açıklamasını okumasının ardından sona erdi. Basın metni şöyle:

Aşı candır hayat kurtarır!

Hoş geldin bebek yaşama sırası sende senin yolunu gözlüyor kuşpalazı, boğmaca kara çiçek, sıtma ince hastalık, yürek enfarktı kanser filan.

Nazım Hikmet bu dizeleri yazdığında 1961 yılıydı. Ardından geçen on yıllar boyunca onbinlerce sağlık emekçisi bebeklerimizi bu hastalıklardan korumak için köy demeden, kasaba demeden sokak sokak ev ev büyük bir gayret ve emekle çocuklarımızın aşılarını tamamladık. Çiçek hastalığı artık yok. Sadece aşılama sayesinde. Bağışıklama programımızla aşılarını tamamladığımız çocuklarımız artık hayata daha güvenle başlıyorlardı. Biz sağlık çalışanlarının emeği ve kamu idaresinin desteği ile bağışıklama programımızı uyguluyorduk.Ancak 2024 yılında bebeklerimizin yine boğmaca nedeniyle öldüğünü öğreniyoruz. Kızamık Türkiye’nin dört bir yanında binlerce çocuğumuzu hasta ediyor, hastanede yatmaları gerekiyor. Onlara yılın emeği son yıllarda heba edildi. Yıllardır defalarca uyardığımız halde Sağlık Bakanlığı toplumun sağlığını korumayı düşünmüyor. Bugün geldiğimiz noktada ülkemizde aşıyla önlenebilir hastalıklardan dolayı bebeklerimiz ölüyor. Aşı tereddütü ve aşı reddi dalga dalga büyüyor. 2024 yılında aşıyla önlenebilir hastalıklar nedeniyle çocuklarımız hayatını kaybediyor. 2 aylık bir bebek henüz boğmaca aşısı olamayacak kadar küçük olduğu için hayatını kaybedebiliyor. Sağlık Bakanlığı ise aynı COVID zamanında yaptığı gibi hastalıkları ve verileri gizliyor. Öksürüğü ve nefes darlığı olan ve hatta hastalığın etkeni laboratuvar verileri gösterilmiş olan çocukların bile tanısını gizliyor.

Toplumda aşı tereddüdünü yaratan tam olarak budur. COVID aşıları döneminde iyice ayyuka çıkan bilgi kirliliği ve doğru bilginin toplumdan gizlenmesi nedeniyle yurttaşlarımızın aşıya karşı tereddüdü oluşuyor. Sağlığı ticarileştiren, tedavi edici yaklaşımı her ne pahasına olursa olsun körükleyen yaklaşım nedeniyle yurttaşlarımız sağlığından oluyor. Oysa Sağlık Bakanlığının görevi toplumun sağlığını korumak, topluma doğru ve güvenilir bilgiyi ulaştırmaktır. Biz ne yazık ki Sağlık Bakanlığının gündemi değiştirmek ve toplumu bilgisiz bırakmak için açıklamalarımız üzerine kafa karıştırıcı konuşmalar yapacağını biliyoruz. Aşı tereddüdünü yaratan budur. Yurttaşlarımız kime ve neye inanacağını bilemiyor. Bu kafa karışıklığı içinde çocuklarını korumak isterken onları aşı ile önenebilir hastalıklara karşı korunmasız bırakıyorlar.

Toplumsal bağışıklığımızı kaybettiğimiz bu günlerde de en çok korumak istediğimiz ve bunun için en çok uğraştığımız çocuklarımız, bebeklerimiz, annelerimiz, yaşlılarımız ve ağır hastalığı olanlarımız aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle hastaneye yatıyor hayatını kaybediyor. Sağlık Bakanlığının politikalarının istediği de bu, daha çok hastalanmamız, daha çok hastaneye yatmamız, daha çok yoğun bakım yatağının dolu olması.

Grip hastalığı ve grip aşıları bakanlığın bu politikalarının en açık yansıması. Karmakarışık bir grip aşısı programı ile kim nerede ne zaman grip aşısı olacağını bilemiyor, aşı reddi propagandasından nemalanan bir takım bilim dışı ve toplum sağlığı karşıtlarının söylemlerine alabildiğine izin veriliyor, az sayıda grip aşısı satın alınıyor ve toplum grip aşısı olamıyor. Sağlık Bakanlığı aşılamaya ayırmadığı kaynağın kat be kat fazlasını ise grip hastalığının tedavisinde kullanılan ilacı ithal etmek için harcıyor. Grip nedeniyle milyonlarca kişi hastaneye, acillere başvuruyor, Sağlık Bakanı ne çok insanımız hastaneye gitti diye övünüyor ve en sonunda yoğun bakım ihtiyacı olan onbinlerce vatandaşımız olunca da yoğun bakım yatağı sayımızla övünüyor. Oysa tüm bu başvurular ve yatışlar aşı ile büyük oranda önlenebilirdi. Ölümler gerçekleştiğinde ise bu bilgileri gizliyor.

Benzer durum HPV aşısı ve rahim ağzı kanseri için de geçerlidir.

2024 yılında Türkiye’de boğmaca nedeniyle bebekler öldü, bir çocuk hekimi olan Sağlık Bakanı bu konuda tek kelime konuşmuyor. 2 yıldır kızamık salgını ile boğuşuyoruz bir çocuk hekimi olan Fahrettin Koca bunu önlemek için yapması gereken tek şeyi yapmıyor, toplumun aşı tereddütünü gidermiyor.

Bugün geldiğimiz noktada aşı tereddütü halk sağlığını tehdit etmektedir. Bunun sonucunda, takip ettiğimiz hastalarımızı, bebeklerimizi, çocuklarımızı, gebelerimizi kaybediyoruz. Randevu krizine karşı dijital onay, MHRS, akıllı telefon kullanımını, teletıbbı yani teknolojiyi sürekli öven ve öneren Sağlık Bakanının aşı reddine çözümü artık retleri bilgisayardan değil elle ve kağıtla göndermemiz. Sadece İstanbul’da, sadece bu ay onbinlerce ıslak imzalı aşı ret formu ilçe sağlık müdürlüklerine gönderildi. Türkiye genelindeki sayıyı bu hafta için aile hekimi arkadaşlarımızdan öğrenip toplumu bilgilendireceğiz. Sağlık Bakanı kendi yarattığı sorunu biz aile hekimliği çalışanları üzerine yıkmıştır. Bir haftadır Tüm Türkiye’de zaten az sayıda olan aile hekimliği çalışanları, ebe, hekim ve hemşireleri gereksiz bir bürokrasi altında ezilmektedir. Benzer şekilde ilçe sağlık müdürlüklerinde çalışan emekçiler bu formları tek tek okumakta, imzalamakta, kayıt etmekte ve bir üst kuruma bildirmektedir. Bir Kafka romanındaki bürokrasi aşırılıklarının trajik karakterlerine döndürülmüş durumdayız. Kağıtlar bir yerlerden bir yerlere uçuşuyor. Ancak işin öznesi olan çocuklarımızın eksik aşıları ne olacak, aşı olmadığı için hastalanan, hastaneye yatan ve hayatını kaybeden bebeklerimiz ne olacak? Sağlık Bakanı bunu konuşmamızı istemiyor. Asıl sorunumuz budur.

Biz aile hekimliği çalışanları yıllardır aşı candır hayat kurtarır diyoruz. Hekimlik yeminimizde Yaşama ve yaşatmaya and içtiğimizi anımsatıyor, Yurttaşlarımızdan bize güvenmeye devam etmelerini talep ediyoruz. Sizlerin en değerlisi olan çocuklarınızın sağlığını korumanın bizim de en önemli önceliğimiz olduğunu hatırlatmak istiyoruz. 2024 yılında hiçbir çocuğumuz kızamıktan, boğmacadan ölmesin istiyoruz. Biliyoruz para verip televizyonlara çıkan, sosyal medyada paralı kampanyalar yapan isimlerinin önünde akademik ünvanlar koyan kimi isimler zihninizi karıştırıyor. Sizlerin kapı komşunuz mesafesindeki hekimler onlar değil, onlar kendilerinin de çocuklarının da aşılarını eksik bırakmıyorlar. Sizleri ise kaygılandırıp bundan kazanç elde ediyorlar. Güvenmeniz gereken hemen yanı başınızdaki ebe, hekim ve hemşirenizdir. Uğradığımız tüm baskı ve yıldırmalarına karşı sizin sağlığınızı korumak için çalışan bizlere güvenin. Sağlık Bakanlığı sizin sağlığınızla değil hastalığınızla ilgileniyor. Bizi de sizin sağlığınızı korumaktan vazgeçirmek için bürokrasiye ve cezaya boğmaya çalışıyor. Ancak biz aile hekimliği çalışanları buna izin vermeyeceğiz. Aşı bizim işimiz demeye devam edeceğiz, toplumun ve çocuklarımızın sağlığını korumak için mücadele etmemiz gerekiyorsa bu mücadeleye sonuna kadar devam edeceğiz.

Buradan Sağlık Bakanlığına sesleniyoruz. Aile Sağlığı Merkezlerinde bizi aşı ret formları ve ceza tehdidi ile baskı altına almaya çalıştığınızı, ticarileştirdiğiniz sağlık politikalarınızı sürdürmek için bizi hastalarımızla karşı karşıya getirmeye çalıştığınızı biliyoruz ancak sağlığını koruduğumuz her hastamız, her bebeğimiz bizim işimizin ve bu işi yapmamızın ana gerekçesidir. Baskılarınız bizi yıldırmayacak. Toplumu bilgilendirmeye ve korumaya devam edeceğiz. İşimizi şimdiye kadar olduğu gibi hakkıyla yapmaya devam edeceğiz.

Kendisi de bir çocuk hekimi olan Sağlık Bakanına sesleniyoruz. Aşı ile önlenebilir hastalıkların neler olduğunu ve sonuçlarını en iyi o bilir. Hekimlik andını hatırlamasını ve işini yapmasını istiyoruz. Aile Sağlığı Merkezlerine aşıların eksiksiz temin edilmesini istiyoruz. Burada çalışan bizlerin güvenli çalışma ortamını sağlamasını, daha çok hasta bakmaya teşvik değil, koruyucu sağlığın ve sağlığı koruyan biz sağlık emekçilerinin desteklenmesini istiyoruz. Aşı kararsızlığını önlemeye yönelik gerekenleri yapılmasını istiyoruz. Aşı ret formlarına boğulmak değil, aşı tereddüdü olan hastalarımızın doğru bilgilendirilmesini istiyoruz. Parayla basına konuşup yıllardır halkımızı kandıranların yarattığı bilgi kirliliğinin temizlenmesini istiyoruz.

Sağlık Bakanından yıllar önce kendi hükümetinin Meclise getirdiği aşı kanununu artık yasalaştırmasını bekliyoruz.

2024 yılında bebekler boğmaca nedeniyle ölüyorsa, kızamık nedeniyle yoğun bakımda kalıyorsa, sarılık nedeniyle hastaneye yatıyorsa bunun sorumlusu Sağlık Bakanıdır. Ülkemizde aşı reddi/aşı tereddüdü giderek artıyorsa bunun sorumlusu sağlık bakanıdır. Bunu açıklamak için yazılar yazması gereken, savunma vermesi gereken de Sağlık Bakanıdır.

Buradan tüm basın emekçilerine, tüm siyasi partilere, tüm meslek örgütlerine, tüm uzmanlık derneklerine, tüm hak savunucularına sesleniyoruz. 2024 yılında Türkiye’de bebekler boğmaca nedeniyle hayatını kaybetti. Sizi aşı candır hayat kurtarır demeye davet ediyoruz. Aşı teredüdü yaratanların sözlerine karşı çocuklarımızın hayatı, toplumun sağlığı için öne çıkmaya, doğru bilgi ile topluma güven vermeye davet ediyoruz.

 

 

 

 

 

 


Bu HABERİ Paylaş!