İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu Tasarısı Taslağı Hakkında Değerlendirme


  • Ekim 06, 2010
  • 9053

1- İSG Yasa Tasarısında amaç “işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının sürekli olarak iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemek” olarak ve kapsam da; “Bu kanun; kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, … tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” (m.2) şeklinde belirlenmiştir.

Oysa işvereni devlet olan kamu çalışanları için sigorta yasası çıkarılmadığından ve çalışanlar adına prim ödenmediğinden; devlet memurları iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hakkından yararlanamamaktadır.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu ile kamu çalışanları Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınmış olsa da, iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamına alınmamışlardır. SSGSS Kanunu gereğince memurlar adına emekliliğe esas aylık tutar üzerinden (toplam %36) kısa ve uzun vadeli sigorta pirimi ödenmektedir. Ancak, tüm sigortalılar için işveren (yani devlet) tarafından ödenmesi gereken, iş riskine göre değişen oranlardaki (%1–6,5) “iş kazası ve meslek hastalığı primi”, devlet memurları adına ödenmemektedir.

Diğer taraftan, İSG Yasa Tasarısı (m.2/ç) “Bu Kanun hükümleri; çalışan istihdam etmeksizin kendi nam ve hesabına mal ve hizmet üretimi yapanlar hakkında, uygulanmaz” ibaresi ile kendi nam ve hesabına çalışanları “istisnalar” içerisinde saymaktadır.

Bu nedenlerle “İSG Yasa Tasarısı Taslağı ile bütün çalışanlar iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alındı, sağlık ve güvenlik önlemleriyle ilgili çalışan sınırı kaldırıldı…” sözleri gerçek durumu yansıtmamaktadır.

2- Yasa Tasarısı işverenleri, “iş sağlığı ve güvenliği hizmetini sunmak için” işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi görevlendirmekle yükümlü kılmaktadır. Ancak aynı madde (m.7/1) içinde “Bünyesinde bu vasıflara sahip personel bulunmayan işyerlerinde, bu hizmetin tamamı veya bir kısmı ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alınarak yerine getirilebilir” ibaresine yer verilerek bu hizmetin taşeronlaştırılmasına olanak sağlanmaktadır.

3- İSG Yasa Tasarısının çalışma süresi ile ilgili (m.7/2) düzenlemelerine bakıldığında; işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının çalışma sürelerinin “çalışan başına ayda; çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için en az 20 dakika, tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için en az 15 dakika, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için en az 10 dakika olacak şekilde” hesaplandığı görülmektedir. Buna göre çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri 585, tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri 780, az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri 1170 işçiden fazla istihdama sahip ise işverenleri, “işyeri sağlık ve güvenlik birimi” (İSGB) kurmakla yükümlü olmaktadır.

İş Yasası 81 inci madde Taslak ile yürürlükten kaldırılacağından 50’den fazla işçisi olan işyerlerinde “İSGB kurmak ve işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı istihdamı” zorunluluğunun sınırları yeni düzenlemeyle 585-780-1170 rakamlarına çekilmekte, böylece 2009 yılında yayınlanan yönetmelikte 500-750-1000 olarak belirlenen sayının da üstüne çıkılmaktadır. Bu kadarla da kalınmayarak işverenlerin istemeleri durumunda tüm işyerlerinde hizmetin tamamını, piyasa koşullarında OSGB’den alabilecekleri bir sistem öngörülmektedir.
4- İSG Yasa Tasarısı “işyeri hemşiresi/sağlık memuru” nu da tümüyle alandan çıkarmaktadır. 1980 ve 2003 tarihli yönetmelikler; 50’den fazla işçi çalıştıran ve işyeri sağlık birimi açmak zorunda olan tüm işyerleri için işyeri hemşiresi veya sağlık memuru istihdam zorunluluğu getirmiştir. Dünyada ve Türkiye’de “işyeri hemşireliği” bilim dalı ve uzmanlık alanı olarak kabul edilmesine ve söz konusu düzenlemeler ortaya çıkana kadar işyerlerinde işyeri hemşiresi veya sağlık memuru çalıştırma zorunluluğu olmasına rağmen, her yeni düzenleme ile bu zorunluluk biraz daha gevşetilmiştir.

5- İşverenin, “mesleki risklerin önlenmesi ve bu risklerden korunmasına yönelik çalışmaları da kapsayacak iş sağlığı ve güvenliği hizmetini … kendisi üstlenebileceği” (m.7/8) ve “risk değerlendirmesi yapabileceği” (m.10/1) düzenlemeleri de, işverenlerin kendisine ait işyerlerinde bir bakıma işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı görevini üstlenmesi anlamına gelmektedir.

6- Aynı Taslak, denetim eksikliğini kapatmak adına olsa gerek, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarına “görevlendirildikleri işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuata uygun olan tedbir ve tavsiyelerini işveren veya işveren vekiline yazılı olarak beyan etmek, beyan edilen hususların işveren tarafından yerine getirilmemesi halinde ise bu hususu Bakanlığa bildirmek” (m.9/2) yükümü getirmektedir.

Ancak bu bildirimin yapılabilmesinin koşullarının başında gelen işyeri hekiminin mesleki bağımsızlığını ve iş güvencesini sağlayan özel hükümlere yer verilmemektedir. Ayrıca bu bildirim üzerine Bakanlığın harekete geçme zorunluluğu da belirtilmemiştir.

7- 1475 sayılı İş Kanununda yer alan “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulu” ve ilgili Yönetmelik yürürlükten kaldırılarak, 4857 sayılı İş Kanunu’nda “İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulu” olarak yeniden düzenlenmiş ve yeni bir Yönetmelik hazırlanmıştı. İSG Yasa Tasarısının önceki versiyonlarında yer alan “İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulu” kavramı son Taslak’ta yer almamakta ve son Taslak 4857 sayılı yasadaki ilgili maddeyi (m.80) ve yönetmeliği de yürürlükten kaldırmaktadır.  Belirtmek gerekir ki, işyerlerinde işyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarının en önemli tutunma yeri olan, işyeri sağlık ve güvenlik hizmetlerinin tartışılıp karara bağlandığı bu yapının ortadan kaldırılması, çalışanların sağlığı ve güvenliğini olumsuz etkileyecektir.

8- İSG Yasa Tasarısı (m.8/9) “Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde, ilgili mevzuata göre çalıştırılmakta olan kurum hekimleri … asli görevlerinin yanısıra … çalışmakta oldukları kurum ve kuruluşların iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütmek üzere işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirilebilirler” düzenlemesi ile kurum hekimlerine yine angarya ve karşılığı olmayan bir hizmet yüklemektedir.

9- Bilindiği gibi Bakanlık 2003 yılından bu yana ard arda yaptığı düzenlemeler ile meslek örgütünün hekimler üzerindeki etkinliğini kırmak için, TTB’nin işyeri hekimliği eğitim programlarını boşa çıkarmaya, eğitimleri kendisine bağlamaya çalışmaktadır. Ancak bu düzenlemeler, 28.2.2006 tarihinde “kurumsal olarak mesleki eğitimi sürdürebilecek birikim ve yeterliliğe sahip olmadığı”, ÇSGB’nin bu alanda eğitim ve sertifika verme yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle Danıştay tarafından iptal edilmiştir.

Bu karar sonrasında TTB, İşyeri Hekimi Temel Eğitim Sertifika Kursları’nı üniversitelerle işbirliği çerçevesinde yapmaya başlamış ve 2005’ten itibaren kendisi
ile işbirliği protokolü imzalamış olan 19 üniversite ile söz konusu kurs programının içinde birlikte yer almıştır.

2008’de hazırlanan “İstihdam Paketi” ile ÇSGB’nin teşkilat yasasına “eğitim verme yetkisi olan kurum” ibaresi eklenerek Bakanlığın kendisini “Eğitim Kurumu” ilan etmesiyle Danıştay engeli aşılmıştır.

Bakanlık TTB-üniversite işbirliğiyle verilen eğitimleri referans göstermek yerine; işyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitimlerinde özel şirketlere yetki vermiştir. Ancak Danıştay 10. Dairesi yürütmenin durdurulmasına karar vermiştir.

10- Danıştay tarafından iptal edilen yönetmelik hükümleri “Kanun Teklifi” haline getirilmiştir. Başvurudan sonraki 31 gün içinde tüm süreç tamamlanarak 23 Temmuz 2010 da kabul edilen  “Gelir Vergisi Kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair” 6009 sayılı “Torba Yasa”yla, verilen sözler üzerine yatırım yapan taşeron işçi sağlığı ve güvenliği hizmet sunum kuruluşları ile özel ticari eğitim kuruluşları amacına ulaşmış; “Eğitim Kurumu” tanımı “İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görev yapacak işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının eğitimlerini vermek üzere Bakanlıkça yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren şirketlerce kurulan ve işletilen müesseseler” olarak yapılmıştır.

“Torba Yasa” ÇSGB’nin Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda bir kez daha değişiklik yaparak "İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer teknik ve sağlık personel ile işçilere eğitim vermek için kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren şirketler ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerini yetkilendirmek, gerektiğinde yetkilerini iptal etmek, hizmetin etkin ve verimli bir şekilde verilip verilmediğinin kontrol ve denetimini sağlamak, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının eğitimleri sonundaki sınavları yapmak veya yaptırmak, belgelerini vermek," ibaresiyle yetki konusunu da tartışılmaz kılmıştır.

11- İSG Yasa Tasarısı; işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanını bir kez daha tanımlamakta ve belgelendirilmelerinde Bakanlık yetkisine vurgu yapmaktadır. (m.4,8) Tasarıya göre; “İşyeri hekimliği belgesi; Eğitim kurumlarınca düzenlenecek işyeri hekimliği eğitim programlarına katılan ve eğitim sonunda Bakanlıkça yapılan veya yaptırılan sınavda başarılı olan hekimlere, Bakanlıkça veya akredite olmuş kurumlar tarafından verilir.” (m.8/3-b)

Tasarı “İşyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanlığı eğitimlerini vermek üzere gerekli yetki belgesine sahip kamu kurum ve kuruluşlarını, üniversiteleri ve Türk Ticaret Kanununa göre faaliyet gösteren şirketleri” (m.4/n) “Eğitim Kurumu” olarak yeniden tanımlamaktadır.

12- Danıştay’ın önceki kararlarına rağmen İSG Yasa Tasarısına göre (m.8/3-4); Bakanlık, 3 yıl teftiş yapan hekim iş müfettişleri ile İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ve bağlı birimlerinde 7 yıl çalışmış hekimlere istekleri halinde “işyeri hekimliği belgesi”; 5 yıl teftiş yapmış iş müfettişleri ile İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü ve bağlı birimlerinde 5 yıl çalışmış mühendislere istekleri halinde (A) sınıfı “iş güvenliği uzmanlığı belgesi” verilmektedir. Bu düzenlemelerin, bu alanda verilecek hizmetin gereğine uygun olmayacağı açıktır.

13- ÇSGB tarafından ‘geliştirilen’ düzenlemeye göre işyeri hekimleri ve iş güvenliği
uzmanlarının, belgelerini aldıkları tarihten itibaren 7 yıllık aralıklarla “eğitim
kurumları” tarafından düzenlenecek olan, ne olduğu tam olarak anlaşılamayan “Yenileme Eğitimi” programına katılmaları zorunludur.

14- İSG Yasa Tasarısı “Çalışmaktan kaçınma hakkı” başlığıyla düzenlemeler yapmaktadır (m.12). Tasarı “ciddi ve yakın tehlike” tanımlamasını “Acil durum planları” başlıklı maddede (m.11) yapmaktadır. Önceki taslaklarda “ciddi veya yakın tehlike” şeklindeki ifade “ciddi ve yakın tehlike” olarak değiştirilmiştir. Bir tehlikenin sadece ciddi olması, ya da sadece tehlikeli olması yetmemekte, her iki durumun beraberliğine ek olarak “önlenemez” de olduğu durumda söz konusu “hak” kullanılabilmektedir. Bir başka anlatımla işçi ölüm tehlikesini görecek ve işverene veya işveren vekiline başvuracak, işveren veya işveren vekili durumu derhal inceleyerek karar verecek, karar yazılacak, çalışana ve varsa iş sağlığı ve güvenliği çalışan temsilcisine bildirilecektir… İşçinin isterse çalışmaktan kaçınabileceği, bölgeyi terk edebileceği veya iş sözleşmesini feshedebileceği bir hak gibi sunulmaktaysa da, işçi ölmez de sağ kalırsa, iş güvencesi sorununun çözülemediği, haksız işten çıkartmaların önlenemediği, fazla çalıştırmaya sınır konamadığı bir ortamda bu hak, işverenin “işçiyi işten atma hakkı”nın gerekçesini oluşturabilecektir. 

15- “Çalışanların görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması” başlıklı maddede (m.16) “İşveren, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda çalışanların ve temsilcilerinin görüşlerini alır, teklif getirme hakkı tanır ve bu konulardaki görüşmelerde yer almalarını ve katılımlarını sağlar” düzenlemesi yer almaktadır.

Ancak işverenin görüş almaması durumunda bunun yaptırımı, doğruluğunun kanıtlanması durumunda 200-TL para cezası olarak belirlenmiştir. Bu düzenlemelerin caydırıcı olduğunu söylemeye olanak bulunmamaktadır.  

16- İSG Yasa Tasarısı; İş Kanunu’nda bulunan İSG ile ilgili tüm maddeleri yürürlükten kaldırmaktadır. Kimi maddeler Taslakta benzer veya değişik ifadelerle yer almakta, kimi maddeler ise taslakta hiç yer almamaktadır.

Kaldırılan düzenlemelerden bazıları; Yer ve su altında çalıştırma yasağı (m.72), İşverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri (m.77), İşin durdurulması veya işyerinin kapatılması (m.79), İş sağlığı ve güvenliği kurulu (m.80), İş sağlığı ve güvenliği hizmetler (m.81), İşçilerin hakları (m.83), Ağır ve tehlikeli işler (m.85, 86), On sekiz yaşından küçük işçiler için rapor (m.87), Gebe veya çocuk emziren kadınlar için yönetmelik (m.88) şeklinde sayılabilir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME

Tasarı, tüm çalışanların iş güvenliğinin sağlanması ve sağlığının korunup geliştirilmesine hizmete edecek bir yasa metni değildir. Özetle;

• İşçi sağlığının korunup geliştirilebilmesi için işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, işyeri hemşiresi ve işyeri sağlık ve güvenlik biriminde görevlendirilecek diğer personelin hak yetki ve sorumluluğunun özellikle işverenden bağımsızlıklarını sağlayacak; bu suretle etkin görev yapmalarının önünü açacak olan iş güvencesi sistemlerinden hiçbirinin Tasarıda yer bulmamış olması önemli bir sorundur.

• İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile çalışma ortamına ilişkin çalışanların sağlığını
koruyacak ve iyileştirecek hizmet organizasyonuna ilişkin eskisinden daha

olumlu düzenlemeleri içermemektedir.

• Ticarileşme işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında da kabul görmekte, bu alandaki hizmet ve eğitim, alınıp-satılan ve kâr sağlayan sektör olarak işverenlerin/sermayenin yeni girişim alanı haline getirilmektedir.

• İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin en önemli iki disiplini olan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı sertifikası verme yetkisine, tüm yargı kararlarına rağmen ÇSGB yeniden müdahil olmuş ve özel şirketlere –yeniden- eğitim yetkisi vermiştir.

• Çalışanların yaşamlarını ve sağlıklarını doğrudan ilgilendiren konularda söz sahibi olmaları, aktif rol üstlenmeleri, bu alana ilişkin işyeri düzeyinde politikaların oluşturulması ve sürece örgütlü katılımları yönünde hükümlere yer verilmemiştir.

• Taslakta önlemlere uyulmaması sonucu “hakların kullanımı” konusunda mağdur olabilecek çalışanlara yönelik özel güvence ve yaptırımlar da öngörülmemektedir.

Bilgilerinize sunulur. 22.09.2010

Hukuk Bürosu


Bu HABERİ Paylaş!