KRİZ, YEREL SEÇİM SONRASI TÜRKİYE VE 1 MAYIS'A İLİŞKİN...


  • Ağustos 24, 2010
  • 1752

TTB, DİSK, KESK ve TMMOB yöneticileri İstanbul'da ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, kriz, yerel seçim sonrası Türkiye, 1 Mayıs ve gereksinimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

05.05.2009

Değerli Basın Emekçileri,

Bizler uzun zamandan beri ülkenin içinden geçmekte olduğu ekonomik ve siyasal sorunları, emek ve demokrasiden yana güçlerle birlikte değerlendiren, nedenlerini sorgulayan, taleplerimizi ısrarla savunan, çözüm önerileri sunan örgütler olarak, toplumsal sorumluluğumuz gereği, kararlı ve inatçı bir mücadele azmiyle bugüne kadar açığa çıkan toplumsal tepkilerin vicdanı olduk.

Emek ve meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, yani demokrasi güçlerinin varlık nedeni, geniş kitlelerin meşru ve haklı taleplerini doğru bir mücadele ekseninde pratik olarak da yükseltmektir.

Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesinde toplumsal dinamiklerin yerini; emek ve meslek örgütlerinin bu çerçevede mücadele birliğini hep önemsedik, bundan sonra da önemsemeye devam edeceğiz.

1- İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin halka yansıyan en çıplak yüzü, 1 milyona yakın emekçinin işten atılması olmuştur. Büyümenin durmasına, istihdam politikalarının yanlışlığına, siyasi iktidar tarafından açıklanan paketlerin emekçileri ve yoksul halkı daha da yoksullaştırmasına rağmen, neoliberal politikaların uygulanmasında ısrar edilmektedir. Ön aşamaları tamamlanmış olan ve önümüzdeki günlerde açıklanması beklenen IMF anlaşmasıyla birlikte emekçilere ve halkımıza çok ağır faturaların kesileceği açıktır.

Bizler, DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve diğer demokrasi güçleriyle birlikte ekonomik kriz henüz Türkiye’nin gündemine oturmadan uyarılarda bulunmuş; 29 Kasım’da Ankara’da 100 bin emekçiyle gerçekleştirdiğimiz büyük gösteriyle ilk anlamlı tepkimizi ortaya koymuştuk.

15 Şubat’ta İstanbul’da DİSK, KESK ve TÜRK-İŞ öncülüğünde, meslek örgütlerinin ve demokrasi güçlerinin katılımlarıyla düzenlediğimiz mitingle bir kez daha geniş birlikteliklerle taleplerimizi yeniledik. Ülkenin dört bir tarafında yüz binlerce emekçiyle gerçekleştirdiğimiz büyük gösterilerle mücadeleyi yaygınlaştırdık.

Ne yazık ki bu haklı toplumsal tepkileri anlamak istemeyen siyasi iktidar, önerilerimizi ve taleplerimizi dikkate almadı.

2- Yerel seçimlerde ortaya çıkan sonuçlar da göstermiştir ki, iktidar partisinin uygulamalarına yönelik hoşnutsuzluk %8’lik bir oy kaybıyla sandığa yansıtmıştır. Sokaktaki tepkilerin sandığa yansımasından ders çıkarması gereken iktidar, hem iktisadi açıdan, hem de siyasal açıdan ülkenin içine sürüklenmekte olduğu kaos ortamına çözüm üretme çabasından uzak durmaktadır.

3- 12 Eylül’de tamamen gaspedilen 1 Mayıs ve tatil hakkımızın, emekçilerin ve emek dostlarının onlarca yıllık mücadeleleri sonucunda “Emek ve Dayanışma Günü” olarak iade edilmesi önemli bir kazanımdır. Emekçilerin ve halkımızın taleplerini her fırsatta dile getiren ve bu doğrultuda mücadele eden bizler, 2009 1 Mayıs’ında da emekten, kardeşlikten, barıştan, özgürlükten, eşitlikten yana, adaletli bir demokratik düzene duyulan ihtiyacın altını çizerek hazırlandık. Bunu yaparken emek örgütlerinin birliğini savunduk; emeğin evrensel değerlerini üretenlerin 1 Mayıs gibi önemli bir günde, yönetenlere karşı ortak bir duruşla meydanlarda olmasının önemini dile getirdik. Ancak tarihsel birikimlerimizden gelen sendikal mücadele anlayışlarımızın örtüşmediği bir kez daha 2009 1 Mayıs’ında ortaya çıkmış oldu.

Tartışmanın “Taksim Alanı”nda yapılacak kutlamalara kilitlenmesi, sürdürdüğümüz mücadelenin muhtevasının anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır. 32 yıldır sürdürülen bu mücadelenin bütünlüğü içerisinde Taksim Alanı’nın inatla emekçilere kapatılması başlıbaşına bir demokrasi sorunu haline gelmişti. 12 Eylül askeri darbesine uzanan ortamın yaratılmasında “1 Mayıs 1977 katliamı” önemli bir kilometre taşıdır. Bugüne kadar katliamdan sorumlu olanların açığa çıkarılması yolunda hiçbir çaba gösterilmemiş, hiçbir soruşturma yapılmamış, hiçbir dava açılmamış, aksine olayın üzeri örtülmeye ve toplumsal bellekten silinmeye  çalışılmıştır.

Türkiye, yaşadığı siyasi travmaların en önemlilerinden biri olan 1977 1 Mayıs katliamıyla yüzleşmediği sürece, ülkemizde demokrasi ve özgürlükler sorunu hiçbir zaman tam olarak çözülemeyecektir. İşte bu nedenle 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması bir demokrasi sorunudur. Dolayısıyla bu basit bir yer tartışması değildir. Siyasi iktidarlar sorunun farkındadır. Aslında yasaklanan Taksim değil demokrasi mücadelesidir. İşte bu nedenle emek örgütlerinin birlikte tutum alması çok önemliydi..

4- 2009 1 Mayıs’ı bütün olumsuzluklara ve engellemelere rağmen, Taksim’de kutlanmıştır. Burada emeği geçen, katkı veren, bizlerle dayanışma içerisinde olan uluslararası sendikal harekete ve bizzat katılan temsilcilerine, 1 Mayıs kutlamalarında canla başla çalışan 70’e yakın meslek örgütü ve demokratik kitle örgütü temsilcilerine, siyasi partilerimizin temsilcilerine, milletvekillerine, aydınlara, sanatçılara teşekkür ediyoruz.

Taksim’de 32 yıl sonra yeniden 1 Mayıs’ı kutlamanın heyecanını taşıyan bizler, konuyu bir “zafer kazanılması” ya da “bir alanın fethedilmesi” gibi ifadelendirmek istemiyoruz. Olay, demokrasi güçlerinin kararlı ve direngen tutum göstermesi sonucu, emeğin 1 Mayıs kürsüsünün Taksim Meydanı’na yeniden kurulmasıdır.

Emniyet güçlerinin saldırgan tutumu bu 1 Mayıs’ta da gerginliği ve çatışmaları büyütmüş ve istenmeyen bazı aşırılıklara yol açmıştır. Alana giremeyen ve girmeleri engellenen onbinlerce insana yönelik “orantısız güç” kullanan anlayışı bir kez daha kınıyoruz.

5- Krizin derinleşmesinin emekçilere yeni yükler getireceği kesindir. Bu nedenle siyasi iktidarın daha baskıcı, daha faşizan uygulamalara yönelmesi mümkündür. Bu durum bizlere daha fazla sorumluluk yüklemektedir. Ve sorumluluğumuzun güvencesi, bundan sonra da sürdürmekte son derece kararlı olduğumuz mücadeledir.

Bizler açısından demokrasi dışı duruşlar ve tutumlar meşru değildir. Ne adına yapılırsa yapılsın, darbe ve darbeciyi övmek veya ona kitlesel destek oluşturmak demokrasiyle bağdaşmaz, bağdaştırılamaz. Darbeyi yapanların yargılandığı, yapmak isteyenlerin hesap verdiği, iktidar olanaklarının siyasal bir güce dönüştürülmediği, hukukun ve adaletin üstün olduğu gerçek demokratik bir ülkede yaşamayı özlüyoruz.

Siyasi iktidarın parlamentodaki çoğunluğunu bir tek parti diktatörlüğüne dönüştürme hevesi ise bizleri kaygılandırmaktadır. Ülkenin gerçek ihtiyacı olan barış ortamını bozan şiddet, kan ve gözyaşını çoğaltan politikalardan vazgeçilerek demokrasi alanının genişletilmesi gerekliğine inanıyoruz. Kürt sorunun çözümünün gerginlikleri arttırmakla, silah ve şiddetle sağlanamayacağı artık belli olmuştur. Bu hassas konuda kardeşlik duygularını ortadan kaldıracak davranışlardan her kesim kaçınmalıdır. Parlamento sorunun çözümü için en meşru organdır. DTP’nin dışlanması ve baskı altına alınması çözüm değildir.

Ülkemizin geleceği için eşit, özgür, demokratik bir anayasasın yapılması artık kaçınılmazdır. Bizler için iş aş ve barış mücadelesi her geçen gün daha da önem arz etmektedir. Örgütlerimiz daha kapsayıcı birlikler için çaba sarf derken aynı zamanda da ileriye yönelik bir mücadele programını en kısa zamanda örgütleyecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın bu duygularla hepimize kolay gelsin..


DİSK, KESK, TMMOB, TTB


Bu HABERİ Paylaş!