BİZ KADIN HEKİMLER SAĞLIK ORTAMININ DEMOKRATİKLEŞMESİNİ İSTİYORUZ


  • Ağustos 24, 2010
  • 1764

9 Mart 2009

BASIN AÇIKLAMASI

DR. DİLEK ARGON’A ŞİDDET UYGULAYAN BAŞHEKİM YUSUF ÖZERTÜRK’ÜN HALA GÖREVDE TUTULMASINI KINIYORUZ

BİZ KADIN HEKİMLER SAĞLIK ORTAMININ DEMOKRATİKLEŞMESİNİ İSTİYORUZ

134 yıl önce çalışma yaşamının insanca düzenlenmesi için mücadele eden işçilere, polisin saldırması sonucunda büyük bölümü kadın olan işçiler öldürüldüler. Tarih 8 Mart 1875’ti. Üç yarım asır sonra bugün, kadınlara yönelik şiddet giderek tırmanmakta, buna çalışma yaşamında ayrımcılık ve insanlık dışı koşullar eşlik etmektedir. Evli iki kadından birinin şiddet gördüğü, üç kadından birinin çocukluğunda cinsel tacize maruz kaldığı, iki bin kadından birinin tecavüze uğradığı dünyada küresel düzeyde yoksulların sayısı tırmanırken, bunların büyük bir kısmını kadınlar oluşturmaktadır. Giderek artan kadın yoksulluğu, yalnızca sermaye hareketlerini gözeten, insan emeğini koşulsuz yok sayan küresel ekonomi yönlendiricilerinin marifetidir. Dünya ekonomisinin patronu emperyalist ülkeler, nasıl topraklarımızı ve insani kaynaklarımızı yağmalayarak bizi ve bizim gibi ülkeleri yoksullaştırarak iradesizleştiriyorsa, kadınlara da dünya ölçeğinde aynısını yapmaktadır. Bu toplumdan, insandan, emekten yana olmayan politikalar kadın emeğini köle emeği düzeyine indirmiş durumdadır. Ülkemizde çalışabilir kadın nüfusunun yalnızca yüzde 23’ü istihdam edilmektedir. Çalışan kadınların çok büyük bölümünü oluşturan tekstil, sağlık, eğitim sektörlerinde kadınlar sendikasız ve cinsiyet ayrımcı ortamlarda çalışmaktadır. Yine ev içi, parça başı çalışma sistemi kadınlar arasında giderek yaygınlaşan ve çalışanın hiçbir şekilde söz sahibi olmadığı, yoğun sömürüye dayalı bir sistemdir. Ülkeyi yönetenlerin küresel ekonomi patronlarının eliyle ekonomiyi örgütlemesinin sonucunda artan yoksulluk bu insanlık dışı şartlara rağmen, toplumumuzun bu işleri bulmuş olmaya bile şükreden bir iradesizlik noktasına doğru evrilmesine neden olmuştur. Emeği konusunda irade gösterenleri yüreklendirmek yerine cezalandıran yapı çalışan üreten insanların işinin içine şiddeti doğrudan sokmuştur. Çalışma yaşamının emeğin aleyhine olan doğası çalışanların sırtında büyük bir yükken, performans sistemi, müşteri memnuniyeti gibi kavramları çalışanın aleyhine kullananlar, aslında sistemin yetersizliğinden kaynaklı saldırganlaşan insanların çalışanlara şiddet uygulamasına da kapıyı tümüyle açmıştır. Biz kadınlar hiçbir yerde ve çalışma ortamımızda da şiddet görmek, şiddete tanıklık etmek istemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu şiddetten en çok zarar gören kadınlar olacaktır.

Sağlık hizmetleri çalışanlarının yüzde ellisini kadınlar oluşturmaktadır. Çok uzun yıllardır hemşire kadınlara yönelik saygısızlıkla bütünleşik şiddet, neoliberal sağlık sisteminin ürettiği yeni sorunlar sonucunda hekimleri de içine alan bir sarmala dönüşmüştür. Son bir yılda çok sayıda meslektaşımız saldırıya uğramıştır. Bunların önemli bir kısmını da kadın meslektaşlarımız oluşturmaktadır. Saldırıya uğrayan arkadaşlarımızın yaşadığı ciddi travmalar sağlıklılık hallerinin sarsılmasına neden olmuştur. Artmakta olan saldırgan şiddeti yerinde gözleme imkanına sahip Sağlık Bakanlığı, bu gelişmeleri halk sağlığı anlamında olumsuz gösterge olarak kavrayıp, hükümeti halkın rahatlatılması için kamusal önlemler almaya yöneltme sorumluluğuna rağmen, çalışanları günah keçisi ilan ederek, sorumluluğundan kaçınıyor. Yetkililer adeta biz her şeyi mükemmel yaptık, ama bir de şu çalışanlar olmasa der gibi. Ekonomik krizin giderek artan etkisi yeni şiddet olaylarına gebedir. Bu nedenle, yetkilileri uyarma sorumluluğu taşıyoruz. Acilen, ekonomik krizin bedelini halka ödetmek yerine halkı, çalışanları koruyan kamusal önlemler alınmalıdır. Krizin şiddeti besleyeceği barizken önlem almamak kamusal bir suçun konusu olacaktır. Biz kadın hekimler sağlık ortamının demokratikleşmesini istiyoruz. Şiddet üreten bir sağlık sistemi iyileştirici, onarıcı olamaz. İyileştirici olamayan bir sistem bizlerin barışıklığını zedeler.

Durum bizim açımızdan böyle görünürken, yetkililer sesimize kulaklarını tıkamakta ısrar ediyor. Acil servislerinde biber gazı kullanılan ülkemizin hastanelerinde yaşanan şiddet sanki görünmez bir şey, doğal bir olguymuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Görevleri kapsamında şiddeti önlemek de bulunan yetkili kişiler, bu görevlerinin aksine kadın doktor dövüyorlar. Bu davranış yeni saldırılara davetiye çıkarmaktır. 15 Ocak’ta Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi’nde Başhekim Yusuf Özertürk’ün kadın meslektaşımız Dr. Dilek Argon’a saldırarak kendisini darp etmesinin üzerinden yaklaşık iki ay geçmesine rağmen hala hakkında karara bağlanmış bir soruşturma olmaması ve hala görevinden alınmamış olması yetkililerin demokratik eğilimler ve şiddet karşısında etik bir tutum alma konusunda zaafiyet içinde olduğunu göstermektedir. Sağlık ortamını zedeleyen bu tutumu, Başhekim Yusuf Özertürk görevden alınana kadar protesto etmeye devam edeceğiz. Kadın döven yönetici istemiyoruz. Demokratik bir devlette büyük bir skandal sayılacak bir olayın görmezden gelinerek devamına geçit verilmesini kabul etmiyoruz.

İSTANBUL TABİP ODASI KADIN KOMİSYONU


Bu HABERİ Paylaş!