KOT İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMA


  • Ağustos 24, 2010
  • 1861

 

Kot İşçileri Dayanışmaya Çağırdı.
 
20 Aralık Cumartesi günü silikozis hastalığı sebebiyle yaşanan ölümlerle ilgili İnsan Hakları Derndeğinde Kot İşçileri Birliği tarafından bir basın açıklaması düzenlendi. Açıklamaya İnsan Hakları Derneği ve İstanbul Tabip Odası da destek verdi.

Yapılan açıklamada “Avrupa’da uzun sür önce yasaklanmış basınçlı hava ile kotlara kum püskürtülerek yapılan işlem sırf kumlar ziyan olmasın diye daracık kapalı odalarda yapılıyor ve ziyan olan hayatlarımız hiç hesaba katılmıyor, hastalığa yakalandıktan sonra yaşadıklarımız ise çalışırken yaşadıklarımızdan daha da vahim. Büyük kot tekelleri bu işlemleri denetimsiz, kayıtdışı, kölelik koşullarında çalıştığımız merdiven altı atölyelerde yaptıkları için pek çoğumuzun sigortası yok. Haklarımızı kazanmak, tedavilerimizi yaptırmak için yola çıktığımızda ise devletin klasik “bugün git yarın gel”leri ile birçok arkadaşımızın ömründen uzun sürecek mahkemelerle karşılaştık. Pek çok arkadaşımız bu süreçte çaresizlik içinde hayatlarını kaybettiler. Hüseyin Özkaya Sinop tek başına, terkedilmiş bir şekilde yaşamını yitirdi. Yine Süleyman Öter çalıştığı fabrikanın izbe bir işçi koğuşunda ölümünden iki gün geçtikten sonra bulundu ve arkadaşları tarafından kimsesizler mezarlığına defdenildi” denildi.

İstanbul Tabip Odası adına açıklamaya katılan Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nazmi Algan ise: “Kot işçilerinin yaşadığı durumun üzüntü verici yanı tıp camiası tarafından da geç tanınmasıdır. Bu hastalık 100 – 110  yıldır tıpta tanınmış bilinen bir hastalıktır ancak bu hastalık yakın zamana kadar, sadece maden, seramik, tünel ve bazı dökümhane işçilerinde emekli olduktan sonra 50-60 yaşlarında görülen bir hastalıktır. Yani bizim bildiğimiz klasik tıp bilgisi buydu. Fakat 2005 yılında Dünyada ilk defa Türkiye’de kot işçilerinde görülen birtakım akciğer rahatsızlıklarına tam tanı ve teşhis konulamaması üzerine yapılan incelemelerde bu kişilerin silikozis hastası oldukları ortaya çıktı ve bu anlamda da Dünya literatürüne Türkiye’den olumsuz, negatif, acı verici bir katkı oldu. Bizim bildiğimiz maden işçilerinde çok uzun zaman çalıştıktan sonra biriken siliko tozlarının akciğerde yaptığı tahribat sonucu, bu işten emekli olup, belli bir yaşa gelince bu şikayetler ortaya çıkardı. Fakat kot işçilerinin çok kısa bir zaman diliminde çok yoğun bir siliko tozuna maruz kaldıkları anlaşıldı. Ve bu arkadaşların hastalıkları geç teşhis edildi, tüberküloz gibi başka teşhisler kondu. Ancak 2005 yılından sonra bunun kesinlikle silikozis hastalığı olduğu anlaşıldı. Silikozis hastalığının bugünkü tıp bilimi açısından maalesef  çok net bir tedavisi yok. Akciğerlerde biriken toz bizim tabirimizle bir tür katılaşmaya neden oluyor ve solunum fonksiyonlarını bozuyor.

Burada tabi hesap sorulması gereken bazı muhtelif basamaklar var bunların en başında işverenler geliyor. Kot işçilerine bu işi yaptıran her nekadar merdiven altı küçük işletmeler deniyorsa da bunlar büyük şirketlere fason çalışan taşeron iş yapan şirketler. Dolayısıyla bu sektördeki herkes suçlu. Öncelikle bu küçük ölçekli işyerlerinde gerekli tedbirler alınmamış, hatta işin bir adım ötesine baktığımızda Dünyada da bu tip bir üretimin kalmadığı görülüyor. Yani daha modern yöntemlerle yapılabilecek bir iş Türkiye’de bu şekilde yapılmış.

Burada işverenler, Bölge Çalışma Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Bakanlığı doğrudan sorumlu. İşçilerin çoğu sigortasız bu işçilerin sigortalı sayılması ve adli mekanizmanın daha iyi işletilmesi, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu insanlara sahip çıkması lazım. Bu kişilerin taramaları ve tedavileri ücretsiz olarak yapılması ve bu iş için merkezler kurulması lazım.

Biz de bir sağlık meslek örgütü olarak bu teşhisleri geç koymanın acısını da yaşıyoruz ama hakikaten bu dünyada bir ilkti.


Bu HABERİ Paylaş!