YÖNETMELİK TASLAĞI DEĞERLENDİRİLDİ


  • Ağustos 20, 2010
  • 1882

 

Öncelikle henüz yasası çıkartılmaya çalışılırken bu yönetmeliği hızla çıkartma isteği aslında yasada açıkça ifade edilemeyen niyetleri de ortaya çıkarmış oldu.

Taraflardan istenen görüşlerin halen daha bir anlam ifade etmediği açık olarak bu yönetmelik taslağında görülmektedir.

İş kazaları ve meslek hastalıkları bu alanın izlenmesi,  değerlendirilmesi bakımından son derece önemli olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu çerçevede asıl sorunun 50 kişi altında çalışanı olan işyerlerinde saklı olduğu bilinirken ve hatta bu durum bakanlık kayıtlarında belgeli olarak da varken yönetmelikte buna bir çözüm getirilmemiştir. (Belki de halen yasa 50 nin üstünü zorunlu tutuyor olması etken olabilir) Taslakla geri bir nokta hedeflenmiş 50 nin üzerinde çalışanı olan yerlerde ki hizmete ulaşımda zorlaştırılmıştır.

Ancak halen yasalarda eğitim ve atamalar konusunda çalışma bakanlığını işaret eden bir madde yokken,  yönetmelikte bununla ilgili görev tarifinde bulunarak atama yapma ve sınav yapma görevini üzerine almakta. Sınav değerlendirme konusunda bilimsel bir yaklaşımdan çok, kendi kontrolünde olma kaygısıyla davranılmış. Eğitim sonucunu değerlendirecek bilimsel-akademik bir kurul tarifi bile yapılmamıştır.
 
Şimdiye kadar verilmiş olan sertifikaların,  TTB tarafından verilenleri 2003 yılından öncekiler olarak sınırlayarak, kendi verdiklerini kabul etmektedirler. Oysa mahkeme kararları açıkça çalışma bakanlığının böyle bir görevi olmadığı kararını vererek bakanlığın vermiş olduğu sertifikaları hükümsüz kılmıştır. Fakat bu yönetmelikte mahkeme kararlarına uygun olarak 16 üniversitenin işbirliği ile TTB nin hazırladığı yeni sertifika programını kendi meslektaşlarına sunmasını görmezden gelinmekte.

Nasıl karar verileceği belli olmayan risk gruplarına göre hizmet planlanmakta. Risk grupları belirlenirken hangi veriler kullanılacak belli değil. En sık meslek hastalığı ve kazaların nerede olduğuna göre bu belirlemeler yapılacak ise bu verileri hangi güvenilir kaynaklardan elde edecekler? (Ülke de kayıt istatistik sonuçları ortada.)


1 km çapından kısa mesafede herhangi kurulu ortak sağlık birimi mevcutsa işyerlerinin hepsinde sağlık birimi kurma zorunluluğu kalmamakta ve dolayısıyla işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli hizmetleri dışsallaştırılmakta. İşyerlerinde “ilk yardım sertifikalı” işçilerin varlığı bu işyerleri için yeterli görülmekte. Sürekli sağlık izlemi ve acil hizmetleri olduğu düzeyden de geri bir noktaya taşınmakta. Hizmet bu şekilde verilerek taşeronlaştırılmaktadır. Hizmetin bu şekilde sunulması halinde işyeri hekimlerini bekleyen en ciddi sonuç işsiz kalmaları ve özlük kayıpları olacaktır. Doğal olarak hizmetin dışsallaştırılarak piyasa koşullarına terk edilmesiyle hizmetin standartları ve kalitesi de rekabet ilişkisi içinde olumsuz etkilenecektir.


Hizmet sunumu için düşünülen ortak sağlık birimleri aslında yönetmeliğin ana kaburgasını oluşturmakta. Fakat bu kaburga oldukça tarifsiz bırakılmış durumda. Sözü edilen ortak sağlık birimlerini kim kurar? Nasıl çalışır? Kar amaçlı bir işletmemidir? Finansı nasıl sağlanır? Herhangi girişimci bu işi yapabilir mi? Burada olması gereken donanım ne olmalı? Bu ortak sağlık biriminde hesap kimden sorulur? Kim sorumludur? Hizmetin devamlılığı nasıl garanti altında olacak? O ortak sağlık biriminden memnun olmayan işyeri ne yapar? Ortak sağlık birimi çalışanlarının hakları ve mesleki bağımsızlığı ne olur? Ve nasıl garanti altına alınır?


İşyerine ayrılacak zaman kısaltılarak işçiye ulaştırılması gereken hizmet daha kısıtlı zamanda verilmesi planlanmakta. Buda hizmet kalitesini olumsuz etkileyebilecektir. Elbette işe ticaret olarak bakıldığında “vakit nakittir” denebilir. Koruyucu hizmetlerin ülke koşullarında ne kadar önemsendiği ortadayken bu sürelerin tedavi edici önceliği olan “işletmeler için” yeterli olacağı ve çalışanlarında buna kısa vade de pek itirazları olmayacağı da açıktır.


Mesleki bağımsızlık konusunda her hangi bir ayrıntı yok. Bir cümleyle “işin normal akışını mümkün olduğu kadar aksatmamak kaydıyla görevini yapmaktan alıkonulamaz” diyerek bu işin öyle olacağı varsayılmış.
Taslağın bu haliyle çıkarılmasının alanın sorunlarına ve alanın aktörlerinin çalışma koşullarına olumlu bir katkısının olmayacağı açıktır. Görüşmelerin bu çerçevede yürüyebilmesi veya yürütülmesi sağlıklı sonuç vermeyecektir.


Tüm tarafların temsiliyeti gözetilerek, bu yönetmelik ve hatta yasaya ihtiyaca karşılık gelecek şekilde sonradan değişikliğe uğratılmadan bir çalışma grubu oluşturulması belki daha sağlıklı olacaktır.
Diğer türlü çıkan her türlü yasa ve yönetmelikler niyetlerden bağımsız çıkmayacak ve ihtiyaca karşılık gelmeyecektir. Yok sayarak veya etkinliği azaltarak böylesine hassas konuda yol alınabileceğini düşünmüyoruz.


Dr. Mustafa Tamyürek
İTO İşyeri Hekimliği Komisyonu adına

TTB İşyeri Hekimliği ve İşçi Sağlığı Kolu’nun değerlendirmesi için tıklayınız.


Bu HABERİ Paylaş!