ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI KONUSUNDAKİ BİLİRKİŞİLİK VE ADLİ TIP KURUMU


  • Ağustos 20, 2010
  • 2442

 

Kamuoyu bir süredir bir davayı ve bu nedenle cinsel istismar kavramını tartışmaktadır. İnceleme konusu davada bir cinsel istismar olgusu, sanık yakalandığında yanında bulunan ve yaşadığı cinsel istismarı açıklamış olan bir çocuk ve gerekli ve yeterli inceleme yapılmadan verilen bir Adli Tıp Kurumu raporu vardır.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), söz konusu dava ile ilgili olarak Adli Tıp Kurumunun verdiği rapor hakkında bir inceleme başlatmıştır. Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türk Pediatri Kurumu, Adolesan Sağlığı Derneği, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği TTB’nin inceleme çağrısına uyarak Adli Tıp Kurumunun çocuk istismarı konusunda verdiği raporu uzmanlık alanlarının bilimsel yaklaşım ve iyi hekimlik uygulamaları yönünden değerlendirmiştir.
Kurulumuzun hazırladığı raporun tamamını kamuoyu ile etik nedenlerle paylaşamıyoruz.
Çocukların cinsel istismarı çeşitli nedenlerle gizli kalan önemli bir halk sağlığı sorunudur.  Hemen her toplumda seyrek olmadığına ilişkin ciddi işaretler görülmekle birlikte gerçek yaygınlığı bilinmemektedir.
Cinsel istismar kolaylıkla ortaya konamaz .Cinsel istismara maruz kalan çocuklar  kendilerine inanılmayacağı,  istismar eden kişinin kendisine ya da yakınlarına yönelik tehditlerinden korkmaları, istismar edenleri sevmeleri,arkadaşlarınca dışlanabileceklerini düşünmeleri, "muhbir" ya da "gammaz" olarak nitelendirilmekten çekinmeleri, cinsellikle ilgili sözcükleri kullanmanın ayıp olacağını düşünmeleri vb nedenlerle yaşadıklarını anlatmakta çok zorlanmaktadırlar.
Çocuğun uğradığı fiziksel, cinsel ve / ya da duygusal istismar açısından klinik olarak değerlendirilmesi ise asla hafife alınmaması gereken, bilgi ve deneyim gerektiren çok özgün bir süreçtir.Birçok nedenle çocuk yaşadıklarını gizleme çabası gösterebilir.
Konu yargıya geçtiğinde olağan koşullarda yargılama sürecinde çocuğun yaşadıklarının da “travmatik” olduğu gözden kaçırılmaktadır. Yasal gerekler tam olarak da yerine getirilmediği için, bu süreç çocuğu travmatize ederek yaşananların ortaya çıkarılmasını karartıcı bir sonuca da varmaktadır. İstismara maruz kalan çocuğun hukuki sürecinde genellikle emniyet, savcılık, adli tıp ve mahkeme aşamaları izlenmektedir. Bu aşamaların her birinde çocuk istismarı anlatmaya zorlanmaktadır. Genellikle istismarın varlığını ve etkilerini nesnel olarak değerlendirebilecek bir uzmana ulaşabildiğinde bile çocuk yeterince korkmuş / korkutulmuş, aklı karışmış, kaygısı ve çökkünlüğü artmış ve bilgi vermeye iyice isteksizleşmiş duruma gelmektedir. Bu nedenle usulen çocuğun eğitimli bir çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından sürecin en başında değerlendirilmesinin sağlanması, bu değerlendirmenin uzmanla baş başa yapılması, uzmanın tıbbi kanısının yasal süreçte esas alınması gerekmektedir. Ayrıca yasal süreçte kesin gizlilik koşuluna uyulmalı, istismar bilgisinin çocuğun sosyal çevresine ve medyaya yansımaması sağlanmalıdır. Çocuğun yalnızca değerlendirilmesi değil, ailesiyle birlikte sağaltımının derhal başlatılması için gerekli önlemler de alınmalıdır.
Adli Tıp Kurumunun adı geçen raporunun ayrıntılı incelemesi sunulmuştur. Özetle:


Bu HABERİ Paylaş!