Ne Yazık Ki Korkulan Oldu!


  • Haziran 16, 2011
  • 2500

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu, 7 Mayıs'ta göçük meydana gelen Kütahya Gümüşköy'deki gümüş madeni tesislerinde, aradan geçen zamana karşın sorunun çözümü için herhangi bir adım atılmadığına dikkat çekerek, Dulkadir Köyü'nde ortaya çıkan zehirlenmeler ile birlikte sorunun yeni bir boyut kazandığı uyarısında bulundu. TTB Halk Sağlığı Kolu, konu ile ilgili olarak bugün (15 Haziran 2011) yazılı bir basın açıklaması yaptı.

15.06.2011

 

BASIN AÇIKLAMASI

 

NE YAZIK Kİ KORKULAN OLDU!

Kütahya Gümüşköy’de bulunan gümüş madeni tesislerinde 07.05.2011 günü atık depolama baraj havuzlarında göçük olmuş, konuya ilişkin kaygılarımızı, değerlendirme ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaşmıştık. Aslında göçük öncesi de insan ve çevre sağlığına yönelik tehlikeler içeren maden, göçük ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Göçük üzerinden bir aylık süre geçmiş olmasına, bizimle birlikte çok sayıda kurum/kuruluşun bilimsel temelde önerilerini bildirilmesine karşın durumun netleştirilmemesi, sorunun çözülmemesi ve Dulkadir Köyü'nde ortaya çıkan, zehirlenme tablosunu düşündüren olgular ile hayvan ölümleri olaya yeni bir boyut kazandırmıştır. Durumu endişe ve dikkatle izliyoruz. Öncelikle bölge halkına, sağlık sorunu yaşayan, hayvanlarını yitiren vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletirken, yetkililerin yetersiz açıklamaları karşısındaki şaşkınlığımızı gizleyemediğimizi de açıkça belirtmek isteriz.

Hayvan ölümleri ve zehirlenme olguları ardından yapılan açıklamalarda madenin özelleştirilmesinden bu yana gerektiğinde köye su verilen ve iki aydır tamamen kapalı olan hattın vanasının bilinmeyen kişilerce açıldığı ifade edilmekte, sabotaj şüphesi bildirilmektedir. Bu durum güvenlik eksikliğine işaret etmesinin yanı sıra bir aylık süreçte bir çok akademik odanın güvenlik ile ilgili önerilerine yönelik bir şey yapılmadığının da göstergesi olması nedeniyle kaygılarımızı artırmaktadır.

Kütahya Valiliği internet sayfasında konu ile ilgili çalışmaların sunulduğu bölümde su analiz raporları kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Dikkati çeken; su analiz raporlarının sonuncusunun 20 Mayıs 2011 tarihli olduğudur. Bu durum akla birçok soruyu getirmektedir. 20 Mayıs sonrası su analizi yapılmamış mıdır? Yapıldı ise sonuçlar neden paylaşılmamaktadır. Su dışında yer altı suyu, toprak, hava ve gıdalarda ölçüm/ölçümler yapılmış mıdır? İlk günden itibaren konuya ilişkin şeffaflığın sağlanmadığı algımız sürmekte, kamu kurumları tarafından yapılan analizlerin gizlendiği düşüncesi belirginleşmektedir. Bölgenin atık barajı göçüğü sonrası karşı karşıya kaldığı tehlikelere karşı sistemli bir incelemenin yapılmadığı açıkça görülmektedir.

Daha önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi içme suyuna siyanür karışıp karışmadığının belirlenmesi için sık aralıklarla su analizleri yapılması gerekirken bu incelemelerin ne kadar yapıldığı hakkında bilgi toplumla paylaşılmamıştır. Göçük sonrası yapılan tüm analizler kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Bölgede oda ve sendikalar tarafından alınan numune sonuçları, olası tehlikelere dair ciddi bulgular ortaya koymuştur, koymaya da devam etmektedir. Ancak bu bulguların dikkate alındığına yönelik bir toplum algısı sağlanamamıştır.

10 Mayıs ve 17 Mayıs tarihlerinde TTB olarak yaptığımız açıklama ve raporda aşağıdaki başlıklara değinmiştik.

“…..Bu kapsamda alınması gereken önlemler konusunda yetkilileri bir kez daha uyarıyoruz:

  • Bölgede kaza alanına yakın yerleşim birimleri tehlike geçinceye kadar “koruyucu önlem” olarak acilen boşaltılmalıdır.
  • Bölgede ilgili uzmanlarca risk analizi yapılmalıdır. Çevresel değerlendirmeler ve ölçümler hızla gerçekleştirilmeli ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
  • Maden atık havuzlarında çevre ve insan sağlığına aşırı derecede zarar verebilme tehlikesi olan çok çeşitli kimyasal maddeler bulunmaktadır. Bu kimyasal maddelerin kısa, orta ve uzun dönemli etkileri vardır. Bu nedenle izlem ve müdahaleler kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlanmalıdır.
  • Başta siyanür olmak üzere maden atık su barajında yer alan çeşitli maddeler solunum yolları hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları, karaciğer hastalıkları, kanser vb. birçok sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bölgede etkilenen nüfusun özellikleri belirlenerek sağlık sorunlarının izlemine ve belirlenmesine ilişkin bir plan oluşturulmalıdır.
  • Başta içme suyu olmak üzere hava, su, toprak ve diğer alıcı ortam analizleri gerçekleştirilmelidir. Bölgenin içme suyu kaynakları belirlenmeli, içme suyunun kirlenme riski konusunda bir risk değerlendirmesi yapılmalıdır.
  • Bölgede oluşacak kirliliğin meteorolojik şartlarla tarım alanlarını etkileyeceği, çok geniş bir bölgeye kirliliğin taşınabileceği ve besin zincirinin de etkilenebileceği unutulmamalıdır.
  • Bölge halkının korku dolu bekleyişi psikolojik ve sosyal açıdan da olumsuzluklar getirmektedir. Kamu yetkililerinin güven verici tutum ve açıklama yapmamaları bu durumu yoğunlaştırmaktadır. Macaristan ve Romanya gibi ülkelerde yaşanan benzer kazalardan ders çıkarılmalı ve erken dönemde önlemler alınmalıdır. Gerekirse bu ülkelerdeki uzmanlardan yardım talep edilmelidir. …..” (TTB Basın Açıklaması 10.05.2011)

“……Sonuç olarak;

1.     Özellikle siyasilerin hiçbir sorun olmadığı, tüm önlemlerin alındığı yönündeki açıklamaları –iyi niyetle yürütülen çalışmalara karşın- gerçekle örtüşmemektedir.

2.      Baraj içinde iki havuz arasındaki setin yıkılması her zaman var olan riski artırmıştır. Bir nolu havuzda yeterli boş alan bulunmaması, iki nolu havuzun dolu olması, barajın henüz pabuçlarla desteklenmemiş olması ve yağmur olasılığı riski artırmaktadır. Şiddetli bir yağış felakete neden olabilir.

3.     Barajın yıkılması ile başta ağır metaller olmak üzere çok sayıda kimyasal açığa çıkması ile çok büyük bir çevre felaketi yaşanabilecek bir işletmede, barajın sürekli izlenmiyor olması şaşırtıcıdır.

4.     Bölgede mühendislik önlemleri yürütülmektedir. Bu çalışmaların en kısa sürede tamamlanması gerekmektedir.

5.     Bölge halkı konu hakkında bilgilendirilmeli, acil durum için eylem planı anlatılmalıdır.

6.     Olası bir felaketin etkisi yıllarca sürecek bölgede yaşamı engelleyecektir. Bölgede sağlık kuruluşları felakete hazırlanmalı, desteklenmelidir.

7.      İşletmenin çevresel etkisi yetkili kurum/kuruluşlar tarafından incelenmeli, sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

8.     Yaşananların temel nedeni kamu yararını göz ardı edip kar peşinde koşan şirketlere kamu kaynaklarının aktarılmasını sağlayan özelleştirme ve onun temel hazırlayıcısı kapitalizmdir.

9.     Yaşananların İzmir-Bergama, Gümüşhane, Uşak-Eşme, Erzincan-İliç ve diğer yurdun dört bir yanında benzer teknolojinin kullanıldığı madenlerdeki tehlike için haberci olduğu kabul edilmeli, bütüncül, insan odaklı yaklaşımla kamuoyunda tartışılmalıdır.

10.  Bölge olası çevre ve sağlık etkileri açısından dikkatle izlenmelidir.

11.  Bölge halkında oluşabilecek sağlık etkilerinin belirlenmesi ve takibi açısından kısa, orta ve uzun vadeli bir izlem ve değerlendirme planı yapılmalıdır. Bu kapsamda olası sağlık etkilerinin ortaya çıkıp çıkmadığını saptamak amacıyla gerekirse tarama, biyolojik izlem ve bilimsel araştırmalar planlanmalıdır.

12.  Bölgedeki sağlık kurumları beklenen sağlık etkileri, acil durum planı ve müdahale konusunda eğitimden geçirilmelidir, halka olası sağlık etkileri ve alınacak önlemler anlatılmalıdır.

13.  Kırmızı alarm hali bölgede sürmektedir. Başta mühendislik önlemleri olmak üzere gerekli müdahalelerin acilen yapılması gerekmektedir.” (TTB Heyeti Kütahya İnceleme Raporu, 17.05.2011)

Görünen şudur ki, önerilerimizin dikkate alınması bir yana sorun önemsenmemiş, yeterli özenle ele alınmamış, olası riskler öngörülmemiştir. Göçüğün ardından riskin tamamen ortadan kalktığını ifade edenlerin konuya ilgisizliği, çevre politikalarının yetersizliği gözler önüne serilmiştir.

Yetkililerin bir an önce konuyu açıklığa kavuşturmalarını, yapılan çalışma ve analiz sonuçlarını açıklamalarını bekliyor, konuyu kaygı ile izlediğimizi bildiriyoruz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
HALK SAĞLIĞI KOLU

Bu HABERİ Paylaş!