Sözümüz Söz Bizim; Sözümüzün Arkasındayız!


  • Haziran 01, 2011
  • 1742

Hekimler ve sağlık çalışanları sağlık alanında yaşanan sorunları, sağlık çalışanlarının sıkıntılarını, taleplerini ısrarla, Aralık 2010’dan bu yana çeşitli eylem ve etkinliklerle dile getiriyorlar. Hükümetse görmemekte ısrar ediyor. Hekimlere, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet aldı, yürüdü. Artık mülki amirler bile hekimlere şiddet uyguluyor. Üstelik görevlerinde tutularak adeta ödüllendiriliyorlar.

 

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi ve TTB'ye bağlı tabip odalarının temsilcileri, Hükümeti ve Sağlık Bakanlığı’nı bir kez daha uyarmak, hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konusundaki duyarsızlığına son vermek amacıyla bugün (1 Haziran 2011) Sağlık Bakanlığı önüne siyah çelenk bıraktılar.

Grup saat 12.00'de TTB önünden tek sıra halinde yürüyüşe geçti. "Hükümet sorumlu davran, şiddeti durdur", "Sağlıkta şiddet istemiyoruz" yazılı pankartlarla yürüyen grup, "Tüccar değil, hekimiz biz", " Vatandaş uyuma, sağlığına sahip çık", "Tayyip, Bakanı'nı al da git", "Hekime değil, hükümete hesap sor" sloganları attılar.

Sağlık Bakanlığı önüne gelindiğinde, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu bir basın açıklaması yaptı. Sözlerine, hekim hakları mücadelesinin öncülüğünü yapan tabip odası temsilcilerine ve hekimlere teşekkür ederek başlayan Bilaloğlu, "Bugün buraya Hükümetin karnesini, yani bu siyah çelengi vermeye geldik" diye konuştu.

Genel seçimlere 10 gün kala, sağlık ortamında varolan tabloyu ve Sağlık Bakanı ile Başbakan'ın bu tablodaki yerini değerlendiren Bilaloğlu, seçimlerden önce son kez yeni gelecek iktidar adaylarına seslendi. Bilaloğlu, "Sağlıkta işler iyi gitmiyor" diye konuştu. "İktidarlar gelir giderler ama sağlık ve bu hizmeti verenler kalıcıdır" diyen Bilaloğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bizler piyasaya düşürülmüş bir sağlık hizmetinin 'oyuncusu' değil, topluma adanmış mesleğin onurlu üyeleri olarak görevimizi yapmak istiyoruz. Bunu sağlayana kadar mücadelemize devam edeceğimizi mevcut Hükümet'e de, gelecek hükümetlere de bir kez daha ilan ediyoruz.

Basın açıklamasının ardından, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu ve TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, siyah çelengi Sağlık Bakanlığı önüne bıraktılar.

Fotoğraflar için...

 

01.06.2011

 

SÖZÜMÜZ SÖZ BİZİM; SÖZÜMÜZÜN ARKASINDAYIZ!

Değerli Basın Mensupları;

Genel seçimlere 10 gün kaldı. Sağlıkla ilgili kamuoyuna yoğun propaganda yapılıyor. Öyle ki Sağlık Bakanlığı yasa gereği tütün ve ürünleri konusunda TV’lerde zorunlu ayrılmış ve bunun dışında bir amaçla kullanılması yasak olan zamanları bile reklam amacıyla kullanıyor. Kısacası Hükümet sağlıkçıların sırtından sağlıkta rant peşinde koştururken taleplerimizi görür, anlar gereği için harekete geçer mi dedik, belki, bir umut, dedik ama olmadı.

Tam aksine 13 Mart tarihinde Ankara’da yapılan mitinge katıldığı için Kayseri’de Başhekimlik görevinden alınan meslektaşımız göreve iade edilmedi, 24 Nisan tarihinde bir kadın meslektaşımıza darp eden Kaymakam ise hala görevde!

Üstüne üstlük Bakan’ın çalışanları aşağılayıcı üslubu “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz. Para kazanıyorsun değil mi?” diyerek bir kez daha anlayışlarının simgesi oluyor.

Başbakan’ın söylemi, Hükümet’in tutumu ise hem tüm toplumda şiddeti körüklüyor ve arttırıyor hem de özel olarak hekimlere yönelik şiddeti davet ediyor:

“doktor efendi... mani peşinde”. Şu söylediğini ise hiç unutmayacağız:

“Çok açıkça söylersiniz, çalışmak istemiyoruz dersiniz, istediğiniz yere çeker gidersiniz”

Beklenti nedir? Bu olanları, söylenenleri olağan karşılamamız mı? Sessiz kalmamız mı?

Bu anlayış, bu dil, bu üslup iktidarda ve sağlık alanı bu anlayışla yönetiliyor ve bu dil bize şiddet olarak dönüyor.

Biz bugün burada bir anlayışı kınamak üzere toplandık.

Çünkü bu anlayışın seçim öncesi yayınladığı sağlık hedeflerinde sağlık çalışanlarıyla ilgili tek hedef sayıyı arttırmaktır. Aylardır yaptığımız açıklamalar, internet sitelerinde tek tek hekimlerin/çalışanların dile getirdiği yakınmalar, çekilen klipler’le sempatik dert anlatmalar, 25 Şubat’ta Hacetepe’de grev, 13 Mart’ta onbinlerce katılımla yapılan miting, Nisan başında 9 Eylül grevi, 19-20 Nisan’da yine yaygın katılımla Türkiye ölçeğinde gerçekleşen iş bırakmalar ve takip eden Elazığ, Aydın, Haydarpaşa Numune, Çukurova, Antalya ve şimdi de Çapa.

Açıklama yapılır; “bir grup paracı doktor” olur, görüş açıklanır; “ideolojik TTB yöneticileri” denir, klip çekilir; dikkat çekmek isteyen gençler” olarak hafifsenir, miting düzenlenir; “sağlıkçı dışı marjinal gruplar” diyerek karalanır, iş bırakılır; “hekimler teveccüh etmemiştir” cümlesine sığınarak kafa kuma gömülür, asistanlar grev yapar; “yerden göğe haklılar” denerek sahip çıkılıp “performansa karşıyız” talebi görmezlikten gelinir, tıp fakültelerinde tek tek grevler gündeme gelir; Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir genel müdürlüğe dönmüş olan YÖK görmemezlikten gelir.

Bir kez daha söylüyoruz: Türkiye’de hiçbir dönemde hekime yönelik şiddet bu kadar yaşanmadı, hiçbir dönemde hekimlik Hükümet tarafından ve hekim olan bir Sağlık Bakanı tarafından bu kadar itibarsızlaştırılmadı. 19-20 Nisan etkinliğinden bugüne Sağlık Bakanlığı başta şiddet olmak üzere soruna yönelik çözüm için görüşme taleplerimize “sahadayız” diyerek yanıt vermedi ama soruşturmalara devam etti. Sayın Bakan sahada, Hükümet olarak hekimleri kötüleyerek, onlara saldırarak politika yapmanın getirisiyle ilgili ama şiddet her an sağlık kuruluşlarında.

Türk Tabipleri Birliği yöneticileri hekimlik değerlerini, haklarını koruyup, kayıplara karşı çıkan tutumu, mezuniyet öncesi, sürekli eğitimden emekliliğe, çalışma sürelerinden işyeri sağlık ve güvenliğine hemen her anlamda özlük hakları açısından somut, gerçekçi, uygulanabilir muhataplarına iletilmiş önerilere sahip. Bunların gerçekleşmesi için iletmenin ötesinde hukuki mücadelesini verdi, veriyor; gerektiğinde yaptığı etkinlikleri nedeniyle geçmiş yıllarda yargılandı, baskılarla karşılaştı ama sökmedi. Biliyoruz TTB’nin hekimlik değerlei ışığında yürttüğğü mücadele Sağlık Bakanlığı’na uzak; onlar için “değer” sözcüğünün de değer bilmenin de bir anlamı, karşılığı yok.

TTB olarak bütün sağlıkçılarla birarada olmaya özen göstererek sağlık hakkı temelinde giderek kitleselleşen, katılımı artan eylemlerle mücadelemizi sürdürüyoruz. Kuşkusuz sonuç alana kadar, 12 Haziran sonrası, seçimlerden sonra da devam edeceğiz.

Ancak bugün, seçimlerden önce son kez yeni gelecek iktidar adaylarına da sesleniyoruz:

Sağlıkta işler iyi gitmiyor. Tek başına aciller bunun için yeterli bir göstergedir.

AKP en çaresizleri istismarda kuşkusuz açık ara birinci partidir ama en çaresizlerin sorunları çözülmediği için acillere başvuru 4 kat artmış durumda. Geçen yıl 70 milyondan daha fazla acil servislere başvuru yapılıyor, acil salgını gibi. Dört yılda dört kat artıyor acile başvuru. Başvuranların büyük çoğunluğu acil olgular değil, katkı payı ödeyemeyecek durumda olan yoksul, işsiz, dar gelirli yurttaşlarımız. Bu ülkede artık, acile başvuru sayısı, neredeyse her yurttaş yılda bir defa başvuruyormuş kadar yüksek; sizce dünyada başka böyle bir ülke daha var mı?

Bir yılda SGK'nın topladığı katkı payı üç katına çıkıyor, Hükümet’in eli vatandaşın cebinde kıyısı köşesinde ne varsa alıyor.

İktidarlar gelir giderler ama sağlık ve bu hizmeti verenler kalıcıdır.

Sözümüzü söyledik ve arkasındayız: Bizler kurum hekimi öğretim üyesi, mecburcu uzmanı asistan hekimi, toplum sağlığı hekimi 112 hekimi, muayenehane hekimi aile hekimi..kısacası hepimiz piyasaya düşürülmüş bir sağlık hizmetinin 'oyuncusu' değil, topluma adanmış bir mesleğin onurlu üyeleri olarak görevimizi yapmak istiyoruz. Bunu sağlayana kadar mücadelemize devam edeceğimizi mevcut Hükümet’e de, gelecek Hükümetlere de bir kez daha ilan ediyoruz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ


Bu HABERİ Paylaş!