"Zorunlu Mesleki Sorumluluk Sigortası Ne Getiriyor Ne Götürüyor" Paneli 24 Temmuz 2010 Cumartesi Günü


  • Ağustos 27, 2010
  • 1956

Sayın Meslektaşımız,
 
Kısaca ‘Tam Gün’ olarak bilinen 5947 Sayılı Torba Yasa, sadece esnek çalışma ve performansa dayalı ücretlendirmeyi yaygınlaştırmamış, aynı zamanda zorunlu mesleki sorumluluk sigortası ile hekimlere yeni bir yük getirmiştir.
Konuyu tüm yönleriyle ele almak üzere İstanbul Tabip Odası ve İstanbul Dişhekimleri Odası ortaklığıyla, 24 Temmuz 2010, Cumartesi günü bir panel gerçekleştirilecektir.
Panelin duyurusu ve "Zorunlu Mesleki Sorumluluk Sigortası" konulu bilgilendirme mektubumuz ekte dikkatinize sunulmuştur.
Konuyu bilginize sunar, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
 
 
Saygılarımızla,
İSTANBUL TABİP ODASI
 
 
 
Değerli Meslektaşımız;
 
Kısaca ‘Tam Gün’ olarak bilinen 5947 Sayılı Torba Yasa, sadece esnek çalışma ve performansa dayalı ücretlendirmeyi yaygınlaştırmamış, aynı zamanda zorunlu mesleki sorumluluk sigortası ile hekimlere yeni bir yük getirmiştir.
 
Kanun’un 8. Maddesi tüm hekimlere  “tıbbi kötü uygulama nedeniyle kendilerinden talep edilebilecek zararlar ile kurumlarınca kendilerine yapılacak rüculara karşı sigorta yaptırmak zorunluluğu” getiriyor; serbest çalışanların sigorta priminin tamamını, bir kuruluşta çalışanların ise yarısını ödeyeceklerini düzenliyordu.  Kanun’un 8. Maddesi’nde düzenlenen zorunlu sigorta, Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlülüğün durdurulması veya iptal kararı verilmediği takdirde, 30 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe girecektir.[1]
 
“Zorunlu sigortalara ilişkin teminat tutarları ile uygulama usul ve esasları, Sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığı’nca belirlenir” düzenlemesi gereğince; “Genel şartlar, tarife ve talimat” hazırlıkları başlatılmış ve taslak, görüş alınmak üzere Türk Tabipleri Birliği’ne iletilmiştir. TTB, hem sigortaya hem de hazırlanan taslaklara ilişkin ayrıntılı görüş ve önerilerini, tabip odaları ve uzmanlık derneklerinin görüşlerini alarak hazırlamış ve Hazine Müsteşarlığı’na göndermiştir.
 
Süreçte TTB tarafından dile getirilen yaklaşım ve görüşleri ana hatlarıyla özetlersek;
 
1. Hekimler sigortayı kendileri adına yaptırabilmeli; sigorta şirketleri hekimleri sigortalamaktan kaçınmamalıdır.
Mevcut düzenlemede sigorta sözleşmesini yapma yetkisi hekime değil, çalıştığı kuruma verilmektedir.  Oysa TTB, tabip odaları ve uzmanlık derneklerinin sürece katılımına olanak veren, alanın özellikleri ve hekimlerin taleplerini dikkate alan, uygun koşullara sahip poliçelerin hekimlere sunulması gerektiğini dile getirmiştir. Sigorta kuruluşunu hekimin seçmesi ve sözleşmeyi de hekimin yapmasının gereği belirtilmiştir.
 
2.      Hekimin işten ayrıldığı kurumun sözleşmeyi feshetme yetkisi olmamalıdır.  
Sigorta edilen risk, hekimin belli bir kurumdaki mesleki uygulaması değil, hekim tarafından yapılan mesleki uygulamalardan hatalı olanların doğuracağı zarar tehlikesidir. Bu nedenle işyerinin, hekimin ayrılması halinde hekim tarafından yaptırılmış olan sigorta sözleşmesini feshetme yetkisi kabul edilebilir bir durum değildir.
 
3. Kasko tarzı prim artışı kabul edilemez.
Sigorta primlerini artırmada sadece hekim hakkında şikayet yoluna başvurulmuş ve dava açılmış olması, haklı bir gerekçe olmamalıdır. Hekim için yapılan her şikayet mutlaka tazminat ve/veya ceza ile sonlanmamaktadır. Son dönem uygulamalardan da sıkça görüldüğü üzere Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın olumsuz sonuçları ve Sağlık Bakanlığı’nın kışkırtmaları ile hasta şikayetleri çok artmıştır. Kusurlu olmadığı halde şikayet veya davayla karşı karşıya kalma hali hekimlere “yükseltilmiş sigorta primi” olarak dönmemelidir.
 
4. Risk grupları ve buna bağlı olarak teminat tutarları ile prim miktarları uzmanlık dallarına göre değil çalışma alanları ve koşullarına göre belirlenmelidir.
Risk gruplarının ve buna bağlı olarak teminat tutarlarının uzmanlık dallarına göre belirlenmesi alanın gerekleri ile uyumlu değildir. Sigortacılık mantığı açısından risk gruplarını mutlaka belirlemek gerekiyorsa burada hekimlerin uzmanlık dalları değil, çalıştıkları sağlık kuruluşlarının özellikleri belirleyici olmalıdır.  Tıbbi uygulama hataları büyük çoğunlukla uzmanlık alanının özelliklerine de bağlı olarak kişisel ihmalden değil, sağlık sistemindeki problemlerden kaynaklanmaktadır. Riski artıran ya da azaltan nedenler arasında uzmanlık dalından bağımsız olarak, çalışma süreleri, bakılan hasta sayısı, yapılan işlem miktarı, ekip üyelerinin ve donanımının yeterliliği gelmektedir. Kurumun özelliğine göre oluşan risk grupları için artan prim miktarı da kurum tarafından karşılanmalıdır.
 
5. Prim miktarları sabit olmalı, teminat tutarları güncel tazminat miktarlarını karşılayacak biçimde belirlenmelidir.
Hekimlerin ödeyeceği primlerin serbest piyasa kurallarına göre belirlenmesi önerilmektedir. Bu, hekimleri sigorta şirketlerinin insafına terk etmek olacaktır. Hekimler düşük bir oranda sabit prim miktarını ödemeli, güncel tazminat miktarını karşılayacak oranda olay başı teminat tutarı belirlenmelidir (yıllara göre risk hesapları yaparak, örneğin son 5 yılda ödenen tazminat tutarı vb.). Yıllık artış oranı, yıllık tüketici enflasyon oranını aşmamalıdır.
 
6. Zararın karşılanması için ihbar etme süresine sınır getirilmesi kabul edilemez.
Sigorta süresi içinde yapılan mesleki uygulamadan dolayı gerçekleşen zararın karşılanmasında en geç sözleşme süresinin bitiminden itibaren 2 yıl içinde ihbar edilmesi koşulu getirilmektedir. Böyle bir süre kısıtlaması doğru değildir. Tek koşul zarara yol açan uygulamanın sözleşme süresi içinde yapılması olmalıdır. Eğer mutlaka ihbar süresi konulacaksa bunun için zaman aşımı süresi yeterlidir ve bu da en az 5 yıl olmalıdır.
 
7.  Ekip üyeleri de kapsam içinde olmalıdır.
Hekimlerin hukuken fiillerinden sorumlu olduğu diğer kişilerden kaynaklanan sorumlulukları da sigorta kapsamında olmalıdır.
 
8. Uzlaşı kurulları oluşturulmalıdır.
Sigortanın amacı olarak zarar gören hastaların zararlarının hızlı ve tam olarak tazmin edilmesi gösterilmektedir. Bu amacı gerçekleştirmek için dava/mahkeme yolu dışında anlaşma için uzlaşı kurulları oluşturulmalı ve Tabip Odaları bu kurullarda yer almalıdır. Bu kurul, sigortalı hekimin talep etmesi durumunda zararın nedeni ve miktarını saptamak için çalışma yürütmelidir.
 
İstanbul Tabip Odası, kusura dayalı özel sigortacılığın, hekimleri ve sağlık hizmetlerini olumsuz etkileyeceği endişesi ile bu uygulamaya karşı olmakla birlikte; süreçte hekimlerin haklarını korumak için çalışmalar yürütmek ve müdahil olmak kararlılığındadır.  
 
Yukarıda kısaca belirtilen görüşleri tartışmak ve yeni önerilerde bulunmak üzere, İstanbul Tabip Odası tarafından yapılacak etkinliklere katılımınızı bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
 
Saygılarımızla,
 
Prof.Dr. Taner GÖREN
İstanbul Tabip Odası Başkanı

Bu HABERİ Paylaş!