Tamgün Yasası İle İlgili İşyeri Hekimlerine Önemli Duyuru


  • Ağustos 27, 2010
  • 4224

Değerli Meslektaşımız,

Bilindiği gibi kamuoyunda kısaca tam gün olarak bilinen 5947 sayılı ‘Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik  Yapılmasına Dair Kanun’ 30 Ocak 2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlülüğün durdurulması ve/veya iptal kararı verilmemesi halinde, Kanun’un çok sayıda hükmü 3O Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Bu halde hekimlerin, mevcut çalışma biçimleri arasında zorunlu bir tercih yapması, bir karar vermesi gerekecektir. Çünkü 30 Temmuz itibarıyla 2368 sayılı Kanun yürürlükten kalkacağı için, hekimlerin kamu görevlerinin yanı sıra kısmi zamanlı olarak ikinci bir işte çalışmaları hukuken imkansız olacaktır. Bu durumda 30 Temmuz tarihi itibariyle, kanunun emredici hükmüne uyulması gereğinin sonucu olarak Sağlık Bakanlığına bağlı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan hekimlerin işyeri hekimliği görevi de sona erecektir.

Meslek örgütümüz, sözkonusu yasaya ilişkin yakın takibini ve hukuka aykırılıklar ve eşitsizliklerin ortaya çıkması hususundaki kararlılığını sürdürmektedir. Bu çerçevede, daha önce pek çok kez yaptığımız çağrıyı yineliyor, hak kaybı olmaması için, herhangi bir işlem yapmadan önce (dilekçe sunmak, istifa dilekçesi vermek vb), meslek kuruluşumuza ve hukuk büromuza müracaat etmenizi önemle hatırlatıyoruz.

İstanbul Tabip Odası
Yönetim Kurulu


TAMGÜN YASASI NEDENİYLE
İŞYERİ HEKİMLİĞİ ALANINDA
en sık sorulan sorular

Bilindiği gibi kamuoyunda kısaca Tam Gün olarak bilinen 5947 sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik  Yapılmasına Dair Kanun” 30 Ocak 2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlülüğün durdurulması ve/veya iptal kararı verilmemesi halinde, Kanun’un çok sayıda hükmü 3O Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe girecektir.

Bu halde hekimlerin, mevcut çalışma biçimleri arasında zorunlu bir tercih yapması, bir karar vermesi gerekecektir. Çünkü 30 Temmuz itibarıyla 2368 sayılı Kanun yürürlükten kalkacağı için, hekimlerin kamu görevlerinin yanı sıra kısmi zamanlı olarak ikinci bir işte çalışmaları hukuken imkansız olacaktır. Bu durumda 30 Temmuz tarihi itibariyle, kanunun emredici hükmüne uyulması gereğinin sonucu olarak Sağlık Bakanlığı’na bağlı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan hekimlerin işyeri hekimliği görevi de (özel sağlık kuruluşlarında ki çalışmaları da) sona erecektir.

Kamudaki görevinin yanı sıra ikinci bir iş olarak işyeri hekimliği yapan (ve özel sağlık kuruluşlarında) çalışan tüm hekimler;

  • bu iş ilişkisini nasıl sonlandıracaklarını,
  • tazminat ve diğer haklarını alıp-alamayacaklarını,
  • bu haliyle işverene karşı maddi-manevi bir sorumluluklarının bulunup-bulunmayacağını,
  • Kanun’un (Anayasa Mahkemesi’nin kararı ve/veya yürürlülüğün ertelenmesi ve/veya başkaca bir nedenle) yürürlülüğe girmemesi halinde işyeri hekimliğine devam edip-edemeyeceklerini,  
  • İş ilişkisini sonlandırdıktan sonra, Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlülüğün durdurulması ve/veya iptal kararı verilmesi halinde, eski işlerine (işyeri hekimliğine) dönüp-dönemeyeceklerini

 

merak etmektedir. Bu alana ilişkin en sık sorulan soruları cevaplamaya çalıştık.

1-TAMGÜN KANUNU NEDENİYLE, İŞYERİ HEKİMLİĞİ GÖREVİMDEN AYRILMAK İSTİYORUM. NE YAPMALIYIM?

5947 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile, işyeri hekimliği sözleşmenin yapıldığı tarihteki koşullar esaslı biçimde değişmiş olacaktır. 30.7.2010 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan bir kişinin, kısmi zamanlı olarak çalışması ve işyeri hekimliği yapması hukuken mümkün olmayacaktır.

Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlülüğün durdurulması ve/veya iptal kararı verilmemesi halinde; 30.7.2010 tarihi itibariyle, kanunun emredici hükmüne uyulması gereğinin bir parçası olarak ve kanundan kaynaklanan zorunluluk nedeniyle işyeri hekimliği görevi de sona erecektir.

Herhangi bir hak kayıbı olmaması için hazırlanmış olan dilekçe örneği ekte yer almaktadır.   

İş ilişkisini sona erdirdikten sonra, geri dönebilmek sadece işverenin kabulü ile
mümkün olabileceğinden, ekteki dilekçede Kanunun Anayasa Mahkemesi kararı veya başkaca bir nedenle yürürlülüğe girmeme hali de dikkate alınmış ve bu halde iş ilişkini sürdürmek isteği özel olarak belirtilmiştir.   

2- FESİH BİLDİRİMİNİ NE ZAMAN YAPMALIYIM?

Fesih bildirimi İş Kanunu’nda her bir çalışma süresine göre belirlenmiş olan (2 ila 8 hafta) veya işyeri hekimliği sözleşmesinde öngörülen ihbar öneline uyularak yapılır. Bu süreye uyulmaması durumunda uymayan taraf, ihbar öneli süresi ücreti kadar karşı tarafa ödeme yapmak zorunda kalabilir. Bu kuralın istisnası, Kanun’un ifadesiyle “haklı fesih” halleridir. Haldeki durumda bir tercih değil, Kanuni bir zorunluluk söz konusu olduğundan, bu durumun haklı fesih olarak yorumlanması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak bu düşüncenin/yorumun yargı tarafından paylaşılıp-paylaşılmayacağını henüz bilmiyoruz. Bu nedenle ekte yer alan ve iş ilişkisinin sona ermesini, Kanun’un yürürlülüğe girmesi koşuluna bağlayan dilekçe örneklerinin biran önce verilmesini öneriyoruz.   

3- TAMGÜN KANUNU NEDENİYLE İŞYERİ HEKİMLİĞİNDEN AYRILMAK ZORUNDA KALIRSAM, KIDEM TAZMİNATIMI ALABİLİR MİYİM?

Bu konuda ilgili yasada geçici bir hüküm bulunmaması sebebiyle duraksama yaşanmaktadır. Zira, 2368 sayılı Kanun’un vermiş olduğu kısmi çalışma hakkından yararlanarak yürütülen çalışmanın, başka bir Kanun ile getirilen bir yasak sebebiyle engellenmesi ve bu nedenle akdin feshedilmesi, (işyeri hekiminin gerçek iradesini yansıtmamakla birlikte) teknik olarak istifa gibi yorumlanabilir. Kural olarak, haklı bir gerekçe olmaksızın istifa edilmesi halinde kıdem tazminatına hak kazanılmamaktadır.

Ancak karşı karşıya olduğumuz durumun “istisnai” özellikleri bulunmaktadır. Yeni bir yasal düzenleme sebebiyle hekimin tek bir kurumda çalışmaya zorlanmasını ve/veya yasal zorunluluk nedeniyle kamu kurumunda çalışmayı tercih etmesini basit bir istifa biçiminde değerlendirmemek gerektiği düşüncesindeyiz. Öte yandan yargısal değerlendirmeler henüz mevcut olmadığından, bu düşüncenin/yorumun yargı tarafından paylaşılıp-paylaşılmayacağını kesin olarak bilmiyoruz. Ama her halukarda iş akdinin sona ermesinde, kanundan kaynaklanan ‘zorlayıcı nedenlerin’ bulunması önemli bir hukuki dayanak olacaktır. Emekten yana düzenleme getiren iş hukukunun farklı bir sonuca ulaşması, hak ve adalet ilkelerine uygun olmayacağı gibi İş Kanunu’nun düzenleniş amacına ve ruhuna da aykırı olacaktır.

4- KISMİ ZAMANLI OLARAK YÜRÜTÜLEN İŞYERİ HEKİMLİĞİ SÖZLEŞMESİNİN FESHİ DURUMUNDA HAK KAZANILAN KIDEM TAZMİNATI NE ŞEKİLDE HESAPLANIR?

Kıdem tazminatı, çalışılan ve çalışılmayan saat ve gün ayrımı yapılmaksızın, hizmet akdinin başlangıcı ile sona ermesi arasında geçen tüm süre üzerinden hesaplanır. Bu konuda çok sayıda Yargıtay kararı bulunmaktadır, Hukuk Büromuzdan temin edilebilir.

5- TAMGÜN KANUNU NEDENİYLE İŞYERİ HEKİMLİĞİNDEN AYRILMAK ZORUNDA KALIRSAM, BAŞKACA HANGİ HAKLARA SAHİBİM, NE TALEP EDEBİLİRİM?

İş Kanunu’na göre iş ilişkisi hangi tarafça ve hangi gerekçeyle sona erdirilirse erdirilsin, her durumda hiç ödenmemiş veya eksik ödenmiş ücret alacakları, ödenmemiş/hak edilmiş ikramiye ve/veya primler ve ödenmekte olan diğer sosyal haklar, kullanılmamış yıllık izinlerin ücretleri, varsa fazla çalışma ücretleri ödenmek zorundadır.    

6- TAMGÜN KANUNUNA GÖRE ÖZEL BİR SAĞLIK KURULUŞUNDAKİ GÖREVİMİN YANI SIRA İŞYERİ HEKİMLİĞİ DE YAPABİLİR MİYİM?

Tamgün yasasının ilgili hükmünün 30.7.2010 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte hekimler, SGK ile anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarıyla SGK ile anlaşmasız özel sağlık kuruluşlarında ayrı ayrı çalışabilecekler; kısmi çalışmalarda bu gruplar arasında geçiş söz konusu olmayacaktır. Ancak anılan düzenlemede işyeri hekimliği istisna olarak tanımlandığı gibi, işyeri hekimliğinin, niteliği gereği tedavi edici diğer hekimlik hizmetleri arasında değerlendirilmesine de olanak bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, tamgün yasasının yürürlüğe girmesinden sonra da özel sağlık kuruluşunda yürütülen hekimlik görevinin yanı sıra işyeri hekimliğini de yürütmenin bu açıdan mümkün olacağını düşünmekteyiz. Ancak bu konuda Sağlık Bakanlığı tarafından yönetmelik düzenlemesi yapılmasından sonra yeniden bir değerlendirme yapmak daha doğru olacaktır.

Hukuk Bürosu


Bu HABERİ Paylaş!