HEKİMLİK, BİLİMİ VE FELSEFEYİ İÇEREN BİR ALANDIR!


  • Ağustos 25, 2010
  • 1740

Denizli Tabip Odasınca 30 Ocak Cumartesi günü, İstanbul Tabip Odası Başkanının konuşmacı olarak davet edildiği “Ilımlı İslam ve Bilim” gündemli bir toplantı düzenlemiştir.

Oda başkanımız Prof. Dr. Özdemir Aktan, bu konudaki görüşlerini pek çok defa dile getirmiş, hatta “Ilımlı İslam ve Bilim” gündemli yazısı Cumhuriyet gazetesi ve İstanbul Tabip Odasının web sitesinde de yayımlanmıştır. Söz edilen toplantıda, daha önce sözlü ve yazılı ifade ettiği görüşlerini yinelemiş din ve bilim üzerine değerlendirmeler yapılmıştır.

Toplantı Cihan Haber ajansı tarafından da kayıt edilmiştir. Nitekim aynı akşam Samanyolu tv, Flash tv başta olmak üzere, kimi medya kuruluşları söz konusu toplantıyı oldukça kışkırtıcı ve konuşmacıları hedef gösterir bir üslupla haber yapmıştır. Televizyon kanallarını, aynı gerici politik çizgiyi benimseyen gazete haberleri de takip etmiştir. Ardından ise hem meslek kuruluşumuza, hem de Başkanımıza yönelik e-posta, telefon ve faks bombardımanı ile tehditler yağmaya başlamıştır.

İnsan yaşamına kastı da içeren bu saldırgan üsluplu tehditlere karşı hukuki süreç başlatılmış olup, suç duyuruları ve gerekli bildirimler yapılmış durumdadır.

Toplantıda bütünlüklü olarak ifade edilen görüşler yok sayılmış, cümleler kendi bütünlüğü içinden ayıklanmış, “Din-Bilim ve Felsefe” temalı tartışmalar ve üniversitelerdeki gerici kadrolaşma - akademik yükselmelerle ilgili eleştiriler çarpıtılmıştır. Böylece ortam yanlış anlamalara zemin hazırlayabilecek bir hale getirilmiştir. Toplantıda hiç kimsenin dini inançlarına yönelik hakaret veya aşağılama söz konusu olmadığı gibi, tam aksine dine ve islamiyete; akılcılık ve bilim kılavuzluğunda ayna tutulmaya çalışılmıştır.

Asıl tehlikeli olan islamiyeti üzerinde konuşulmaz, tartışılamaz bir tabu haline getirmektir.

Demokrasi havarisi kesilenlerin, ülkede fikir özgürlüğünü hakim kıldığını iddia edenlerin, ellerindeki medya gücü üzerinden çarpıtılmış görüntülerle herkes üzerinde terör estirebileceğini bu örnek özerinden bir kez daha görmek mümkün olmuştur.

Ülke tarihimiz ve hafızalarımız; toplumu provoke ederek, öfke ve taşkınlığı açıkça kışkırtarak yaşanan/yaşatılan linç örnekleri ile doludur. Şimdi de kendisi gibi düşünmeyenlere tahammülü olmayanlar bir kez daha hakaret ve tehditler ile toplumda gerginliğe ve kutuplaşmaya yol açmaktadır. İzin vermeyeceğiz.

İSTANBUL TABİP ODASI
   YÖNETİM KURULU


Ilımlı İslam Ve Bilim* / Prof.Dr.A.Özdemir AKTAN

  

Ilımlı İslam Ve Bilim* Prof.Dr.A.Özdemir AKTAN
İstanbul Tabip Odası Başkanı

Din ve bilim yüzyıllar boyu çatışmış ve bilim haklı çıktıkça din adamlarının inanışları değişmek zorunda kalmıştır. Elbette bu değişim kolay olmamış ve birçok bilim adamı bu alanda can vermiştir. Rahip Giardino Bruno dünyanın canlı barındıran tek yer olmayabileceğini söylediği için yakılmıştır. Din ve bilim çatışması İslam dünyasında pek görülmemiş ve ağırlıklı olarak Hıristiyan dünyasında yaşanmıştır. Bu çatışmalarda öne çıkan bilim adamlarının birçoğu engizisyon mahkemelerinde can verirken bazen de Galile örneğinde olduğu gibi bilim adamının geri adım atması dayatılmış ve sağlanmıştır. Galilenin buluşlarını geliştirerek sunduğu Kopernik ise İncilde yazılanları çürüten buluşlarını içeren kitabı Papaya adayarak tepkileri azaltmak yolunu seçmiştir. Aynı görüşleri savunan Descartes ise İtalya ve Vatikandan uzakta durarak kendini emniyete almayı tercih etmiştir. Dinin bilimin üzerine bu kadar şiddetle gitmesi bir çok düşünürün ilgisini çekmiş ve bu konuda Bertrand Russell 1935 de yazdığı Bilim ve Din isimli kitabında din ve bilim çatışmasını otorite ve gözlem çatışması olarak tanımlamıştır. Otorite elbette söylediklerinin sorgusuz olarak kabulünü beklerken, bilim adamı gözlemler yaparak bir sonuca ulaşmayı ve neden ve nasıl sorularına yanıt aramayı kendine iş edinmiştir. Bilim adamı kuşkucu olmalı, sürekli olarak kendine sorular sormalı ve bunlara yanıt aramalıdır. Bunları yaparken de her türlü dogmadan kendini arındırabilmelidir. Buna karşın din ise bir anlamda soru sormayı yasaklamakta ve söylenenlerin itirazsız kabulünü beklemektedir. Bu çatışmayı yatıştıran gelişme ise Vatikan’ın Din dindir ve bilim ise bilim, ikisi ayrı ayrı değerlendirilmelidir. anlamına gelecek açıklamaları olmuş ve bir anlamda bilimde de laiklik kavramının yer alması gerektiğini vurgulamıştır.

Batı toplumları içinde dindar olduğunu belirtenler arasında en yüksek oran % 90 ile ABD de bulunmuştur. İlginç olarak ABD
de dindar olduğunu belirten bilim adamlarının oranı ise % 40 da kalmıştır. Bilim adamları arasında ise en dindarlar matematikçiler (%65), en az dindar olanlar ise fizikçiler ve astronomi ile ilgilenen bilim adamları olmuştur (%22). Dindar olmayanlar mı bilime yöneliyorlar, yoksa bilim mi insanları dinden uzaklaştırmaktadır sorusunun yanıtı açık değildir. Ülkemizde ise Prof.Dr.Yılmaz Esmer yaptığı çalışmada seçmenlerin % 60 ının dindar
bir cumhurbaşkanı istediğini ve ayrıca AKP seçmeninin %59 unun, MHP seçmeninin %46 sının ve CHP seçmeninin ise %15 inin içinde bulunduğumuz dünyayı anlayabilmek için din kitaplarının bilimsel buluşlardan daha önemli olduğunu düşündüğünü göstermiştir.

İslam Konferansı Örgütü (İKO) oluşturan 57 ülkede 1.3 milyardan fazla insan yaşamaktadır. Bu ülkelerin arasında dünyanın en fakirleri bulunmakta ve yaklaşık yarısı gelişmekte olan ülkelerdir. Bu ülkelerden en zenginleri elbette körfez ülkeleridir. Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt ülkesel gelirin sadece % 0.2 sini bilime ayırmaktadır. Bu ülkelerin silah alımına ayırdığı pay ise % 7 civarındadır. Gelişmiş ülkelerde bilime ayrılan pay %2.3 dür. Türkiye
nin bilime ayırdığı oran da % 1 in altındadır. 2003 yılında uluslar arası bilimsel yayınlar incelendiğinde gelişmiş ülkelerde bir milyon nüfusa ortalama 137 yayın düşerken, İKO ortalaması 13 olarak bulunmuş ve İslam Ülkeleri arasında bir milyon nüfusa 107 yayını geçen ülke olmamıştır. Uluslar arası yayınlara bakıldığında Türkiyeden yapılan yayınların diğer İslam Ülkelerinin yayınlarından farklı olarak fazla olduğu ve artış eğilimini de sürdürdüğü görülür. Türkiye en iyi 500 üniversite listesinde de farklı olarak öndedir. Yayın sayısı artan bir diğer İslam ülkesi ise İran olup, yayın sayısı Türkiyeden yapılan yayınların 1/3 ü oranında kalmaktadır. Daha önce yayın konusunda öncü olan Mısırdan yapılan yayın sayısı 1988 den beri artmadığından Türkiye ve İranın gerisinde kalmıştır. (Nature, Kasım 2006) Türkiyenin bilim alanındaki üstünlüğü görüldüğü gibi maddi kaynaklarından kaynaklanmamaktadır. Türkiye
yi diğer İslam ülkelerinden ayıran en önemli özelliği sahip olduğu demokratik ve laik sistemdir. İran ve Mısır örneklerinde olduğu gibi dinin toplum üzerindeki baskısı arttıkça bilim darbe yemektedir.

Din bir inanç ve bilim ise bir kanıt işi olduğundan bu iki kavramın birbiri ile karıştırılmaması gerekliliği ortadadır. Sosyal hayatın her kesiminde olduğu gibi laiklik kavramının bilim alanında da önemi nettir. Türkiye
nin yayın sayısı, bilime verdiği önem ve ayırdığı pay ile dünya bilimindeki yeri diğer İslam ülkelerinden farklı olarak iyi bir konumdadır. Ilımlı İslam adı altında yerleştirilmeye çalışılan sistem hiç şüphe yok ki din ağırlığının arttığı İslam ülkeleri örneklerinde olduğu gibi bilime ağır bir darbe vuracaktır. Toplumun en az yarısının bilimden çok kutsal kitaplara güvendiği ülkemizde laik sistemin korunması bilimin geleceği açısından bir zorunluluktur.



(*) 16 Ocak 2008 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayımlanmıştır

 


Bu HABERİ Paylaş!