ŞİDDETE VE SİLAHLANMAYA HAYIR!


  • Ağustos 25, 2010
  • 1917

Ülkemizde gün geçtikçe artan ve hemen her gün medyada sıkça yer alan şiddet vakaları, gittikçe toplumsal bir boyut almakta ve ciddi bir sosyal problem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Temel olarak sorunların şiddet ve zor kullanılarak çözülme yolunun seçilmesi ve bu seçimin her alanda yaygınlaşması olarak değerlendirilebilecek olan şiddet kültürünün toplumsal yaşamın tüm alanlarını etkisi altına aldığı görülmektedir.

Bu sorunun ulaştığı korkutucu boyutu, biz sağlık çalışanlarının da mesleki pratik içerisinde maruz kaldığı, şiddet vakalarının sayısındaki artıştan ve bireysel silahlanmanın ulaştığı dehşet verici rakamlardan gözlemek mümkün.

Eldeki resmi veriler göstermektedir ki;

- Ruhsatlı ve kayıt dışı silah sayısı son 10 yılda yaklaşık 10 kat artmış,
- 2007 yılı itibariyle Türkiye’de 2,5 milyon ruhsatlı, yaklaşık 7,5 milyon ruhsatsız silah bulunmaktadır. Bu rakamlara kurusıkıdan dönüştürülmüş silahlar dahil değildir, dolayısıyla gerçek rakamlar verilerdekinin çok daha üzerindedir,
- Cinayet olgularının yarısı ateşli silahla gerçekleşmektedir,
- Her yıl yaklaşık 3 bin kişi silahla ölmekte, 12 bin kişi yaralanmaktadır,

Silahlanma çılgınlığının ulaştığı dehşet verici boyutların günlük yaşamda sıkça karşımıza çıktığı alanlardan birisi de aile içi şiddetdir.

- Bir evde ateşli silah varsa ölüm riski 12 kat artmakta
- Eş öldürmelerinin % 35’i silahla gerçekleşmekte
- Türkiye’de her 10 kadından 4’ü aile içi fiziksel şiddete maruz kalmakta
- Sadece geçtiğimiz Haziran ayı boyunca 22 kadın şiddet kurbanı olarak can vermiştir.

Şiddet kültürünün toplumsal yapıyı tahrip edici etkisinin ve bireysel silahlanmanın aile içi şiddetteki yerine dair son örnek, çalışma arkadaşımız, hastanemiz hemşiresi Dilek Daşdanoğlu’nun , ayrı yaşadığı eşi tarafından kafasına kurşun sıkılmak suretiyle hunharca katledilmesidir. Medyada da yaygın olarak yer alan olayda bir sorumsuzluk örneği olarak şiddet kültürünün eril dili ön plana çıkarılarak, olayın şahsi/özel ayrıntıları ortaya dökülerek, cinayet meşrulaştırılmaya çalışılırken, aile içi şiddetin ulaştığı korkunç boyut ve bireysel silahlanmanın tehlikeli yükselişinden hemen hiç bahsedilmemiştir.  

Bu son örnekte de olduğu gibi şiddet kültürünün ve bireysel silahlanmanın geldiği noktada silah taşıyan herkes potansiyel birer katil durumundadır.

Nitekim, sağlık çalışanları da bu yaygın şiddet kültürünün mağduru olmaya devam etmektedir. 27 Temmuz günü Elbistan’da genel cerrahi uzmanı Dr. Saim Urungu Maras silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. 1 hafta önce de Mardin Devlet Hastanesi’nde görev yapan 2 hekim arkadaşımız saldırıya uğramıştır. Benzeri olayların her geçen gün artarak neredeyse sıradan hale gelmesi, sağlık çalışanlarının görevlerini yaparken ciddi endişe ve korku içinde olmalarına sebep olmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın ve yöneticilerin sağlık sorunlarıyla ilgili açıklamalarda sağlık emekçilerini adeta hedef göstermeleri, şiddet kültürünü beslemektedir.

Bu nedenle, benzeri trajedilerin yaşanmaması için:

1. Yapılacak yasal düzenlemelerle silah bulundurmak zorlaştırılmalı
2. Ruhsatsız silahların kayıt altına alınabilmesi için acil önlemler geliştirilmeli, belirli bir süre içerisinde ruhsatsız silahlar kayda alındıktan sonra, ruhsatsız silahlarla ilgili mevzuat ağırlaştırılmalı,
3. Taşıma ruhsatları daraltılmalı, mümkünse bulundurmaya çevrilmeli, işyerinde-işbaşında taşıma koşulu getirilmeli,
4. Silahların iade edilmesiyle ilgili özendirici önlemler alınmalı
5. İlgili meslek örgütlerinin ve demokratik kitle örgütlerinin konu hakkındaki görüşleri ve hazırladıkları raporlar değerlendirmeye alınmalı
6. Dünyanın gelişmiş hiçbir ülkesinde olmayan “ silah  ruhsatlandırmasında hekimlerin sorumluluk alması” uygulaması kaldırılmalı, temel sorumluluğun emniyet birimlerinde olduğu, hekimlerin sadece tıbbi muayene ve bilirkişilik uygulamalarını yürüttüğü ayrı bir kurumsallaşma yapısı tesis edilmeli
7. Ruhsatlandırmada pratik ve teorik eğitimi kapsayan sertifika programı tartışmaya açılıp geliştirilmeli ve zorunlu hale getirilmeli,
8. Alt yaş sınırı yukarı çekilmeli, üst yaş sınırı getirilmeli, kişiye kayıtlı silah sayısı sınırlandırılmalı,
9. Silah ve mermilerinin muhafazası ve denetimlerine ilişkin kontrol mekanizmalar oluşturulmalı.
10. Silah bulundurmanın yasak olduğu yerlerin kapsamı genişletilmeli, kapsama kamuya açık tüm alanlar dahil edilmeli
11. Medya şiddeti teşvik eden her türlü yayına son verip, bireysel silahsızlanma ile ilgili faaliyetlerde bulunmalı
12. Konuyla ilgili her türlü reklam yasaklanmalı, televizyon programlarında silah gösterilmesi yasaklanmalı
13. Toplum genelinde kampanyalarla silahsızlanma özendirilmelidir.

Türkiye Psikiyatri Derneği 
İstanbul Tabip Odası  
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Bakırköy Şubesi


Bu HABERİ Paylaş!