Göçmen Katliamlarına Seyirci Kalınamaz


  • Mayıs 27, 2015
  • 2661

 

İstanbul Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu üyeleri, 19 Nisan'da Libya açıklarında yaklaşık 700 göçmenin ölümüyle sonuçlanan ve Akdeniz’deki en büyük göçmen faciası olarak bilinen olayın ardından Karaköy İskelesi’nde bir araya gelerek hayatını kaybeden göçmenler için denize karanfil bıraktı ve bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

 

 

Basın açıklaması öncesinde Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İncilay Erdoğan “Bu maviliklere baktığımızda umut, eşitlik, özgürlük göremiyoruz, artık bu mavilikler insanların yüzer-yüzer ölümlerini hatırlatıyor ne yazık ki” diye konuştu.

Basın metni İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Dr. Deniz Mardin tarafından okundu. Yapılan açıklamada; “Somali’den, Tunus’tan, Eritre’den, Gana’dan, Myanmar’dan, nice memleketlerden küçücük teknelerde ölüm yolculuğuna çıkartılan göçmen kardeşlerimiz, ‘koskocaman’ ülkelerin, dünyanın gözleri önünde onar onar,  yüzer yüzer boğuluyor, katlediliyor… Biz insana ve insanlığa adanmış bir mesleğin temsilcileri olarak, umut yolculuğuna mahkum edilmiş insanların görünmez kılınmasını, yok sayılmasını kabullenmiyoruz, kabullenemiyoruz. Umut tacirlerinin pervasızca gerçekleştirdikleri bu insanlık dışı olayları kınıyoruz, lanetliyoruz. Umuda yolculuk çaresizliğinin olmadığı, herkesin beklentilerini yaşadığı topraklarda gerçekleştirebildiği bir dünya için, bu katliama dur diyoruz” denildi.

 

 

İstanbul Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu üyeleri bu insanlık dramının önlenmesi konusunda bütün ülkeleri sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdılar ve denize kırmızı karanfiller bıraktılar.

 

 

Basın açıklamasının ardından, 10 göçmen kadının hikayesinin anlatıldığı “10’larca Yabancı” adlı tiyatro oyununun gösterimine topluca gidildi.

 

 

Basın açıklamasının tam metni.

 

26.05.2015

Basın Açıklaması

İNSANLIK ARAFTA...


“Büyük insanlık gemide güverte yolcusu

tirende üçüncü mevki

şosede yayan

büyük insanlık…”



Mare Nostrum adı konulmuş bu sular artık binlerce ölü umudun toplu mezarlığıdır. Yerinden edilmiş ve sürülmüş hayatların hikayeleriyle, yakılmamış ağıtların kokusuyla yüklü bu denizler. Somali’den, Tunus’tan, Eritre’den, Gana’dan, Myanmar’dan, nice memleketlerden küçücük teknelerde ölüm yolculuğuna çıkartılan göçmen kardeşlerimiz, ‘koskocaman’ ülkelerin, dünyanın gözleri önünde onar onar,  yüzer yüzer boğuluyor, katlediliyor.

Son olarak 19 Nisan’da Libya’nın kuzeyinde batan gemiden hayatta kalan bir göçmen gemide 700 ile 900 arasında  kişinin olduğunu söylüyordu.  İtalyan bir gazete şimdiye kadar görülmüş en büyük göçmen trajedisi olarak haber düşüyordu. 2014 yılında bu sularda 3000’den fazla kişinin öldüğünü yazıyordu bir başka haber. Bunlar yazılıp çizilirken FRONTEX şekline bürünmüş organize oluyordu Avrupa. Açık denizlerde, boğaz sularında umuda yolculuğa çıkmış göçmenlere koskoca ülkelerin kapıları kapatılıyor, özel timler, uçaklar, gemiler ülke sınırlarını korumak için seferber ediliyor, insanlıksa denizin dibine gömülüyor, artık görünmez oluyorlardı.

Umut yolcularının dramatik ölümlerini sadece haber olarak geçiştirmek, insanlığın vardığı nokta ve insanlığın geleceği açısından bakıldığında yaşanan bu dram ve trajediden daha vahimdir. İnsanların onar-onar, yüzer-yüzer ölümüne ve kaybına yol açan nedenler sorgulanmadan, kaybedilen her bireyin son nefesine kadar yaşadığı dram ve trajediler bilinmeden, son zamanlarda oldukça sık karşılaştığımız bu üzücü olaylarda her birey, her kurum, her kuruluş ve her devlet kendine düşen pay ve sorumluluğunu sorgulamadan insanlıktan söz edilebilir mi? Unutulmamalı ki göç ve göçmen olmak bireysel verilen bir karar değildir. Bu yaşadığımız, sınırları ve kimlikleri olan devlet yapısının, uluslara bölünmüşlüğümüzün bir sonucudur. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ülkede, hangi koşullarda yaşıyorsa yaşasın insanlık bu yolda devam ettikçe her insan, her millet, her halk potansiyel bir göçmen, bir mülteci, bir sığınmacı ve potansiyel bir umut yolcusudur.

Bugün açık denizlerin, boğazın sularına gömülen bu insanların tabutları yok, ama  onların bir ismi, bir ailesi, bir yaşamı vardı arkalarında bıraktıkları. Bu insanlar vardı, yaşadılar, hiçbir güvenlik tedbiri, sınır güvenliği gömemez, değiştiremez bu gerçeği.

Biz insana ve insanlığa adanmış bir mesleğin temsilcileri olarak, umut yolculuğuna mahkum edilmiş insanların görünmez kılınmasını, yok sayılmasını kabullenmiyoruz, kabullenemiyoruz. Umut tacirlerinin pervasızca gerçekleştirdikleri bu insanlık dışı olayları kınıyoruz, lanetliyoruz. Umuda yolculuk çaresizliğinin olmadığı, herkesin beklentilerini yaşadığı topraklarda gerçekleştirebildiği bir dünya için, bu katliama dur diyoruz, bu insanlık dramının önlenmesinde bütün ülkeleri sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.


İSTANBUL TABİP ODASI


Bu HABERİ Paylaş!